galatasaray, fenerbahçe'nin 0-0 berabere kaldıkları dünkü dev maçta gol de, futbol de yoktu
mithatpaşa stadında seyirci rekoru: 41.792
kötü bir idare gösteren avusturyalı hakem, f. bahçe lehine penaltı vermedi
kahraman bapçum
kötü futbol... kötü seyirci... kötü hakem... eğer yıllardanberl çok defa kötü lıâlini görmemiş olsak buna bir de kötü sahayı eklerdik...
neydi yânı her iki tarafın gol atıcı elemanlarının itişip kakışması? futbol mu? neydi yâni, daha maç baş lamadan küfre başlayıp, her fırsatta yeni küfürler savuran, fırsatı bulunca şişeleri de fıstık atar gibi insanların üzerine sallayan adamların yaptığı? takımlarını teşçi mi?
ve neydi yine herr kokoly'nin yaptığı iş... haa! bakın burada iş karışıyor. bir defa merak edilir bu herr kokoly'nin g. saray veya fenerbahçe hakkında ne bildiği. bu iki taraftan birinin aleyhine davransa ne kazanır veya kaybeder, bu da merak edilir doğrusu... bir tarafı tutarsa neden tutar? bunlar bilinmez bizce. ama bilinen bir şey var ki, dün itili ufaklı birçok hatalar hep f. bahçe, aleyhine tezahür etti.
başlarken
sinirliydi herkes... her g. saray - f. bahçe maçı gibi sinirliydi hava... biraz da favullü başladık. ama ilk dakikalardaki futbol, maçın gidişi için ümit veriyordu. belki de bir kördöğüşü değil. iyi br futbol maçı seyredecektik.
başlama vuruşunda topu kapan galatasaraylılar daha dakika dolmadan hâzım'ın kalesine iniverdiler. iki dakika sonra g. saray kalesi önünde aynı pozisyon içinde birbiri üstüne üç şut denemesi yaptı f. bahçeliler: şenol, selim, aydın... üçü de turgay'a kadar gitmedi. 7nci dakikada metinin attığı frikikte top mustafanın önüne düştü. ceza sahası dışından mustafa'nın şutu avuta gitti. iki dakika sonra metin'in söke söke getirdiği topla uğur avut çizgisine kadar sokulup çekti şütünü. hazım'ın eline çarpıp direğe giden ve sonra tekrar gelip hazım'ın kucağına düşen top orada kaldı. 15nci dakikada nedim solda korner köşesine yakın bir yerde topa hakim oldu, akrobatik bir hareketle ortaya aşırdı. ogün daldı. göğsü ile indirdi ve çaktı... kaleye çok yakındı. ve turgay çelik bir yay gibi kıvrılarak yumruğunu vurdu. bu yumruk belki de maçın kaderine değiştiriyordu...
duraklayış
işte bu pozisyondan sonra futbol bitti... maçtan sonra hakemin arkadaşımıza söyleyeceği gibi «22 kızgın adam» kaldı sahada. bu adamların en kızgını nedim olacaktı tabii. çünkü g. saray defansı her an nedim'i özel bir dikkatle kolluyordu. nedim üzerinde ince ince çalıştılar. ektiler. biçtiler. kestiler. yediler... bu arada hem iyi marke edilmenin verdiği hırsla, hem de yediği darbelerin verdiği asabiyetle esasen çok defa faullu çalışan bir futbolcu olan nedim üstüste cezalar alıyor, yıkılıp kalkıyor. ihtar alıyordu.
32 nci dakikada kale ağzındaki bir karambolde ibrahim'in çektiği sert şutu hâzım inanılmaz bir çabuklukla fırlayıp bloke etti. bu defa da hâzım maçın kaderini değiştiriyordu.
ama asıl kaderle oynayan kişinin turgay veya hazım değil, herr kokoly olduğu an uzak değildi.. devrenin bitmesine dört dakika kala f. bahçeliler sol tarafta korner noktasına yakın bir çift vuruş kazandılar. ortayı aşan top yerden kaleye doğru giderken turgay ve ahmet birlikte top üzerine yattılar. turgay topu kaybediyor ve ahmet çaktığı nefis bir kroşe ile topu uzaklaştırıyordu. f. bahçeliler «penaltı» diye çırpınıyor ve hakem «devam» işareti veriyordu.
ve çöküş
ikinci devreye başlarken oyun tamamen «çökmüştü» şöhretler sahada iyiden iyiye kayboluyor, iyi oynadığı zaman anlamayana bile zevkler vermesi mümkün olan futbol oyununun en kötü örneklerinden birini seyrediyorduk. ortada bir kördöğüşü vardı. ve bu kördöğüşünde daha canlı, daha hareketli, daha cesur, daha kuvvetli ve daha istekli olan sarı - kırmızılıların kazanması işten bile değildi.
maç kötüydü... seyircinin davranışı kötüydü.. hakemin idaresi kötüydü... maç sonunda aldığı tek puana şükretmesi gereken taraf ise -verilmeyen penaltıya rağmen - fenerbahçe idi...