bir kuş uçtu tribünden... bacağında sarı - lâcivert kurdelâlı bir güvercin... uçtu... uçtu... geldi, yeni tribünler tarafındaki kaleye kondu. tam direğin üstüne... hemen foto muhabirleri toplandılar. kaçmıyordu güvercin... sağa, sola salınıp poz veriyordu onlara...
basın toplantısında objektiflerin karşısına çıkmış b.b.'den ya da sophia loren'den farksızdı. aslında o mâsum kuşun maçla ilgisi de, brigitte'den yahut loren'den farklı değildi. fenerbahçe taraftarları, kendi renklerini taşıyan güvercini alkışlarken, beşiktaşlılar «uçamaz, uçamaz» diye bağırıyorlardı.
taraftarlar bahtsız sayılırdı dün... kırk yıllık yerlerinden uzaklaştırılmış, açık tribüne göçmek zorunda bırakılmışlardı. ama orayı da paylaşmış, bayraklarını, dövizlerini asmışlardı. «bornova amigoları»nın flaması yanında «tarihi besiktaştan zafer bekliyoruz. bayramınız kutlu olsun» yazıları okunuyor, hemen karşısında «fenerbahçelilerin çifte bayram beklediğini» belirten döviz göze çarpıyordu. işte bu taraftarlar maçtan önce kuşla meşguldüler.
uçamadı, uçtu, uçamadı, uçtu. uçamadı derken... kuş ıçtu... fakat kaleyi tılsımlamıştı sanki. ilk yarıda şenol'un kafasında, ikincide ahmet'in bombasında top direkten dönmüştü. hızlıydı beşiktaş... fenerbahçeyi kurdelâlı güvercin de kurtaramayacak gibi görünüyordu. ama siyah - beyazlı forvet de, yan hakem baha kırçıl'ın ofsayttan uzattığı pası bile gole çeviremeyecek kadar beceriksizdi. oysa, beşiktaş hâkim oyunuyla dağınık fenerbahçe müdafaasını kurdelâlı güvercinin rahatlığıyla aşmalıydı evet, ne olduysa o güvercinden oldu. bir kaleye kondu, onu gollerden korudu, öteki kaleye dokunmadı, ona da şenol'un golü kondu işte...
maçın başında beşiktaşlılar, fenerbahçelilere ellerindeki sekeri vermişlerdi, «tribüne atın!» diye... maçın sonunda da, aynı beşiktaşlılar, aynı fenerbahçelilere ayaklarındaki topu verdiler «kaleye atın!» diye...
kısacası, uçtu uçtu... ve yalnız kuş değil. beşiktaşın iki puanı da uçtu...