bir mücadele, bir mücadele, bir mücadele. şerefini, namusunu, kafasını, kolunu, bacağını, rengini, kulübünü, hayatını ortaya koyan yirmi iki genç dün bu haleti ruhiye içinde yalnız ve yalnız kazanmak gayreti ile oynadı. bir taraf bir puan daha yaklaşmak, bir taraf aradaki farkı kapatmamak gayeti ile çırpınırken, gole gidecek imkânları aramadan oynayarak galibiyeti kadere bırakmışlardı. nitekim kader neticeyi tâyin etti ve maçın intifasını son on saniyesi içinde şenol attığı golle beşiktaşı yıktı.
bu öyle bir yıkılış olmuştu ki siyah - beyazlı futbolcular olduğu yerde cansız kalırken, fenerbahçeli onbir futbolcu ise beşiktaş kalesi önünde sevinçten birbirinin üstüne atlıyarak etten bir fenerbahçe kalesi kurmuşlardı.
iki tarafta da ne bir taktik, ne bir sistem yoktu. fenerbahçe müdafası mevsimin en bozuk oyununu oynarken. beşiktaş bundan faydalanma yoluna gitmedi ve ısrarla iki yan hafını geri oynattı. buna karşılık fenerbahçe de beşiktaşın bu hatâsından istifade etme çaresini arayıp bulma zekâsını gösteremedi. tekniğin sıfır olduğu maçta, telâfisi mümkün olmıyan bir zamanda yediği gol beşiktaşı ne kadar şaşkına çevirdi ise, fenerbahçeyi de o nisbette sevindirdi. bu sevincin başka bir özelliği de vardı. zira senelerce evvel beşiktaş üç maç üst üste fenerbahçeyi son yarım dakika içinde attığı golle yenmişti. o gün fenerbahçenin çektiği acıyı bugün beşiktaş çekecekti.