g. saray ve millî takım kaptanı: «yarın oynuorsun dedikleri zaman çocuk gibi heyecanlandım» dedi
nezih alkış
yarın galatasaray onbirinin başında yine turgay, kaptan olarak sahaya çıkacak... tam onbir ay, dile kolay bu... kolunun kırılması... sonra ameliyat... artık futbol oynayamaz diye sağdan, soldan kulağına gelen fısıltılar insan hem moral ve hem de fizikman çökerdi bu kadar çok hâdiseler karşısında...
ama yıkılmadı turgay.. kolu sarılı iken dahi galatasaray idmanını takip etti. doktorlar artık antrenmana çıkabilirsin dedikleri gün insan üstü bir gayretle çalışmağa başladı ve nihayet bugün takıma girebilecek hale geldi. onu bu hale getiren bir an evvel çabuk iyileşmesine sebep olan tek şey futbola olan aşkıydı.
«bu hafta takımdasın kendini nasıl hissediyorsun? dedikleri zaman çok çok heyecanlandım. ilk anlarda dilim tutuldu» diyor turgay. bu heyecan da 16 yaşında galatasaray formasını giydiği günkü heyecanın aynısıymış...
turgay'ın tek ideali de 50. defa milli formayı giymek.
g. saray menecer - antrenörü, «bu usulle birçok karanlık noktalar aydınlanıyor» dedi
galatasaray profesyonel takımı menecer - antrenörü gündüz kılıç dün futbolcularla bir konuşma yapmış ve hepsinden, bundan sonraki maçlarda daha dikkatli olmalarını istemiştir.
futbolcuları tek tek tenkid eden kılıç, onların da fikirlerini sormuş ve toplantı daha ziyade bir minzara şeklinde geçmiştir.
gündüz kılıç, bu usulün çok faydalı olduğunu, birçok karanlık noktalan aydınlığa çıkardığını belirtmiştir.
toplantı bundan böyle her hafta yapılacak ve futbolcular söz sahibi olacaklardır.
kılıç, turgay'ın çok iyi çalıştığını da sözlerine ilâve etmiştir.
türkiye liginin en enteresan maçı bugün 14.15’te mithatpaşa stadında g. saray ile şekerspor arasında oynanacaktır.
gündüz - coşkun mücadelesi diye adlandırılan bu karşılaşma evvelâ puan bakımından ehemmiyet taşımaktır, ikinci olarak da iki eski arkadaşın çekişmesi olmak vasıflandırılmaktadır. galatasarayın menecer antrenörü gündüz kılıç, «şimdiye kadar hiç bir maç için konuşmadım. yine de konuşmayacağım» derken, şekerspor antrenörü coşkun özarı şu beyanatı vermiştir; «futbol ve antrenörlük hayatımın en zor müsabakasında sahada bulunmak mecburiyetindeyim. mücadele eden iki takım da benim takımım. bu bakımdan hangisi galibiyeti hak ederse ve kazanırsa ayni şekilde memnun olacağım.»
iki takım da bugünkü müsabakaya şu kadroları ile çıkacaklardır:
şekerspor başarılıydı. 64. dakikaya kadar 1-0 galipti. tarık beraberliği sağladı... sıra metindeydi...
son 3 dakika... g. saray'ı metin kurtardı
coşkun ve gündüz taraftarları kavga etti
necmi tanyolaç
maçtan sonra gündüz kılıç ayağa kalktı. bulunduğu yerden on adım ötedeki coşkun’a doğru gidiyordu... coşkun da ayağa kalkmıştı.
göz göze geldiler.. ilk elini uzatan kılıç oldu. büyüktü ya. yaşça da... tecrübece de... galatasaray'lılıkça da... tek eli yetmedi bu barışma sahnesine... ikisini birden eski dert ortağına uzatarak, çekti kendine doğru, öyle yapışıp kaldılar dakikalarca... ağlıyorlar mıydı? evet... konuşuyorlar mıydı? evet... galatasaray'lı gündüz. şekerspor antrenörü galatasaray'lıı coşkun'u tebrik ediyordu, tebrik... «aferin sana coşkun. fırtına gibi bir takım ortaya çıkarmışsın. iyi, çok iyi oynadınız... hattâ, kaybetmenize rağmen, bizden iyiydiniz. beraberlikti oyunun hakkı. ben bile şekerspor'a acıdım!»
coşkun kesik kesik cevap veriyordu: «futbol bu. kazanıyorduk, kaybettik. ben de seni tebrik ederim baba. çocuklarda değişen bir şey yok. son dakikalarda galatasaray’lılıklarını ortaya koydular, kaybettikleri maçı aldılar...»
sonra, iki sene öncesinin başarılı ikili'si kol kola tribünlere doğru yürüdüler. sarı - kırmızılı taraftarları selâmlarken, benim rüyâ da sona erdi... olmadı bunların hiç biri. kimbilir kaç bin kişi. galatasaray'ın dünkü zor oyundan galip çıkışından sonra benim gibi düşünmüş, benim hayâl ettiği tabloyu çizmiştir. gözlerim, böyle bir kucaklaşma, böyle bir tebrik sahnesini aradı, durdu. ne gündüz coşkun'a gitti, ne coşkun on adım yanındaki gündüz'e başını çevirip baktı. tribünler ise gündüz - coşkun zıtlaşmasının kıyasıya bir final maçı hâline getirdiği zorlu oyunun tesirinde, dövüşmeye alestaydı. o da oldu maç biterken... sahaya atılmadık ne küfür, ne şişe kaldı sonunda ve gündüz'le coşkun'un maçı polislerin gayretiyle sona erdi.
hayâlden önceki gerçek
gerçekten söylenmesi gereken söz: galatasaray'ın bu maçı çok güç kazandığıydı. şekerspor 64. dakikaya 1-0 galip durumda götürdüğü müsabakayı 2-1 kaybettiği için önce şansına küsmeli, sonra da tiril tiril titreyen rakibine karşı niçin ikinci bir gol atmadığına kızmalıdır. alabildiğine canlı ve her şeyiyle «sahada ben varım» diebilen bir takımın, tek golün yetmeyeceğini bilmesi gerekirdi. yetmedi de. şekerspor sağlam müdafaası, güngör'lü ve vahap'lı forvetiyle bütün oyunu rakip sahada oynarken, tarık'ın 64. dakiadaki beraberlik golü oyunun kaderini değiştiriyordu. ve metin bu sahalarda gördüğümüz gollerinin en güzeliyle, hem de maçın bitmesine üç dakika kala kendinden önce galatasaray'ı kurtaracaktı.
ilk yarı ve tek gol
galatasaray ilk yarıda 10 dakika kadar yüklenebildi rakibine. metin iki defa kafaya sıçradı, tutmadı. bir başkasında turan'ın şutunu kaleci erden kornere attı. adeta galatasaray'ın işi bitmişti üç akınla. artık sahada şekerspor vardı. güngör ve vâhap, galatasaray defansı önünde kötü bir maç çıkaran mehmed'e çalışıyorlardı. golü atmak güngör'e kısmet oldu sonunda. 41. dakikada vahap'ı sarı - kırmızılılar ceza sahası içinde düşürdüler. hakem penaltıya falan lüzüm görmemişti. bereket güngör'ün sağ ayağına! ayaktan ayağa dolaşan topa uzandı ve şekerspor'u 1-0 öne geçirdi. bu golde turgay'dan önce deafansın suçu vardı.
ikinci yarıda galatasaray fazla ümid vermiyordu. muharrem bir fırsatı turgay'dan sektiremedi. bir de mehmed'in şutunun avuta gidişi. hücûmda bitirici gözükmüyordu ankara takımı. galatasaray ise 64. dakikada ayhan'ın kafayla aşırdığı topu kale önünde yakalayıp, erden'in üzerinden filelere gönderen tarık'ın gayretiyle beraberliği sağlayacaktı. nihayet günün, haftanın, belki de senenin golüne sıra geliyordu. 87. dakikada metün, tarık'ın sağ taraftan ortaladığı topa âdeta havada uzayarak vurduğu kafayla ve uçarak söyleyebileceği son sözü söyledi. metin atardı böyle güç golleri. öylesine yapılması güç işti. tabii bütün bu işler olupü bittikten sonra çocuklar gibi sevinen bir görevli daha çıkıyordu sahada; hakem orhan gönül...
kaptan «50. defa millî formayı giyip altın madalyayı kazanmak idealim» dedi
galatasarayın, şekersporu 2-1 yendiği dünkü maçta uzun bir aradan sonra ilk defa yer alan kaptan turgay, «çok şükür tekrar takımdaki yerimi aldım. kale direkleri arasında daha çok zaman galatasaraya hizmet etmek isterim» demiştir. sarı - kırmızılı takımın başında sahaya çıkarken kendisine taraflı tarafsız bütün seyircilerin büyük tezahürat yaptığı şeren galip gelmelerini bir uğur olarak kabul ettiğini ifâde etmiş ve şöyle konuşmuştur: «bu maça bir hayli arzulu ve hırslı çıktım. tanrı beni utandırmadı. takımıma daha çok seneler faydalı olacağım. bu arada 50. defa milli formayı giyip altın madalyayı kazanmak benim için ideal olmuştur.»
"uzun yıllar galatasaray'da futbol oynayan ve antrenörlük yapan coşkun özarı, «galatasaray bu elbette şekerspor'u yenecektir» demiştir. üzüntülü olan genç hoca, sözlerine şunları eklemiştir: «zannederim şekerspor iyi futbol oynadı. ancak aralarında bir metin olmadığı için galip gelemediler. eğer hakem tarık'ın ofsayt pozisyonunda attığı golü nzaşmi saymasaydı skor böyle olmazdı."