halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
gün, 1 mayıs 1966...
televizyonda ilk maç naklen yayını var...
mithatpaşa'da oynanacak fenerbahçe-beşiktaş maçının sabahında gitmiştik stada... istanbul teknik üniversite televizyonu yöneticileri, tribüne yerleştirilen kameranın başında heyecanla hazırlıkları sürdürmüşlerdi. ben de mikrofon başına geçmiş, ilk denemeleri yaparak maçın başlama saatini bekliyordum. tarihi bir gün olduğu muhakkaktı. spor tarihimizde de, yayın tarihimizde de önemli bir gündü. ilk kez bir futbol maçı televizyonla naklen yayınlanacaktı. daha önceki denemelerde itü-tv'nin kamerası uzaklarda bir binanın damına konmuş, oradan yayın yapılmıştı. bu kez doğrudan doğruya stada yerleştirilen kamera ile gerçek tv naklen yayını başarılıyordu. başarıldı da...
sporseverler, tv alıcısı olan az sayıdaki eve toplanmıştı. meraktan bazısı bileti olduğu halde maça gitmemişti. "bakalım televizyondan nasıl oluyor?" diye... ne yazık ki, onca sporsevere bir tek gol bile seyrettirememiştik. bir tek gol anlatamamıştım ben de... fenerbahçe ile beşiktaş'ın 90 dakikalık mücadelesi 0-0 kapanmıştı. maçı sahada kazanan olmamıştı, ama saha dışında büyük kazanç, itü-tv'nindi. ülkemizde ilk kez bir maç naklen yayınlanmıştı, başarıyla yayınlanmıştı. az kazanç mıydı bu?
beşiktaş: sabri dino, yavuz çoker, fehmi sağınoğlu, cevdet çetinkaya, sami şenol, kaya köstepen, yusuf katırcıoğlu, ahmet şahin, yusuf tunaoğlu, faruk karadoğan, coşkun ehlidil
beşiktaş: sabri (****) - yavuz (***), fehmi (***) - sami (***), b. yusuf (**), kaya (****) - coşkun (**), yusuf (****), ahmet (***), cevdet (**), faruk (**).
f. bahçe: hâzım (***) - özcan (***), ismail (***) - şeref (****), ercan (****), a. ihsan (***) - yaşar (**), nedim (****), şenol (***), birol (***), selim (**).
necmi tanyolaç
(maçın yıldızları milliyet spor servisi tarafından verilmiştir.)
pazar günü mithatpaşa stadı‘nda oynanacak beşiktşa - fenerbahçe maçı, istanbul teknik üniversitesi televizyonu tarafından staddan naklen yayınlanacaktır. bu, türkiye’de staddan yapılan ilk televizyonla maç yayını olacaktır. teknik üniversite televizyonu geçen yıllarda gene aynı staddaki bâzı milli ve mahalli maçları yayınlamış, ancak bu yayınlar stad dışında taşkışla damına konan tele-objektif aracılığıyla yapılmıştı. bu defa ise memleketimizde ilk defa olarak stad içine konacak yeni getirilen özel televizyon kamerası ile nakil sağlanacaktır. bu yayını istanbul'da bulunan 3000 televizyon alıcısı başında 10 bin kadar meraklının izleyeceği tahmin edilmektedir. saat 16’dan itibaren devamlı yayın yapacak istanbul teknik üniversitesi televizyonunda beşiktaş - fenerbahçe maçını halit kıvan. anlatacaktır.
klâsmana tesiri bulunmayan maça taraflar ümitli çıkıyor. ankara'da galatasaray - gençlerbirliği, izmir'de göztepe - şekerspor karşılaşacak
şampiyon beşiktaş, türkiye liginde puan endişesinden uzak ilk maçını 16.00’da m. paşa'da f. bahçe ile oynayacaktır. klâsmana hiçbir tesiri olmayacak, sadece tarafların prestij ve gururunu ilgilendiren bu karşılaşmaya her iki takım da şu tertipleriyle çıkacaklardır:
beşiktaş: sabri - yavuz, fehmi - k. yusuf, b. yusuf, kaya - ahmet, güven, faruk, cevdet, fethi.
beşiktaş antrenörü spajiç «ikinci şeref turumuzu mithatpaşa stadında yapmak için oynıyacağız» demiş ve maç hakkındaki görüşlerini şöyle açıklamıştır: «- temennim takımımın şampiyonluğa yakışır iyi bir futbol oynamasıdır. çocuklarda şampiyon olmanın rahatlığını görüyorum, ilk defa puan düşünmeden bir maça çıkıyoruz ve gayemiz sadece iyi futbol oynamaktır.»
fenerbahçe teknik direktörü necdet erdem, «çocuklara güveniyorum. şampiyon takımı yenecekler.» derken, antrenör selâhattin torkal şunları söylemiştir: «fenerbahçe, türkiye ligi maratonunu şampiyon olarak kapatan beşiktaş'ı maçı kaybetse de kazansa da alkışlayacaktır.»
türkiye liginde günün diğer maçları ankara 19 mayıs stadında g. birliği - g. saray, izmir alsancak stadında da göztepe - şekerspor arasında oynanacaktır.
beşiktaş - f. bahçe prestij maçında yenişemedi: 0-0
şampiyonlar m. paşa'dan geçti
mahşeri bir kalabalığın takip ettiği karşılaşma çok zevksiz ve kalitesizdi
necmi tanyolaç
beşiktaşlılar 5 yıldır söyleyemedikleri şarkıyı söylüyorlardı...
«şampiyon olduk şimdi...» diye.
beşiktaş’lılar 5 yılın özlemini haykırıyorlardı...
«şampiyon takım çok yaşa...» diye.
beşiktaş’lılar 5 yıldır kenarında gezindikleri pistin üzerinde şeref turu yapıyorlardı... göğüslerini gere gere...
alın teriyle, bilek hakkıyla ele geçirlimiş bir zafer kutlanıyordu mithatpaşa’da... beşiktaş'lılar maskotları dahil, tam kadro halinde sahaya çıkmışlardı... bütün bir stad onları bekliyor, binlerce siyah - beyazlı bayrak havaya kalkıyor ve beşiktaş'lısı, fenerbahçe'lisi, galatasaray'lisı, herkes, sahada kim varsa, herkes bayramına katılıyordu beşiktaş'ın... ve kırk yıl geçse üzerinden unutulmayacak o muhteşem dekor içerisinde ak saçlı bir adamın, siyah - beyaz formalı delikanlıların omuzlarında yükseldiğini görüyorduk... bu, ömrünün kırk yılını beşiktaş’a vermiş, saçları beşiktaş uğruna ağarmış hakkı yeten’di... besiktaş tarihinin unutulmaz kaptanı baba hakkı’nın da hakkını veriyordu o coşkunluk içinde... ve hepimiz ayağa kalkmış, yeri, göğü inleten beşiktaş taraftarlarının heyecanı arasında şampiyon «kara kartal»ın heybetini, şeref turunun seyircileri olarak gurur va takdirle seyrediyorduk.
yazık ki..
yazık ki, şeref turunun arkasından gelen kasırga kısa sürdü... beşiktaş tehlike doğurabilecek bir cesaretle alışılmış tertibini bozmuş, yepyeni bir ekip çıkarmıştı fenerbahçe'nin karşısına... fenerbahçe ise şenol’u ile, birol'u ile inadına şöhrete bağlamıştı ümidini...
yer yer batak sahada oyunun ilk yarısı biterken fenerbahçe 9 korner kazanmıştı. bu, açık bir üstünlüğü gösteriyordu... ama, fenerbahçe’nin şöhretli forveti, ikinci devrede de devamlı yüklendiği rakibini cilveli bir balığın denizin içindeki oltayla koklaya, dokuna oynayışı gibi, dişleyip, ısıramayacaktı beşiktaş’ı... şeref, ercan ve ali ihsan gibi üç usta ve formda adamın önünde oynayan bir forvetin karsı kale önünde bu derece silik kalışı hazindi... beşiktaş ise beraberliğe fazlasıyla sarılmış haldeydi. bu sebeple yüklenme noktasında sarı -lâcivertliler daha ağır bastılar, henüz 2. dakikada nedim’in soldan götürdüğü topa yaşar girdi ve çaktı şutunu. yavuz ters bir vuruş yaptı kornere kadar uzandı tehlike. beş dakika sonra yaşar'ın ayağından çıkan topa kaya ters vurdu. yine korner oldu. fenerbahçe tam 14 dakika beşiktaş kalesi önünde gözüktü. 15. dakikada ise beşiktaş'ın akınına sıra geliyor ve ahmet, ali ihsan'dan söktüğü topla ilk şansını deniyordu. gollük pozisyon hâzım'ın kucağında kalacaktı sonunda, ilk yarı sona ererken rüzgârla bastıran beşiktaş'ta bir kişi - topa ayağından kimsenin alamadığı yusuf - forvetin her tarafına inanılmaz güzellikte paslar gönderiyor ve beşiktaş forveti, rakip takımın forveti gibi bunlara uzak kalıyordu. bu arada ahmet şereften kaçarak attığı şutla şansını bir kere daha denemiş, top çok yakından aut'a gitmişti. 30. dakika ise şenol'un frikiği beşiktaş'ın yüreğini ağzına getirmiş. ercan’ın kafa vurusunu sabri parmaklarının ucuyla çelip, kornere atabilmişti.
ikinci yarı yine gol yok
beşiktaş ikinci yarıya derli, toplu ve canlı başladı. faruk daha ilk saniyede hâzım'ın boş bıraktığı kaleyi görebilse, maç burada biterdi belki de. 51. dakikada da cevdet aynı şeyi yaptı ve boş fenerbahçe kalesine kepçelediği topun aut’u buluşunu seyretti. siyah - beyazlılar 60. dakikaya kadar bastırıp durdular rakiplerini. fenerbahçe tekrar toparlandı ve nedim'in «buyur at»dercesine uzattığı pasa yaşar girdi, patlattı, sabri çıkardı kornere bunu da. arkasından ahmet'in ortasına cevdet'in girişi yavaş oldu, çelimsiz şutu hâzım önledi kolayca. oyunun bundan sonrası fırsat kaçırma yarışı haline gelmişti. yusuf, ahmet’e veriyor. ahmet vuruyor. hâzım kurtarıyor. şenol, yaşar'a veriyor. yaşar kaçırıyordu. ve bir fırsat daha gelecekti fenerbahçe’ye maçı kazanmak için. tam 84. dakikada: şenol, birol’a o sıkışıklıkta pasların en güzelini, en kolayını uzattı. birol ve sabri karşı karşıyaydı şimdi, vurdu birol, minare gibi. bir pl'ase. birol'u da. fenerbahçe'yi de kurtarırdı son dakikada...
maçtan çıkarken herkes, birbirine maçı değil, büyük şeref turunu anlatıyordu...
bir tarafın şampiyonluğunu resmen ilan etmesine ve arada büyük puan farkı olmasına rağmen dünkü maç yine büyük bir havaya bürünmüştü.
şampiyonun, şampiyonluğuna leke sürülmemesi içindeki çabası, fenerbahçe'nin, şampiyonu yendim diyebilmek için gayreti oyuna bir canlılık vermişti ama gene de teknik, zekâ ve kollektif oyunu görmek mümkün olamadı.
gayesinin ne olduğu bilinmeyen koşuşmalar içinde geçen maçta iki taraf da gollük fırsatlar yakalamalarına rağmen neticeyi değiştirecek golü kimse atamadı. zira, şahsi oyun önde, topu alanın kafası yerde idi. kendinden ve toplan başka bir şey görmeden neticeye gitmek biraz da tesadüf olurdu. nitekim tesadüf olmadı ve maç da golsüz bitti.
şampiyon beşiktaş alsancak'tan sonra dün de mithatpaşa stadında binlerce taraftarının ayakta alkışları arasında ikinci şeref turunu attı.
manzara hakikaten muhteşemdi. yıllar yılı şampiyonluğa susayan siyah - beyazlıları yalnız beşiktaşlı taraftarlar değil, fenerbahçeli, galatasaraylı ve diğer sporseverler de candan ve gönülden tebrik ettiler.
eee kolay değil beşiktaş bu şerefe tam bir yıl kar, yağmur, çamur demeden didinerek, çalışarak lâyık olmuştu. şimdi sezarın hakkını, sezar'a veriyordu sporseverler. kabul etmek gerekir ki, maç kalite itibarı ile üzerinde durulmağa dahi değmeyecek kadar yavandı. ancak, şeref turunda siyah - beyazlı çocukların kendilerine hizmet eden yöneticilerini ve sembolleri «baba hakkı»yı omuzlarında taşımaları günü süsleyen tablo oldu.
biri «yeni şampiyon», öteki «eski şampiyon» du. ve «yeni şampiyon» şeref turu sevincini «eski şampiyon» a yenilerek gölgelemek istemiyordu. «eski şampiyon» da başarısız bir ligi «yeni şampiyon» u yenme başarısıyla aydınlatmak arzusundaydı. böylece ikisi de ayni ölçüde çekingen yahut ayni ölçüde azimli iki takım, istekleri gibi eşit sonuca ulaştılar.
başka yönden, alışılan tam tertibiyle oynamayan beşiktaş için ünlü bir rakibe galibiyet vermemek «iyi sonuç» tu. fenerbahçe için de «altın yıl» yaşayan siyah - beyazlılara boyun eğmemek, hattâ zaman zaman daha canlı görünmek, memnunluk kaynağıydı.
dünkü maçın en güzel anları, başı ve sonuydu. «baba kartal» hakkı yetenin genç kara kartallar'ın omuzunda yükseldiği şeref turu, bir mevsimlik çabanın armağanıydı. sonda da, fenerbahçelilerin beşiktaşlıları öperek, sarılarak, kucaklayarak tebrik etmeleri, iki takımın büyüklüklerine yakışır bir dostluk tablosu içinde soyunma odasına yürümeleri, gerçek sporculuk adına iftihar yaratan bir mutluluk gösterisi oldu.
her şeref turunda bir kere daha tebrike hak kazanıyor beşiktaş.. çünkü şerefli bir mücadelenin haklı şampiyonu kara kartallar...
şampiy0n beşiktaş yenilmemek, fenerbahçe de prestijini kurtarmak için yenme çabası içindeydiler.
oyun müddetince fenerbahçenin daha tehlikeli olduğunu rahatça söyleyebiliriz. kaçan fırsatlar fenerbahçe lehine olmakla beraber 2-2 veya 3-3 bitebilirdi maç...
seyircilerde hoşnutsuzluk yaratan beşiktaşın yeni kadrosu bir iki eleman hariç muvaffak oldu denilemez.
şenol ve birol kendilerini çok iyi hissettiklerini söylediler. erdem ve spajiç oyundan memnun
yavuz bayraktar
"nerede kaldı şenol, birol gol beşiktaş’ta idi o sembol»
siyah - beyazlı taraftarların hazırlayıp tribünlerine astıkları bu döviz, iki fenerbahçeli futbolcuyu fazlası ile üzmüştü. birol, bu dövize şöyle cevap veriyordu: «- şenol da, ben de 2 yıl sarı - lâcivertli forma ile taraftarlarımızı çok şenol - birol gol diye batırttırdık ve 2 şampiyonluk hediye ettik. bizim bu yılki şanssızlığımız artık sona erdi. şimdi türkiye kupasında aynı sloganı tekrarlatacağız. kendimi iyi hissediyorum. ligi kaybettik, fakat türkiye kupasını alacağız.»
şenol ise, «türkiye kupasını alacağız ve o dövizin altındaki beşiktaşlıları da selâmlıyacağız» demiş ' ve sözlerine şunları eklemiştir: «- bir süreden beri takımdan uzak kalmama rağmen çalışmalarımı aksatmadım. kendime, arkadaşlarıma itimadım var. kazanacağımız türkiye kupası, kaybettiklerimizi unutturacaktır.»
fenerbahçe teknik direktörü necdet erdem, maçtan memnun olduğunu belirterek. «yakaladığımız fırsatları iyi kullanabilseydik, maçı rahatça kazanabilirdik. çocuklar bana türkiye kupası için ümit verdi» demiştir.
beşiktaş antrenörü spajiç de maç hakkında şöyle konuşmuştur: «- her iki takım da çok güzel bir oyun oynadılar. baha müsait olsaydı, daha kaliteli bir maç görecektik. biz beraberlik için oynadık, ancak biraz şanslı olsaydık, kazanabilirdik de, bizim çocukların hepsi görevini yaptı. fenerbahçe'de şeref ile birol’u beğendim.»
maçtan sonra fenerbahçe antrenörü selâhattin torkal, stad koridorlarında beşiktaşlı futbolcuları tebrik etmiştir. her iki takım futbolcularının stadı kolkola terketmeleri, çıkış kapısında bulunan taraftarların da alkışları ile karşılanmıştır.
ilhan gencer'in bestesi: "günün modası siyah - beyaz"
"kulüp müdürü nâsır yazıcıoğlu, başkan hakkı yeten için şiir yazdı - hilton'un pastası kupa, top şeklindeydi
necati karakaya
beşiktaş şampiyonluğu'nu dün akşam ilham gençer’in dâvetlisi olarak çatı’da kutladı.
parti, ilham gençer’in bestelediği şu şarkı ile açıldı:
«günün modasına bak. siyah - beyazdır ancak.. severiz o renkleri her yıl şampiyon olacak karakartallarınla getirdin zaferleri beşiktaş’ın bayramını kutlayalım çatı’da...»
daha sonra mikrofona, başkan hakkı yeten ile ikinci başkan dr. faruk ayanoğlu geldiler. yaptıkları konuşmada, şampiyonluktaki başarı nın teknik idarecilere, futbolbulara ve taraftarlara ait olduğunu belirttiler. antrenör recep adanır'ın sözleri heyecanını belli etmeğe kâfi idi: «futbolcu iken kazanılan şampiyonluklar, idareci olarak kazanılan şampiyonluklardan meğer ne kadar farklı imiş. bugün şampiyon beşiktaşın mensuba olarak eski şampiyonluk günlerimizden çok daha heyecanlıyım.»
bu sırada salona hilton oteli'nin şampiyon beşiktaşlılar için hazırladığı pasta girmişti. başkan hakkı yeten, yanında futbolcular ile «kupa ve topu» temsil eden pastayı kesti.
dansı, beşiktaşın antrenör yardımcısı recep adanır eşi ile açtı. pist bir anda siyah -beyazlı futbolcular ile dolmuştu. gencer ise mikrofonda eski bir tangoyu söylüyordu «yarın olsun, yarın olsun diye renkler soluyor. eğer o renkler siyah - beyaz ise hiçbir zaman solmaz!..»