halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
1963'de ingiltere'ye giderken "londra'nın dillere destan sisi altında futbolun nasıl oynandığını" göreceğimi düşünüyordum. "sisli maçlar nasıl oluyordu bakalım?" orada bir yıla yakın kaldım. çok gördüm. fakat londra'nın ünlü sisini göremeden döndüm. üç yıl sonra istanbul'da sisler arasında kaybolan bir maçın spikerliğini yaptım. fenerbahçe ile galatasaray karşı karşıya geliyordu. yoğun bir sis uzun süre devam etmiş, maçın bütün keyfini kaçırmıştı. belki bu bulanıklıktan olacak, futbol ve gol görülememişti 0-0 biten oyunda bazı pozisyonlarda sisten oyuncuları seçmekte zorluk çektiğimi hiç unutmam daha sonra 1978 dünya kupası'nda böyle bir sisli maça rasladım. yine mikrofon başında...lstanburdaki karşılaşmada olduğu kadar zorlanmamıştım arjantin'deki sisli maçta.
fenerbahçe kulübü başkanı dr. ismet uluğ takımın son durumu hakkında dün bir bildiri yayınlamış ve «fenerbahçenin bugünkü durumunun gol kısırlığından ileri geldiğini» belirtmiştir.
«fenerbahçenin sevinçti günleri kadar üzüntülü günleri de tabiatiyle olacaktır. bu sene ligde iddiamızı kaybettiğimiz bir hakikattir. fakat türkiye kupasına azimli ve ümitli bir hava ile girmek istiyoruz» diyen uluğ asker futbolculara olan güvenlerini de açıklamıştır.
3 - galatasaray maçından sonra romen rapid'le özel bir maç yapılması.
4 - altay’la oynanacak kupa maçının 4 nisan’da istanbul'da yapılmasına dair federasyon kararının tatbiki...
* * *
fenerbahçe kulübünden bilebildiğine göre, üyelerin mart ayında yapılacak kongreye girebilmeleri için aidat borçlarım 28 şubat pazartesi akşamına kadar ödemeleri gerekmektedir.
şampiyonluk yarışında beşiktaşla arasında dört puan fark bulunan galatasaraya mukabil, fenerbahçe tamamen prestiji için oynayacaktır. bu maçın sonucu beşiktaş da yakından ilgilendirmektedir. bugün, beşiktaş izmir'de kazandığı, galatasaray da fenerbahçeye yenildiği takdirde puan farkı altıya çıkacak, galatasaray kazandığı, beşiktaş kaybettiği taktirde de fark ikiye inecektir. bugünkü maçın bir başka özelliği de, uzun süredir sahalardan uzak kalan nedim ve selim'in oynaması olacaktır. bu sezon başarılı görünmeyen fenerbahçe şimdi asker futbolcularına güvenmekte, bu bakımdan bugünkü maçta nedim ve selim den çok şeyler beklemektedir. maçın neticesine gelince; formda galatasaray kâğıt üstünde daha şanslı görünmekle beraber fenerbahçe - galatasaray maçlarının tahmine sığmadığı gerçeği, bunun yanı sıra nedim ve selim'in oynaması şans ibresini ortaya getirmektedir.
zaman zaman sis altında oynanan kalitesiz maçta iki taraf da karşılıklı sayısız fırsatları kullanamadılar
kahraman bapçum
gün fenerbahçenin ve nedim'in günü idi... ama ne nedim, ne fenerbahçe bu «gün» ü değerlendirmeyi başardılar. alışılmışın aksine dalıcı, bastırıcı, dağıtıcı bir oyun tutturan fenerbahçe bu işle başarısını kabul ettirdi. ama başarı bununla kaldı... oysa, mesele sadece rakibe futbol oynatmamak ve ondan daha çok topla oynamak değildi. maçın büyük bir kısmını âdeta pres yaparcasına yüklenerek geçiren, adam adama mücadelede hemen daima üstün çıkan fenerbahçeliler bir şeyi unutuyorlardı: top tutarak zaman çalmak «kaybetmek istemeyen» in çaresidir; «kazanmak isteyen» ise zamanı kullanmalıdır...
fenerbahçenin dünkü maçına, oyunun karakterini yapan adam olarak, nedim imzasını attı. giriyor, bastırıyor, dağıtıyor ve zaten oyunu kendi sahasında kabul etmeye hazır gibi görünen galatasaray kalesi önünde arkadaşlarını yerleştiriyordu. oysa, değneğini bellemiş bir körün daima uzun yoldan dolaşması gibi, her zaman enine pas arayan, aradan sızıp parlayacak hamleyi yapamayan bir forvet kuruluşu vardı fenerbahçe'nin..
ve galatasaray, eğer biraz şansı olsa, ya da bir metin’i olsa alır giderdi maçı. tabii buna, yalnız metin de yetmeyecekti: gerilerden âni top açışlarla kontrataklar hazırlayan adamlara ihtiyacı vardı galatasarayın... nitekim, ne zaman fenerbahçe'yi iyice çekip yandan ortalara top açsalar sarı - lâcivert'li defansı yelpaze gibi açılmış buluyorlardı... eeee! doğrusu metin de bunca yıldır böyle yelpazeleşmiş defanslarla iyi konuşmuştu. gel gör ki, ne o metin vardı dün, ne de beklediği topları atan...
sisin oyunu
ilk yirmi dakikayı sür'atli, heyecanlı, seyredilir bir oyunla geçirdik. fenerbahçenin ogün ve aydın'ın ayağından kaçırdığı iki fırsattan sonra, gittikçe koyulaşan sisin en baskın ânında metin'in attığı şutun hâzım’m - belki de sisten göremediği için yanlışlıkla - koluna çarparak kurtuluşunu bir tül arkasından görür gibi hayal meyal seyrettik.
36 ncı dakikada maçın en kritik pozisyonunu solaçık yerinde dört kişiyi çalıma dizip geçen ve çizgiden ortalayan nedim yarattı. turgay'ın güç yetiştirdiği yumrukla ogün'e gelen topu, o da önü tamamen açık olan aydın’a geçirdi. aydın kaleye değil de ters tarafa dönüp düzelinceye kadar bastırıp aldılar tabii...
devrenin bitmesine üç dakika kala ayhan ortadan daldı. ceza sahasına girerken ercan beline sarıldı. ayhan sıyrıldı, kaçtı. hakem çalmadı. ayhan pozisyonunu ve avantajını kaybetmemişti tamamen kurtuldu, vurdu top fırlayan hâzım'a çarptı ve çıktı. ayhan sahip olduğu avantajı kullanmıştı. hakem haklıydı.
ikinci devre, ilk kırkbeş dakikadan daha durgun bir hava ile başladı. fenerbahçenin saldırıcı dörtlüsü - yâni nedim, selim, yaşar ve ogün - yorulmuş gibiydiler. gene de çok zaman galatasaray oyunu kendi sahasında kabul ediyordu. metin ilerilerde «ânını» bekliyordu. birkaç top uzattılar. onları da iyi gününde olan ercan ilk pozisyonlarda bastırıp aldı oysa, fenerbahçe gerilerine uzun paslarla giriş her zaman gedikler bulacaktı.
70 inci dakikada fenerbahçe'nin sağdan kazandığı frikiği özcan kaleye ortaladı. karambolda, selim turgay'dan söktü topu... ceza sahası içinde selim'le turgay’ın yerlerde taklalar attığı bir kargaşalık seyrettik.
sonra sarı - kırmızılı defans açtı topu...
maçın son onbeş dakikasında galatasaraylılar artık - biraz da rakiplerinin boş bıraktığı - orta sahaya yerleştiler hız, mücadele, hırs yavaş yavaş hafifledi, hafifledi. bitti. maç da beraber.
fenerbahçe soyunma odasında dün sevinçle karışık bir üzüntü vardı. menecer necdet erdem, anahtarının galatasaray forvetinin gol gücünü mahkûm ettiğini söylerken şunları da ilâve etmekten kendini alamamıştı.
«- fenerbahçe iyi oynadı. bilhassa nedim ve selim'in takıma girişi başka bir hava verdi. çocuklar, hırslıydı, çalışkandı ve kazanma azmi içindeydi. anahtarımız kendini gösterdi. fakat, gündüz kılıçta da bir anahtar varmış galiba. o da bizim şansımızı kilitledi.»
fenerbahçe soyunma odasında futbolcuları tebrik eden milli takım antrenörü sandro puppo da «çocukları iyi buldum. fenerbahçe bu maçı kazanabilirdi.» dedi
nedim doğan, «fenerbahçeye faydalı olmak için oynadım. taraftarlarımızı memnun edebildikse ne mutlu bize» dedi
selim soydan ise şöyle konuştu: «- maç sırasında oldukça hırslıydım. fakat bâzı sert girişler benim asıl istediğim oyunu oynamama mâni oldu. maç boyunca tal'at peşimi bırakmadı. kendisine sorduğum zaman bana şunu söyledi «vazgeç bu kadar kendini sıkma be birader bırakın kazanalım da şampiyonluğu kaçırmayalım» talâttan kurtulduğum zaman her an çelmeyi yiyeceğimi biliyordum.»
fenerbahçenin rahat bir şekilde oynadığını ifade eden kılıç oyun hakkında ise şu şekilde konuşmuştur:
«fenerbahçe gayesi olmadığı için rahat oynadı. bizim çocuklar maçı kazanmak için sahaya çıkmalarına rağmen onlara uydular. yine de elimize geçen fırsatları kullanabilseydik bu havadan kurtulur ve maçı alabilirdik.»
dün 90 dakika yalnız bir nedim seyrettik. baştan sona kadar durmadan koşan, gol pozisyonuna giren, pas veren ve şut atan nedim, ayrıca sarı - lâcivertlilere, bir devre de olsa, canlılık vermişti. ikinci adam ise ercan'dı. ercan da bütün gücünü ortaya koyarak metin’i durdurmasını başardı.
ilk devrenin yarısına kadar fenerbahçelilerin iyice baskılı oynadıkları oyunda değerlendirilmesi icap eden bir kaç fırsat doğdu ise de bunlardan bir kısmı kaçırıldı. bir kaçı da turgay tarafından önlendi.
ikinci yarıya daha ziyade galatasaray hâkimdi. fenerbahçelilerde ise ilk devrenin hızı ve âhengi kalmamıştı. iki açığın yesirsiz hücumları. özcan'ın gününde olmayışı, ali ihsan'ın fazla varlık göstermeyişi belki de alınacak bir galibiyete engel oldu. hırslı ve mücadeleli geçen maçta sarı - lâcivertliler geçmiş haftalara nisbette daha gayretli ve coşkun göründüler. galatasaraylılar ise, belki de istenileni yerine getiremediklerinden umduklarını bulamadılar.
netice olarak maçın neden berabere bittiğini açıklamak icabederse, şöyle denilebilir:
iki taraf da kalelerin kilitlerini açacak anahtarları kaybetmişlerdi.
fenerbahçe rahattı... fenerbahçe'nin kaybedecek fazla bir şeyi yoktu... üstelik bu maçta çok şeyler kazanabilirdi de... işte bu faktörlerle fenerbahçe, galatasaray'ın karşısında herkesin beklediğinden daha iyi gözüktü.
galatasaray ise, kafasında puan hesaplan ile ve gayeden uzaklaşmak tehlikesi düşünceleri ile katı ve donuktu. oyun umumiyetle bir finâl maçının atmosferi içinde oynandı. az futbol, çok vücut vücuda mücadele. gol pozisyonuna giriş itibarile iki taraf da eşit şanslar yakaladılar denilebilir. fakat çok dikkatli düşünülürse, galatasarayınkiler daha netti. herşeye rağmen puanlan paylaşmak bu oyunun en tabii neticesi idi. trıbünleri tıklım tıklım dolduran seyirciler kafiyen o kalabalığa, o güzel ilkbahar havasına lâyık bir maç seyredemediler. maçın hakemine gelince maçı almayı iki taraf da tam mânası ile hak etmediğinden yaptığı birkaç hatâyı zikretmeğe bile değmez. sıfır neticeli, sıfır futbollu maçta en hoşa gidecek cihet sahadaki futbolcuların böyle kritik bir maça rağmen sportmence, efendice davranışları idi.
195. randevu... ezeli iki hırçın sevgili bunca yıldır sık sık buluşmanın kanıksamasından olacak sisli bir havada randevu verdikleri mithatpaşa’da tekrar karşılaştılar.
ve oyunun neticesini gösteren sıfırları birer çember yaparak çevire çevire tarihi belli olmayan 196. randevuda buluşmak üzere ayrılıp gittiler.
bu hep böyle oluyor. bir acaip kasıklık içerisinde katılaşan futbolcular hakiki oyunlarını ortaya koyamıyor. hırçın sevgililerin maçı taraftara anormal bir heyecan hariç bir temaşa zevki vermiyor.
hırçın sevgililer eğer dün alman hakem helmuth olmasaydı birbirlerini yiyebilir, tırmalayabilirlerdi. bayıldık doğrusu kurt helmuth'a.. adam maç değil sanki bir orkestra idare etti. bir de dünkü müsabakada en çok gözümüze takibin insan nedim oldu. o nazenin, tüy kadar hafif, topa girmekten ürken fenerbahçe forvetine nedim bir dinamizm kazandırmıştı. aydın ve ogün hariç takır takır oynuyorlardı hepsi... fenerbahçeli yöneticiler askerlerimiz gelsin düzeliriz demişlerdi. ilk defa doğru bir söz söylemişler..
galatasaray ise, neticeyi çantada keklik görmenin acısını çekti. ve maçın büyük bir kısmında ezeli rakibine mahkûm oldu ve kaybettiği bir puanla da şampiyonluktan biraz daha uzaklaştı.
fenerbahçe, galatasaray'ı yenecekti... beşiktaş da altay'ı.. beşiktaş 6 puan öne geçecekti... fenerbahçe prestijini kurtaracaktı... galatasaray ise şampiyonluk meydanından pılısını pırtısını toparlayıp, gidecekti... bu bir tahmindi, tutmadı.
galatasaray yenecek. beşiktaş yenilecek, şampiyonluk yarışı yeniden başlayacaktı. bu hesap da tutmadı.
tam bir hafta bunlar konuşuldu ezeli rekabetin kulisinde. beraberlik diyen yoktu. iki devin biri düşecekti büyük oyunun sonunda. şampiyonluğun dengesini 90 dakika elinde tutan fenerbahçe kazanabileceği maçı berabere bitirdiği için taraftarlarını pek sevindiremedi. beşiktaşlılar bir puanın sıcaklığını altay galibiyetinden sonra daha fazla duymuş olmalıydılar... galatasaray bir değil, üç puan kaybetti. beşiktaş ise bir yerine üç puan aldı.
«kara kartal» ın gölgesi şampiyonluğun tepesine düşmek üzeredir...
sisli maçtı ama, süslü maç değildi. büyük renklerin büyük adamları, büyük heyecanın maçını o büyüklükte bir futbolle süsleyemediler.
kâğıt üstündeki «anahtarlı maç», sahada «sitil maçı» oluvermişti. ve iki taraf da galibiyetin anahtarını kaybetti o sis içinde...
bir başka yönden «askerlerin maçı» ydı. o askerler de, kendilerine verilen değeri boşa çıkarmayan bir başarı gösterdiler. bir nedim, bir selim. fenerbahçe'ye çok şey getirmişti, galatasaray'ın sık sık zorlanmasının en büyük nedeni de buydu.
evet, «sisli maç» tı, ama centilmence sürüp giden mücadelede, bir sis perdesiyle örtülmesi gereken çirkin hareketler hiç olmadı. dünkü karşılaşmanın en çok memnunluk yaratan yanı da burasıydı galiba... ve o sis içinde sahaya inen kartal, 2 puanlık maçın üçüncü puanını alıp şampiyonluğa doğru uçuverdi.