tribün dergi sayı 3'de yer alan yasin demir'in "bir inbe hakem macerası" başlıklı yazısından;
tam senesini hatırlamıyorum. kapalı’da kombinenin başladığı yıldı. biz kombinelerimizle kapalının bir köşesinde toplanmış, demir tel ile diğer bölümden ayrılmıştık, ama tezahüratta, coşkuda beraberdik yine. galatasaray sezonun ilk maçına “küfüre son” pankartı ile çıkmıştı, o zaman bugünkü gibi göstermelik bir hareket değildi bu ve sadece futbolcunun taraftardan ricasıydı. bizler hakemi protesto ederken küfür etmek yerine alkışlamak gibi medenî bir protestonun tribüne gidebileceğine inanmıştık. açıkçası bu kimin fikri, çabasıydı bilmiyorum ama çok hoşuma gitti ve tribünün önünde dizilenlere katıldım, yukarı doğru alkış alkış diye hakeme küfür olduğunda bastırmaya çalışıyorduk. istanbul’daki ilk maçlardan biri galatasaray -altay maçıydı, hakem ahmet çakar, tribünler tıklım tıklımdı.
ilk yarıda beklenen gol bir türlü gelmedi, skor aleyhte olunca da hakemin düdükleri hoşumuza gitmiyordu. tribünden her “i**e hakem” tezahüratına aman alkış alkış diye rica ediyorduk, kapalı’nın büyük kısmı alkışlayıp yuhalamaya başladı. ilk yarının sonlarına doğru kaptan bülent topla ceza sahasına daldı ve bir omuzla kendini yerde buldu. penaltı veya değil, biz o anda penaltı gördük ve hakemin devam kararına küfür yerine “yuhh” ve alkış sesleri karıştı. hakem bülent’e sarı kart çıkardığında açık tribünden de alkışlar yükseliyordu.
hakem ahmet çakar ikinci yarı belki de etki altında kaldığını kubilay’ın pozisyonunda penaltıyı çalarak gösteriyordu. ben ise bu anlamlı ve farklı protestonun parçası olmanın minik gururunu yaşıyordum. ta ki... zamanın meşhur “kale arkası” programının o haftaki bölümünü izleyene dek... gülen adam çıkmış gs’li futbolcuların sahtekârlığına artık taraftarın da dayanamadığını falan anlatıyordu. ben ne çıkacak diye bakarken kalkıp da “taraftarlar bile hakemi sarı kart gösterdi diye alkışladı” demez mi? eh hıncal, tribün konusunda cahilsin, biliyoruz da, insan seyrettiğini de böyle mi anlar? haftasonu kendimizi nasıl parçaladık alkış alkış diye ve bu adam televizyonda bunu nasıl çarpıtarak anlatıyor. hayalkırıklığımı ve moral bozukluğunu tahmin edebilirsiniz. bir daha da hakeme protesto için malum kelimeden başkasını bağırırsam ne olayım dedim.
ertesi gün çıkan bazı gazetelerde durumu 3-0 yapan b.hakan (şükür)'ün golünün dakikası "72"; altay'ın tek sayısını atıp durumu 3-1 yapan b.ahmet (akuygur)'un golünün dakikası ise "73" olarak gözükmektedir.
galatasaray: gintaras stauce, norman takanyariwa mapeza, bülent korkmaz, sedat balkanlı, hakan ünsal, tugay kerimoğlu, uğur tütüneker (dk. 56 arif erdem), saffet sancaklı, hakan şükür, suat kaya (dk. 85 okan buruk), kubilay türkyılmaz
yedekler: nezih ali boloğlu, yusuf tepekule, osman akyol
teknik direktör: ?
altay: şanver göymen, mehmet yılmaz, atakan sancarbarlaz, orhan üstündağ, juriy çhelepnitski, özgür kaymaz, şeyhmus suna, ramazan mahmut torunoğlu (dk. 72 ahmet akuygur), hakan kayalar, tahir karapınar, murat bölükbaşı (dk. 82 ali mehmet)
yedekler: aydın ethem dağdelen, hayati şen, ahmet acar
teknik direktör: ?
goller: (1-0) dk. 63 [penaltıdan] hakan şükür (2-0) dk. 66 saffet sancaklı (ayakla) (3-0) dk. 74 hakan şükür (ayakla) (3-1) dk. 79 ahmet akuygur (ayakla)