halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
1966 yılının nisan'ında izmir'de beşiktaş'ın şampiyonluk maçında spikerdim. siyah-beyazlı takım o gün alsancak stadı'nda izmirspor önünde puan kaybetmezse, "mutlu son"a ulaşmış olacaktı. hızlı, zevkli bir oyundu. ilk yarı biterken birden top sanlı'ya geliyor, genç futbolcu da aldığı topla dalıyordu ceza alanına... şöyle anlattığımı hatırlar gibiyim: "...suat'ın pasıyla aldığı topla daldı sanlı... ceza alanında. karşısında semih... geçti semih'i... kaleci faruk var şimdi... çıkacak mı faruk kalesinden? sanlı düşünmüyor, beklemiyor, vuruyor.. vurdu sanlı... ve gol... beşiktaş 1 - lzmirspor: 0
sonra, ikinci yarı başında yine sanlı ikinci golü de yolluyordu izmirspor ağlarına... ve beşiktaş'ın 1965-1966 lig şampiyonluğunu ilan ediyordu. sanlı'nın iki golü de unutulmayacak güzellikteydi. maç biterken yugoslav antrenör spayiç'le başkan baba hakkı (yeten) sevinçle fırlıyorlardı yerlerinden... yarış bitmeden beşiktaş ipi göğüslemişti.
beşiktaş; kalede necmi, savunmada yavuz, fehmi, suat, süreyya, orta sahada kaya, fethi, sanlı, forvette küçük ahmet, güven, faruk onbiri ile çıktığı bu maçta 93.693 lira hasılat toplanmıştır.
maçın 44. dakikasında sanlı’nın golü ile 1-0 öne geçen beşiktaş, 53. dakika yine sanlı’nın golüyle durumu 2-0’a getirdi. 90 dakikanın bitiş düdüğü ile spajiç ve futbolcular omuzlara alındı. beşiktaş artık şampiyondu.
1966 bahar aylarında popüler olan “yabancı olduk şimdi... yazık birbirimize...” şarkısı beşiktaş'lılar tarafından değiştirilerek ''şampiyon olduk şimdi... yazık oldu sizlere... istersen gel dönelim, eski günlerimize...” şekliyle, fenerbahçe'lilere ve özellikle şenol ile birol'a uyarlanmış şekliyle söyleniyordu.
1965-66 sezonunda teknik direktör ljubisa spajiç ile harikalar yaratan beşiktaş ligin 28. haftasında izmirspor'u yenerek şampiyonluk turunu izmir'de atar. aynı sevinci ligin son iki haftasında istanbul'daki fenerbahçe ve ankara'daki gençlerbirliği maçlarında tekrarlar. ellerinde çiçekle maça çıkma modası da bu şekilde başlar.
şampiyonluk için izmir, istanbul ve ankara'da 3 maçları kaldığını söyleyen antrenör spajiç dedi ki: "her şehirde şeref turu yapacağız!"
beşiktaşlı futbolculara hacettepe galibiyeti için 800’er lira prim verildi... bugün çalışma var...
beşiktaş antrenörü spajic, «üç şehirde, üç maçımız kaldı. gayemiz izmir, istanbul ve ankara’daki taraftarlarımıza bu maçlardan sonra şampiyonluk turu göstermektir» demiştir.
siyah - beyazlıların ankara’da hacettepe'yi 3 - 1 yenmelerinden sonra. şampiyonluğun elle tutulur bir duruma geldiğini sözlerine ilâve eden antrenör, daha sonra şunları söylemiştir: «- herkes beşiktaş bir puan daha alırsa iş biter diyor. birim gayemiz son maçlarımızı da şampiyonluğa yakışır bir şekilde oynamak ve ligi bu hüviyet içinde bitirmektir.»
ilk çalışma bugün
pazar günü izmir’de izmirspor ile karşılaşacak olan siyah-beyazlılar, haftanın ilk çalışmasını bugün saat 15.30 da şeref stadında yapacaklardır. beşiktaşlı futbolcular, hacettepe galibiyeti için 800 lira prim almışlardır.
antrenör, küme düşme tehlikesi geçiren eski takımı kızılyıldız'ın kendisine ihtiyacı olduğunu açıkladı...
beşiktaş antrenörü spajiç, «takımım şampiyonluğu kazandıktan ve türkiye kupası maçları bittikten sonra yugoslavya'ya döneceğim» demiştir.
spajiç, eski kulübü kızılyıldız'ın düşme tehlikesi içinde olduğunu söylemiş ve takımımı bu müşkül durumdan kurtarmam lâzım. belki bir iki sene sonra türkiye'ye tekrar dönerim, şeklinde konuşmuştur.
lubija spajiç, beşiktaş'ın şampiyon olması için sadece bir puana ihtiyacı olduğunu belirtmiştir
beşiktaş futbol takımı dün spajiç'in nezaretinde sıkı bir çalışma yapmıştır. siyah - beyaz’lılar yarın şeref stadında yapacakları antrenmandan sonra yeşikoy'de kampa girecekler ve izmirspor maçı için de cumartesi günü uçakla izmir’e gideceklerdir.
gündüz kılıç «bir atlet birinci olamadım diye yarışı bırakır mı?» diyor. galatasaray ptt'ye hazır
beşiktaş’ın şampiyonluk yolculuğu bugün başlayacaktır. türkiye ligin de şampiyon olabilmeleri için bir puana ihtiyacı olan siyah - beyazlılar, «ilk şampiyonluk turunu izmir'de yapacağız» demişlerdir.
menecer recep adanır, izmirspor kulübü başkanı ilyas sipahi’nin sözlerine şu cevabı vermiştir: «- biz izmirsporun kıymetli bir rakip olduğunu biliyoruz ve bunu inkâr etmiyoruz. ancak, biz de üç şehirde oynayacağımız üç maçtan sonra taraftarlarımıza şeref turu yapmayı vaadettik. bu maçtan da puan almak istiyoruz.» demiştir.
siyah - beyazlı futbolcular dün yeniköy’deki kamp yerinde istirahat etmişlerdir. bugün izmir'e gidecek olan kafilede şu futbolcular bulunmaktadır: necmi, sabri, yavuz, fehmi, sami, suat, süreyya, kaya, cevat, cevdet, b. yusuf, coşkun, ahmet, k. ahmet, sanlı, fethi, k. yusuf. faruk
manisa ordu kampında bulunan güven de kaideye bugün izmir'de katılacaktır.
siyah - beyaz'lılara 1 puan yetecek. başkan h. yeten «ilk şeref turunu alsancak'ta atacağız» dedi...
halit kıvanç izmir'den bildiriyor
beşiktaş bugün izmirspor'u yenmekle şampiyonluk tahtına oturmak şansını kazanacak. bu, aynı zamanda beşiktaş'ın son iki maçını «şampiyon» ünvanı ile oynaması, üç şehirde üç şeref turu imkânı anlamını da taşıyacak.
işte bugünkü alsancak maçının bütün düğümü de burada...
siyah - beyazlı lider izmirspor’dan iki puan aldığı takdirde, «46» puana, yâni en yakınındaki takımın dahi kendisine yetişemeyeceği yere yükselmiş olacak. «39» puanlı galatasaray son üç maçını da kazansa, ancak «45» puan toplayabileceğine göre «46» puan beşiktaş'ın «rahat nefes alma hedefi»...
kısacası, şampiyonluğa iki adımı kalmış olan beşiktaş'ın bu adımların ikisini de veya en azından birini bugün alsancak'ta atması mümkün. çünkü son haftalarda pek golcü görünmeyen hattâ peşpeşe puansız kapatan izmirspor bütün gücünü kendi şehrinde oynama avantajına bağlayacak ve gene izmirspor'un bir başka dayanağı, beşıktaş ile oynadıkları maçlarda gösterdikleri çaba... nitekim, son beş maçtan ikisi berabere, ikisinde beşiktaş, birinde izmirspor galip... hattâ bu ligin ilk yarısında bile istanbul'da 1 - l den fazlasını vermedi izmirspor. ancak deplâsmanlarda başarılı
oynayan beşiktaş'ın şampiyonluk ipini göğüsleme hırsı ve hızı ile bugün alsancak stadında hedefine ulaşması beklenebilir. yâni «totocu» dili ile söylemek gerekirse, önce «2» yâni beşiktaş galibiyeti akla gelmeli, en son da «1» yâni beşiktaş mağlûbiyeti. her iki kulübün başkanı da bu görüşü teyid etmekte beraberliğe uzak bir ihtimalle bakmaktadır.
saat 16.00'da başlayacak maça takımlar muhtemelen şu kadroları ile çıkacaklardır;
beşiktaş: necmi - yavuz, fehmi - suat, süreyya, kaya - ahmet, fethi, güven, sanlı. k. ahmet,
ispanya ve avrupa'da beyaz şimşeklerin yıldızı yine parladı. bir büyük talihsizlik olmazsa türkiye’de de 1966 siyah - beyazlıların başarı yılı olacak.
çöktü, dağıldı, artık bir daha toparlanamaz denmişti real madrid için. beşiktaş için söylenenler de pek bu kadar ağır olmasa bile «ne var siyah - beyazlı takımda?» «hangi oyuncusu beynelmilel klâsta?» «diğer rakipler karşısında ne yapabilir?» deniliyordu. biri avrupa kupasına iddiasız girdi diğeri türkiye ligine. ve bu iki takım iddialı konuşanları şu anda yayan bırakmış bulunuyor. beşiktaş ile real madrid arasında bence bu bakımdan bir kader benzerliği ve aynı zamanda büyük bir dostluk vardır. bu dostluğun tarihi 13 kasım 1958‘de başlar. ( https://macanilari.com/13...iktas-195819595001--.html) şampiyonluk yolculuğuna çıkan siyah - beyazlı takımla izmir’e giderken ben bu hâtırayı yaşadım. sekiz sene evvel real madrid maçını takibe ben görevlendirilmiştim. dört sene üstüste şampiyonluk kazanan beyaz şimşeklerle, türkiyeyi temsil eden beşiktaş chamartin stadında avrupa şampiyon kulüpler turnuasının ikinci tur eleme maçını oynayacaktı. muazzam stad... 125 bin seyirci... hem de ateşli.. çılgın mı, çılgın... tipik akdeniz insanları.. dillere destan bir forvet.. değeri 1 milyon dolar... kopa, rial, di stefano, puskas, gento.. gerilerde santamaria'lar... santisteban'lar... alonso’lar.. çığ gibi büyümüştü siyah - beyazlı çocukların gözünde...
maç gece oynanıyordu. pırıl pırıl aydınlanmış yemyeşil bir saha... ağzına kadar dolu tribünler.. ve toptoy bir beşiktaş takımı... bu ihtişam, bu korkunç manzara karşısında hepsinin iliklerine kadar titrediğine ve dillerinin tutulduğuna şâhit olmuştum. sakat olduğu için o gün sahaya çıkamayan şimdiki menecer recep adanır, «ağabey allah esirgesin ama bir hezimetten korkuyorum» diyordu. içlerinde beşe, altıya râzı olmayan futbolcu yok gibi idi. o günkü takımda oynayan kaya, k. ahmet, yedek bekleyen kaptan necmi, ümitsizliğin çukuruna düşmüş gözüküyorlardı. bir sembol olduğu için beşiktaş kafilesine katılan baba hakkı «canım biraz gayret edersek mağlup olsak dahi rezil olmayız, bu kadar korkacak ne var» diyordu. yılların kurt kaptanı aslında kendi de ümitsizdi ama neticeyi umursamaz gözükmeyi beceriyordu. eeee korkulmayacak gibi değildi ki real madrid. dile kolay bu, maçtan bir hafta önce bir kupa karşılaşmasında yabancı bir takıma tam 13 gol almışlardı. ya böyle olursa? ne yüzle türkiye'ye dönerdi beşiktaşlılar? ama hepiniz iyi biliyorsunuz korkulan olmadı. beşiktaş dev rakibine kafa tuttu. kaleci varol hayatının en güzel oyununu çıkardı. ahmet berman, kopa denilen o virtüöz futbolcuyu yürüyemez hale getirdi. allah'ın oğlu rial top oynamaktansa, meleklerle görüşmeyi tercih etmiş olmalı ki sahada gözükmemişti bile. yırtınan takım kaptanı di stefano idi. şımarıktı... mağrurdu- kendisine tekme atan münir'e tokatla mukabele etmişti. bu arada kaya da bir tokat yemişti di stefano'dan... santiago'nun taçsız kralı dokunulmazlığa sahipti. italyan hakemle göz göze geldiler. oyundan çık işareti vermişti hakem. di stefano arenayı terk eden bir boğa gibi kabarık sert bir şekilde sahadan çıkıp gitmişti. bize o gün büyük yakınlığı türk dostu puskas göstermişti. türk seyircisinin onu sevişi yersiz değildi. büyük futbolcu di stefano ise, buün yaşlılığın maddi ve mânevi çöküntüsü içinde zaman herşeyi değiştiriyor. yıkılmayacak zannedilen mâbutları yıkıyor, putları deviriyor. sonra real madrid'i istanbul'daki 1-1 lik revanş maçında türk futbolseverleri de seyretmişti. berbat sahada iyi bir futbol ortaya koyamamıştı beyaz şimşekler. ama o yıl yine bütün rakiplerini yenerek avrupa şampiyonu oldular. kulüplerinin kurucusu bernabeu, «dünyanın en şöhretli futbolcularını bir araya getirdim. halka futbol zevki veriyorum. bir gün bu zevki veremeyecek hale düşebilirim. fakat real madrid kulübü bir müessesedir. yıkılmaz» demişti bana bir konuşmamızda... hakikaten öyle oldu. real madrid şöhretli futbolcularını kaybetti. üstüste mağlûbiyetler aldı ve herkesin çöktü, bitti, dağıldı dediği bir sırada yine iberik yarımadasında bir granit kaya gibi yükseliverdi. yıkılmaz zannedilen futbol diktatörü herrera, kafasını bir sert kayaya vurmuş ve hâlen onun dibinde yatıyor. işte beşiktaş da böyle. senelerce toparlanamadı. vefasız bir sevgili gibi şampiyonluk hep son dakikada elinin içinden uçup gidiverdi. ama yıkılmadı yine toparlandı ve ayağa kalktı. bütün bu anıları bana kaya'nın uçakta «ağabey saat kaç» demesi hatırlatmıştı. saatime baktım 15'i gösteriyordu o da kendi saatine baktı ikimiz de real madrid marka saat taşıyorduk. ispanyadaki maçta şöhretli kulüp bize hâtıra olarak kendi armasını taşıyan birer saat hediye etmişti. «iyi gidiyor» dedim. ben saati kasdetmiştim. o ise zekice gözümün içine bakarak şu cevabı verdi, «evet ağabey. bu yıl hem biz hem de real madrid iyi gidiyor.»
alsancak'taki çetin maçta izmirspor'u 2-0 mağlûp eden beşiktaş şamiyon
takım halinde başarılı bir oyun çıkaran siyah - beyazlı takımın gollerini sanlı attı
namık sevik izmir'den bildiriyor
üç büyük şehirde şampiyonluk turu yapmaya söz veren beşiktaş, izmirsporu mağlûp ederek şampiyonluk tahtına oturdu ve alsancak stadında binlerce seyircinin yaktığı meş’aleler arasında bu turlardan ilkini attı.
sezona girerken büyük lâflar konuşmamıştı beşiktaş. yöneticiler, «genç bir kadromuz var. bununla bir şeyler yaparız.» demişlerdi. bir şeyler değil, çok şeyler yapıverdiler. bu yarışmada büyük konuşanlar yaya kaldı.
ilk dakikalarda izmirspor beşiktaş'a vize verecek gibi gözükmüyordu. fakat beşiktaş 20 nci dakikadan sonra ofsayt taktiğine başvurarak izmirspor akınlarını tesirsiz bırakmağa ve bu âna kadar geri oynattığı sanlı'yı da ileri vererek rakibini hırpalamağa başladı. 18 inci dakikada sanlı'nın solaçığa kayarak yaptığı ortaya güven'in kondurduğu sert kafa ve topun direğe çarparak dışarı çıkışı, bir flâşın çakışı kadar âni oldu. lider artık şampiyon olmak için oynuyordu. akın üzerine akın tazeliyordu. faruk'un 33. dakikadaki şutu kaleci adaşının ellerinde kalmıştı. akabinde güven çok şık bir hareket yapacak, semih'in üzerinden aşırttığı topa sert bir vole çakacaktı. 40. dakikada sanlı'nın doldurduğu top izmirspor kalesinde tehlikeli bir karambol yaratacaktı. herşey, şampiyonluk golünün yaklaştığını gösteriyordu. nitekim 43. dakikada suat'ın havadan pasını k. ahmet kafa ile indirmiş ve topu kovalayan sanlı şahsi gayretti ile semih’i geçmiş, kaleciyi de üzerine çekerek çok sıkı bir şutla beşiktaş’ın şampiyonluğunu ilân eden golü atmıştı.
ikinci devreye artık lider değil, şampiyon olarak giren siyah - beyazlı takım, çok geçmeden yine sanlı'nın ayağından galibiyeti garantileyen golü de kazandı. sanlı’nın ceza sahasına girer girmez çektiği gol yaratan şut kadar, bu pozisyonu hazırlayan suat da alkışlanmalıydı. 2-0 beşiktaş’ın şampiyon olacağına inanmayanların kafasına çakılan bir demir çubuk gibiydi. beşiktaş gole doymamıştı. ancak «oh» diyebilmenin rahatlığı içinde golden çok futbola önem veriyordu artık... birbirlerine verdikleri paslarda bir tebrik kokusu seziliyor, bir an önce maçın bitmesini şeref turuna yaklaşmak için bekledikleri hissolunuyordu. izmir seyircisi de aynı havaya girmişti. tribünde yanan meş'aleler, her güzel akında alkışlayan eller, şeref tribünündeki baba hakkı‘ya uzanan selâmlar hep şampiyonluğun tebriki idi. maç bittiği zaman izmirsporlular da bu tebrike katılacak ve lig’deki şampiyonluk düğümünün çözüldüğü maçın güzel bitişinde hissedar olacaklardı. bir mevsim, yağmur, çamur, kar, fırtına demeden bir gaye için uğraşan insanları herkes ayakta alkışlıyordu. şampiyona verilecek en büyük mükâfat da buydu.
* beşiktaş izmir’den onbir terli forma bırakarak dönüyor. bir mevsimlik emeğin teri ile ıslanmış onbir formanın yerine bu alın ve azim terinin armağanı olan şerefli bir şampiyonluk alarak...
* «mutlu son»a yarış sona ermeden erişti siyah-beyazlı takım. birincilik ipini göğüslemesine daha iki maç varken kara kartal o ipin üstünden uçmayı başardı ve çelik pençeleriyle kupaya uzandı. kaç yıldır pençesinin uçlarına kadar gelip de son anda kaçıveren lig kupasına.. ama bu defa kaçırmıyacaktı. ve işte alasncak finaline de böylesine girdi. bir şampiyon gibi oynadı, bir şampiyon gibi yükseldi ve sonunda gerçek bir şampiyon olarak alkışlandı. alsancak da bir şampiyonu alkışlamasını bilmekte dünkü sportmenlik tablosunun en ince çizgilerine sahne oldu.
* beşiktaş'ın taht'a oturması için iki puanlık bir gol yetecekti. fakat genç sanlı, anlı şanlı bir galibiyeti birden fazla golle süslemekte gecikmedi. nemli formalar, nemli gözler, nemli yanaklar, hep yılların beklettiği bir sevgiliye kavuşmanın eseriydi. sıkıntılı puan hesaplarının yerine rahatça alınan nefesler duyuluyordu beşiktaş soyunma odasında...
* izmirsporluların da hem efendice mücadele, hem sonunda sportmence tebrik etmek yönünden aldıkları puanlar da ikinin çok üstünde idi ve bu tarihi maçla birlikte anılacaktı.
* baba hakkı’sı, spajiç'i, recep'i ve bütün futbolcuları ile omuzlarda çıktı beşiktaşlılar. aslında yalnız siyah-beyazlı taraftarların omuzlarında değil, türk sporseverinin omuzlarında yükselen bir lig şampiyonu vardı. bu şampiyonluğu haketmiş bir beşiktaş vardı. ve bir şampiyonu omuzlarda taşımak, eller kızarınca ya kadar alkışlamak da sporseverlik adına bir şerefti.
şampiyon siyah - beyazlılar sevinç içinde kucaklaşırken, antrenör spajiç "beşiktaş türkiyenin en güçlü takımıdır" dedi
yavuz bayraktar izmir'den bildiriyor
"tam beş yıldır şampiyonluğa hasrettik. bu| yıl idarecisiyle, futbolcusuyla, taraftariyle şampiyon olmak için elbirliği yapmak suretille hakkımız olan türkiye ligi şampiyonluğu'nu kazandık. çocukların ve teknik elemanlarımızın disiplinli ve feragatkâr çalışmaları sayesinde elde edilen bu mesut netice hepimizi ziyadesiyle memnun etmiştir. görüyorsunuz çok heyecanlı ve sevinç içindeyim. böyle olmakta da biraz haklıyım galiba...»
beşiktaş şampiyon olmuş, coşkun tezahürat içinde soyunma odasına gelmişti. içerde bayram havası hâkim, herkes birbirini gözyaşları arasında tebrik ediyordu. bu sözlerin sahibi başkan baba hakkı'yı tanıdık, tanımadık, futbolcu, idareci, gazeteci ve ne kadar beşiktaşlı taraftar buraya sızabilmişse kimi eline, kimi de boynuna sarılıp öpüyordu. iki golün kahramanı sanlı bir kenara oturmuş, terlerini siliyor ve derin derin nefes alıyordu. sanlı şöyle konuşuyordu: «- attığım iki golün asıl kahramanı suat ağabeydir. bu iki golde de bana sadece son hareketi yapmak düştü.»
antrenör spajiç her zamanki mütevazı hareketiyle şunları söylüyordu: «- kazandığımız türkiye spor yazarları derneği, spor-toto ve türkiye ligi kupalarındaki çocukların haklarını teslim etmek isterim. onlar, azimli ve iyi futbol oynamak arzusuyla hakları olan üç kupayı da kazanmak için çok çalıştılar. böylece de mükâfatlarını almış oldular. beşiktaş, türkiye'nin en iyi futbol oynayan, en güçlü ekibidir.»
dün izmir'de şampiyonluğunu ilân eden beşiktaş, bugün saat 13.00’de hareket edecek uçakla şehrimize gelecektir.
siyah - beyazlılar, saat 14'te yeşilköy’de taraftarlarının hazırladığı törenle karşılanacaktır.