fenerbahçe: ali (**) - şükrü (***), ismail (**) - şeref (***), ercan (***), osman (*) - ogün (**), yaşar (*), birol (**), şenol (****), aydın (*)
beşiktaş: necmi (****) - yavuz (****), süreyya (***) - suat (***), b. yusuf (**), kaya (***) - ahmet (****), yusuf (***), faruk (****), sanlı (***), fethi (****)
goller: dk. 50 faruk (0-1) dk. 75 ahmet (0-2)
(maçın yıldızları milliyet spor servisi tarafından verilmiştir)
fenerbahçe: ali filibeli, ercan aktuna, şükrü birant, ismail kurt, osman göktan, şeref has, şenol birol, aydın yelken, ogün altıparmak, yaşar mumcuoğlu, birol pekel
teknik direktör: selahattin torkal
beşiktaş: necmi mutlu, yavuz çoker, yusuf katırcıoğlu, kaya köstepen, suat mamat, süreyya özkefe, yusuf tunaoğlu, faruk karadoğan, ahmet şahin, fethi türkeş, sanlı sarıalioğlu
istanbul serinofil derneği (kafes kuşları sevenler topluluğu), fenerbahçe - beşiktaş maçında galip gelecek takıma biri sarı - lâcivert, bir diğeri siyah - beyaz olan kanarya armağan edecektir.
146. randevuya çıkarken iki taraf da kazanmak için azimli, kaptanlara göre en iyi sonuç beraberlik olacak
türkiye liginin ikinci dev maçı bugün saat 14.30’da mithatpaşa stadında f. bahçe ile beşiktaş arasında oynanacaktır.
avusturya federasyonuna mensup bir hakemin idare edeceği maça taraflar muhtemelen şu tertiplerle çıkacaklardır: fenerbahçe: ali - şükrü, ismail - osman, ercan, şeref -ogün, yaşar, şenol, birol, aydın.
beşiktaş: necmi - yavuz, süreyya - suat, b. yusuf, kaya - ahmet, yusuf, faruk, sanlı, k. ahmet.
takım...o...g...b...m...a...y...p...kp
beşiktaş...6...3...1...2...9...4...7...5 f. bahçe...6...2...2...2...6...7...6...6
lige büyük iddialar ile başlayan ve daha altıncı haftada biri 6, biri 5 puan kaybeden iki rakipten fenerbahçe antrenörü selâhattin torkal maç hakkında şunları söylemiştir: «kazanmak için çalıştık. çocukların azimli ve hırslı oluşu beni ümide şevketti, inşallah kazanırız.»
beşiktaş teknik komite başkanı faruk sağnak ise «temennim maçın, mevsim başında oynadığımız ve 2-2 berabere kaldığımız karşılaşma gibi kaliteli olmasıdır» demiş ve konuşmasına şöyle devam etmiştir: «müsabaka iki takım için de önem taşıyor. maçı galip bitirecek olan taraf, ligde güçlü bir «müsabaka iki takım için de önem taşıyor. maçı galip bitirecek olan taraf, ligde güçlü bir maniayı daha aşmış olacaktır. gayemiz maçı kazanmak.»
fenerbahçe ve beşiktaş kaptanlarına göre maç. puanların paylaşılması ile sona erecektir. sarı - lâcivertli takımın kaptanı şeref has karşılaşmanın normal sonucu beraberlik derken. siyah - beyazlı takınım kaptanı necmi mutlu da bu fikre iştirak etmiş «beraberlik kolay kolay bozulmaz» demiştir.
f. bahçe ile beşiktaş bugün yine bir heyecan kasırgası yaratacaklardır.
iki rakibin 41 yıldan beri yaptıkları 145 karşılaşmadan 110'unu fenerbahçelilerle beşiktaş'lılar tarafından eşit olarak (55'er) kazanılmıştır. 35'i de beraberlikte kapanmıştır. sarı - lâciverttilerin attıkları 326 gole siyah - beyazlılar 202 golle karşılık vermişlerdir.
türkiye milli liginin kurulduğu 1959 yılından bu yana iki rakip 16 defa karşılaşmışlardır.
biz, bu işin içinde olanlar, kendimize ait olmasa bile böyle büyük maçların arifesinde, o maça hazırlanan takımların yanlarında gibiyizdir.
o kadar ki, kafalarımızda çıkarabilecekleri en iyi onbirleri kurar, hattâ bâzen içimizden, bâzen de dayanamayıp açığa vurarak: «ben olsaydım şöyle oynatırdım, böyle yapardım» filân gibilerden ukalâlıklar bile ederiz. dün gene bunları düşünürken: «şu içimden geçenleri gazeteye döksem. allahın bildiğini kullar da bilsin. hem de onlar geniş futbol ailemizin kulları... yabancı değiller ki» deyip kalemime sarıldım.
f. bahçe'li olsaydım
evet! fenerbahçeli olsaydım ilk önce kaptan şerefi çağırır: «şeref! sen kuvvetli, kudretli bir lokomotifsin. hiçbir maçta vagonluğa razı olma sakın. bu takımın hammallığını hep sen mi yapacaksın diyenlere aldırma. sen ancak şevkle, azimle takımının yükünü taşıdıkça yükselen bir fenerbahçe’nin gıpta, takdir edilen, sevilen, sayılan kaptanı şeref olmakta devam edersin, bunu unutma» derdim. sonra şükrü’yü karşıma alır: «şükrü! bugün bütün futbolseverler sana son yılların en parlak ümidi diye bakıyorlar. allah seni şaşırtmasın. allah seni şımartmasın» derdim. ve diğer bâzı fenerbahçeli futbolcuların da kulaklarım şöyle bükerdim:
ismail! senin sahaya çıkıp da vazifeni yapmadığın maç yok denecek kadar azdır. başarılı maçların ise saymakla bitmez. fakat ne olur, şu futbol sahasının çizgilerini genişlet. hayatının çerçevesi yapıver.
birol! öyle mukemmel bir tekniğe sahipsin, oyunun gidişatım değiştirecek öyle bir oyun zekâsına mâliksin ki seni sahada silik, pasif görünce ister istemez en fazla sana kızıyorum.
yaşar! biliyorum sahaya hep formana ilişik pahası ağır bir etiketle çıkıyorsun. bu ağırlık seni çökertiyor. seni eziyor.
unut artık bütün bunları. kırılmadan, bezmeden çalış. o zaman «helâl olsun!» sesleri yükselir pek yakında.
şenol! neredesin şenol? kafası ayrı, ayakları ayrı ayrı birer silâh olan o gürbüz, o bitirici şenol... yoksa artık kendini mi bitirdin? bitmediğini ispat edeceğin günü öyle sabırsızlıkla bekliyorsun ki şenol!
aydın! bâzen çok fazla varsın, bâzen ise hiç yoksun sahalarda. senin gibi büyük bir teknisyen bir hafta pek çok, hemen öbür hafta hiç yok nasıl olabiliyor anlıyamıyorum doğrusu.
futbolu sevdiğim, futbolunu da çok beğendiğim için de bir gün «bir varmış, bir yokmuş» diyecekler diye de korkuyorum.
beşiktaş'lı olsaydım
evet! beşiktaşlı olsaydım ilk önce kaptan necmi’yl çağırır: «necmi! benim bildiğim sen her zaman kale ağlarının
önünde, kalenin içinde, kafeste bir panter gibisindir. mükemmel refleksler, inanılmaz bir çabukluk vardır sende. amma kafesinin önü açık, icabında ok gibi fırlamalısın kafesinden de» derdim. sonra süreyya’yı karşıma alır; «süreyya! seni ilk günlerinde çok takdir ettiğim yeni bir ali ihsan doğuyor diye zevkle gözlemiştim. doğdun, amma bu türlü gerektiği kadar serptirmedin. neden? niçin daha istekli, daha hırslı olamıyorsun bilmem. halbuki birçok meziyetlerinle olmalısın, olabilirsin yeni bir ali ihsan, beşiktaş için» derdim ve bâzı diğer beşiktaşlı futbolcuların kulaklarını da şöyle bükerdim:
suat! klâs, teknik, stil üç buudunun ortasında senelerce şâhâne ve mücessem bir temsil oldun biz futbolseverler için. bu temsillerin ihyasını, devamını istiyor, bekliyoruz.
kaya! sana nazar değmesin oğlum! vazife aşkına, sportmenliğine, istikrarına, sağlam futbolculuğuna nazar değmesin.. allah seni bu doğru yoldan ayırmasın oğlum!
yusuf! şendeki rahat kontrol, sendeki topa hükmediş inan ki büyük pazarların büyük adlarında bile yoktur. top ayağına yapışık sanki... fakat çok kere öylesine yapışık ki diğer takım arkadaşların; «acaba biz başka bir top bulup onunla mı oynasak» diye düşünüyorlar herhalde. bu olağanüstü top kontrolünü yapıcı paslara, şütlere temel olarak kullandığın gğn beşiktaş’a çok faydalı bir (suarez) olabilirsin. buna inan yusuf! tabii kondisyonunu da yüzde yüz arttırmak şartiyle.
faruk! türk futbolunun son senelerde pek özlediği bir dinamizm içindesin. bir sürü meziyetlerin de cabası.. belli ki bir yere çıkmak azmindesin. fakat asıl çıktığın zaman kendine daha yüksek bir yer aramalısın.
sanlı! beşiktaş'ta ilk top koşturduğun günler herkes bu çocuk ilerde çok şanlı olacak diyorlardı.
ben gene de inanarak böyle derim. ancak futbolun zerafet, meharet kadar dirilik ve mücadele gücü de istediğini hiçbir zaman unutmamalısın, işte o zaman pek, amma pek şanlı olabilirsin sanlı!
işte böylece içimdekileri dışarı döktükten sonra gene kendi kendime düşündüm. şimdi, muhakkak bana da: «sen kıymetli tavsiyelerini biraz da kendi futbolcularına saklasan. onlara da söylenecek öyle şeyler var ki» diyenler çıkacak pek tabii... böylelerine de «haklısınız» dan başka ne denir ki...
dev maçın ikinci yarısında çıkarttığı üstün oyununu iki golle değerlendiren
beşiktaş, f. bahçe'yi çökertti: 2-0
durgun rakipleri önünde şuurlu yüklenen siyah - beyazlıların gollerini ikinci yarıda santrfor faruk ve sağaçık ahmet attı
necmi tanyolaç
beşiktaş ikinci yarıda yapıştı galibiyetin yakasına.. 50. dakika oynanıyordu.
ismail, delişmen rakibi faruk'u kornerle durdurabildi. korneri yusuf çekti, çekmedi de, uzattı sanlı'nın önüne sanlı da ahmet'in önüne... ahmet sertçe bir hareketle çıkardı topu ayağından. en akıllı işti ahmet'in yaptığı. çünkü fenerbahçe defansı bu hareketlerin olduğu yere, yani sağ tarafa doğru kümelenmiş, duruyor, hayır hayır uyuyordu. akıllı bir defans böyle hallerde uyanık olmalıdır. yerden diz boyu fenerbahçe kalesine giden topa faruk dokunuverdi, fiske gibi top boş fenerbahçe kalesinin iki direği arasından ağlara tırmanırken «pekiyi ama, kaleci ali nerede?» diye vağırdığmı hatırladım. yoktu ali diye bir kaleci o anda. o da geride bir kenarda uyuyan arkadaşlarının gerisinde kalmıştı, yani ters köşede!
fenerbahçe mağlûbiyetten yakasını kurtarmak isterken (75. dakika) beşiktaş'ın esmer ahmet’i, sanlı'nın santra çevresinden ileriye savurduğu topa daldı. ercan bir korner atışı için tââ öbür kaleye gitmişti. ercan gelinceye kadar da ahmet işini bitirecekti tabii. çünkü karsısında formsuz ve ağır bir rakip kalmıştı; osman, osmanı yemeye başlamıştı. ahmet. bir sağına attı çalımı, osman şaşırdı kaldı. bir soluna attı çalımıi osman'ın soluğu kesildi. sonra, önünde açılan boşluğa dalmaya lüzum görmeden fenerbahçe kalesine 8-10 metreden, ama güç bir yerden çaktı şutunu... o kadar. top kaleci ali'nin kapadığı kalenin bir deliğinden mızrak gibi geçti ve saplandı ağlara...
kim ne derse desin beşiktaş bu büyük sonucu bileğinin hakkıyla aldı. tabii aklının da yardımıyla. beşiktaş dünkü ağır saha sartlarının gerektirdiği fizik gücüne sahip olmasaydı, bu maçı zor kurtarırdı. fenerbahçe ilk yarıyı pekâlâ daha canlı ve baskılı geçirmiş ve siyah - beyazlı takım, hemen hemen bütün fertleriyle rakibinin yorulmasını beklemişti. düşündükleri gibi çıktı kartalların. fenerbahçe'nin ayakta duracak hali kalmamıştı. sonra bileklerinin hakkıyla aldıkları galibiyeti, akıllarıyla korudular. işte bu güzeldi.
şimdi maç bittikten sonra çok şey söylenecektir. beşiktaş'ın tartışılmaz bir galibiyet kazandığı.. beşiktaş’ın ileri oynasaydı, daha farklı bir galibiyet kazanabileceği.. beşiktaş’ın fizik şartlarda fenerbahçe’den çok çok üstün olduğu. ama bir şey daha söylenecektir beşiktaş'taki faruk'un bu galibiyette büyük rolü olduğu. fenerbahçede bir faruk yoktu. bırakınız, başkalarının değerlerine sahip olup, olmadığını, fenerbahçe’de dün aydın diye bir solaçık. yaşar isminde bir sağiç veya sağaçık. birol diye bir oyun yapıcı ve ogün adında bir golcü var mıydı? fenerbahçe bir süre için de olsa yaşar ve aydın’dan, hattâ birol'dan vazgeçmelidir...
oyunun ilk yarısı canlı, hareketli ve heyecanlı geçti. sarı-lâcivertliler şenol'un gayretiyle daha ilk anlarda rakip sahaya akıyor ve ogün ilk şutunu dışarı alıyordu.
7. dakika ahmet’in saldan tank gibi rahat girişi ve yavuzun topuna dalışını seyrettik. sonunu getiremedi ahmet, 11. dakika şenol, aydın'ın kornerini kafayla tamamladı. necmi fırlattı kendini köşeye, attı golü kornere. bunun arkasından kaleci ali’ye geldi alkışlanma fırsatı. fethi’nin şükrü’den sıyrılıp altılı autu kornere çıkardı. oyun geçiyor ve iki taraf da birbirlerini yakmaya çalışıyorlardı. ancak, bu sırada fenerbahçe daha ustün durumdaydı ve beşiktaş geriden, uzun vuruşlarla oyunu rahatlatıyordu. artık maç kalecilerin yıldız toplamasıyla geçiyor. bir necmi, bir ali kalelerinin önündeki barajları aşan topları toparlamaya çalışıyorlardı. mamafih 18 ile 21. dakikalar arası ali biri fethinin, diğeri faruk'un iki şutunu öyle biçimsiz yerlerde yakaladı ki. bu ikisi fenerbahçe'yi devirmeye yetecekti. fenerbahçe'nin alevi geçmeye başlamıştı. yaşar bir sağaçığa, bir solaçığa kayıyor. aydın sahanın en sağlam basan adamı yavuz'un önünde silinip, gidiyordu.
beşiktaş 50. dakikada 1-0 galip durumu yükseldikten sonra fenerbahçe çöküvermişti. geriyi ercan'la, şeref diri tutmaya gayret ederken. ileride şenol, dört ölü arasında fenerbahçe'nin maç talihini değiştirmeye çabalıyordu. arkasından ikinci gol patladı fenerbahçe'nin kalesinde. bu, haftanın golüydü. beşiktaş, fenerbahçe'yi puan cetvelinin karanlıklar katında oturtmaya mecbur etiği için ne kadar övünse, hakkıdır. fenerbahçe de ne kadar dövünse!
spajiç «taktik bakımından daha üstündük» dedi. bulguru ise sarı - lâcivertlileri azarladı
nurhan aydın / yavuz bayraktar
kimler yoktu siyah - beyazlıların soyunma odasında...
ve içeri baba hakkı girdi. şöyle bir etrafına bakıp, kalabalığı yardı, spajiç'e yaklaştı «gel bakalım, önce seni tebrik edeyim» dedi. sonra sıra ile bütün futbolcular babalarının ellerini öptüler. bu beşiktaşın kazandığı her maçtan sonraki manzara idi.
müsabakadan evvel konuşmamayı tercih eden antrenör spajıç «taktik bakımından bir fenerbahçeden daha üstündük. maç çok güzel oldu» dedi ve sonra şunları söyledi:
«- saha ortasını fenerbahçeye bıraktık ve kontrataklara gittik. beşiktaşlı bütün çocuklar çok iyi oynadılar ve haklı bir galibiyet aldılar. hakemler ve fenerbahçe için de aynı şeyi söyleyebilirim. fenerbahçe bana göre ligde en iyi maçını çıkardı.»
«futbol erkek oyunudur»
maç biteli onbeş dakika olmuştu. şenol, ercan ve kaptan şeref oturdukları yerden bir türlü kalkamıyor, sonra gözlerdeki yaşlar siliniyordu. fenerbahçe futbol direktörü muhittin bulgurlu, bundan iki ay önce oscar hold'un sözlerini yüksek sesle tekrarlıyordu «futbol erkek oyunudur. erkek oyununa ayak uyduracaklar gelsin. uyduramayanlar gitsin. nedir o sahadaki haliniz?»
futbol direktörü bulgurlu, alâkasız iki gol yediklerine ve ilk devrede kaçırılan gollere üzülüyordu. diğer taraftan, kaptan şeref de, «bu iş ruhlu insanların işi artık. fantazi yapacak halimiz mi var bizim?»
hangi takım kontratak taktiği ile fenerbahçe'ye karşı oynasa, rahat rahat maçı kazanır.
beşiktaş dün bunun tipik bir misâlini ortaya koydu. ilk devrede rakibini uyuttu, ikinci yarıda da faruk - ahmet ve fethi üçlüsü ile bir şemsiye gibi açılarak esasen titrek ve çamur sahada hafif kalan fener defansını çökertiverdi. sezar’ın hakkını sezar'a vermek lâzım. beşiktaş bu oyunla fenerbahçe’yi her zaman yener. zira, sarı - lâcivert'li, isim itibariyle üstün, kollektif futbol itibariyle terkos suyu kadar hafiftir. profesyonel anlayış içersinde topa matmazel gibi giren birol’un, aydın'ın, 200 binlik yaşar’ın yeri yoktur. kezâ formsuz bir osman, ikinci devre balonlayan ismail, bir atlet gibi sprint yapmaktan başka bir şey bilmeyen ogün’ün, beşiktaş’ın beyni olan yusuf’u kaçıran şeref'in ve yediği iki golde de bariz hatâsı bulunan ali’nin mağlûbiyetteki hisseleri büyüktür. fenerbahçe’de teknik adamlar, herşeyi bir yana bırakarak kongre dalavereleri peşinde koşmaktadırlar. nutuklarında sevgi edebiyatından parlak lâflar edenlerin hiçbiri ortada yatan bu cenazeyi kaldırmanın gayreti içinde gözükmemektedirler.
doksan dakikalık maçların son saniyelerinde yenilen beşiktaş, dün bambaşka bir fizik kondisyonu ve hava içinde gördük.
şimdiye kadar aldığı acı derslerin intikamını fenerbahçe'den çıkarırken şuurlu bir kapanış, üç genç elemanının devamlı kontraatakları ile bileğinin hakkını aldı siyah - beyaz'lılar..
bozuk bir saha ve kötü bir hakeme rağmen oyunun ikinci yarısı zevkli oldu. son 15 dakikada beşiktaş o kadar bindirmişti ki fenerbahçe maçı bırakmıştı âdeta. benim devrimin beşiktaş’ı işte böyle başabaş, dişe diş mücadele ederdi. iddia ediyorum ki beşiktaş her lig maçına böyle asılırsa, son saniyelerde yediği talihsiz goller hariç her maçı kazanır ve şampiyonluk tahtına oturur. takım hakkı olan 2-0'lık galibiyeti alırken, bizim eski kaptanımız baba hakkı’ya da siyah - beyazlı bir kanarya düştü.
maçtan önce «kanarya» yı kafes içinde, «kartal» a uzatırsanız elbette o «kartal» o «kanarya» yı böyle yer... hem de iki lokmada...
başta «kanarya» daha canlıydı. bir sağa, bir sola, bir ileriye, bir geriye uçup duruyordu. ama nefesi «kartal» ınki kadar dayanıklı değildi. ve dayanamayınca da, «kartal» uçmağa başladı. koca kanatlarını açarak saldıran «kartal» a yem olmamak için, «kanarya» da uçmalı yahut kaçmalı, hiç değilse bir yere gizlenmeliydi. gizlendi de.. daha doğrusu gizlendiğini sandı. ama o sığındığı yer, «kartal» ın kanatlarının altından başkası değildi. «kartal» da gagasına gelen lokmayı kaçırmadı.
ağır sahada, «eski beşiktaş» gibi oynamayı hatırlayan siyah - beyazlı onbir, uzun paslarla moralman henüz düzelmemiş fenerbahçe'yi mars etti. uzun sözün kısası bu... ve âferin beşiktaş’ın dünkü temsilcilerine..
* kuvvetli ve şuurlu bir müdafaa, doksan dakikalık nefes, yorulmadan mücadele ve birbirine yardım, dünkü maçı beşiktaş'a kazandırdı.
takım tertibi ve bu tertibe göre yerlerine yerleştirilen elemanlarla tasarlanan plân, siyah-beyaz'lıları istenilen neticeye ulaştırdı.
sarı - lâcivert'liler gerek müdafaa gerekse hücum taktiklerinde hatalı olduklarından netice aleyhlerine döndü. kapanmasını bilmeyen tek hat üzerinde oynayan, kademe yapmayan bir müdafaada her an gedik vermek mümkündür. nitekim, bir kişinin hatasını diğerleri kapayamadığı için. beşiktaş bunlardan faydalanmasını bildi.
takıma oyun kurucu olarak geri santrfor oynatılan birol, zaman zaman sanlı tarafından işlemez hale getirilince forvet de neticeye gidemedi.
beşiktaş'ın oyun tarzına göre ilk devre osman ekseriya boş kaldı. bu boş adamın birol'la işbirliği yaparak ikili, birli oyunlarla sanlı'yı tesirsiz hale getirmek ve bu suretle birol'u faydalı hale sokması mümkündü. sarı - lâcivertl'lilerin iki açığı hemen hemen hiç yoktular, bu arada şut kısırlığı da gol kısırlığını doğurdu.
beşiktaş'lıların top almak için durmadan boş yere kaçmaları yanında fenerbahçe'lilerln topun ayaklarına gelmesini beklemeleri daima hücum teşebbüslerini yarıya indirdi.
iki tarafın dünkü oyununa göre galibiyet beşiktaş'ın hakkı idi. ve bu hak da iki golle yerini buldu.
galiba yollarınız ayrıldı dostlar... biriniz, henüz büyük bir garantiye sahip değil ama, şampiyonluğa oynamakta devam edecek. eğer dünkü maçı şampiyonluk için bir başarı kıstası olarak alırsa işi güçleşecektir tabiî... ama halledilmesi mümkün bâzı eksikleri dikkatle ele alırsa bu yolda ilerlemek kolaylaşacak.
galiba yollarınız ayrıldı dostlar!.. biriniz şampiyonluğa oynamakta devam ederken, diğeri bu tutum ve bu kadro ile puvan cetvelinde mütevazı bir yer garantilemek çabasına düşecek. evet, liderlik ve şampiyonluk için değil, puvan cetvelinde mütevazı bir yer tutmak için...
dünkü maç bu hükmü -biraz erken gibi görünse bile- vermek için yeter derecede ölçü olmuştur.
beşiktaşın kalecisi ve defansı son haftalardaki standardı bozmadıkları süre için delikanlı forveti kolay bırakmayacaktır mücadeleyi. ve lig maratonunda dişe diş çarpışacaklar herkesle...
fenerbahçeye gelince... hâlâ bir forvet tertibi kuramamış, bir yaşar fenomenini anlayamamış, kaybedilmiş bir aydın’la yola çıkmış, defansta şükrü'den başkasının neden bu kadar çabuk şiştiğini tahlil etmemiş bir fenerbahçenin kendini toparlaması için vakit çoktan geçti demektir.
en iyisi -dedik ya- puvan cetvelinde «uygun bir yer» peylemek...
* * *
ama unutmayalım bu, sadece dünkü maçın düşündürdüğüdür.
* futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak, «beşiktaşlıları candan tebrik ederim. idari kriz geçiren f. bahçe’liler polemik yapacaklarına takımları ile ilgilensinler» demiştir.
ulvi yenal, maçların ali sami yen'de oynanmasını teklif etti
teknik komite başkanı ulvi yenal, «artık türkiye ligi ali sami yen stadında oynanmalıdır. cumartesi günü mithatpaşa'da oynayan çocukların haline acıdım» demiştir.
çekoslovakya millî maçı için kadroya davet edilen futbolcular arasında bir revizyon yapılmayacağını ifade edan yenal, beşiktaş - fenerbahçe maçı için şunları söylemiştir: «- beşiktaş forveti koç gibi saldırdı. fenerbahçe forveti ise çiroz balığı gibi idi. sarı - lâcivertli forvette birol ile aydın yoktu. şenol her an terakki ettiğini gösterdi. şeref, forvete top taşımaktan bıktı. neticede sağlam forvete sahip olan beşiktaş maçı aldı.»