gençlerbirliği karşısında defans hariç varlık gösteremeyen
f. bahçe ilk gün 1 puan verdi
zeksiz ve kalitesiz geçen maçta, iki taraf da neticeyi lehine çevirecek hareket yapamadı: 0-0
namık sevik ankara'dan bildiriyor
vay... vay... vay... şampiyonluk namzedi f. bahçe, kendisini mithatpaşa'da gibi sık sık alkışlayan başkent seyircisine öylesine canlı, öylesine zarif, öylesine güzel bir futbol gösterdi ki, değme gitsin (!). milyonluk forvet, bir ehram gibi ters dönmüş, teneke denilen müdafaa, takımı ayakta tutmuş, forvet ise, zebilane bardağı gibi dökülmüşlü.
«ideal tertip», «as futbolcuları bir türlü biraraya getiremedik» gibi sözler artık birer klasik edebiyat olmaktan ileri gitmeyecektir. zira, fenerbahçe takımı şampiyonluğa lâyık olmak şöyle dursun, alalade bir takım hüviyetindedir. ya gençlerbirliği değil de , dün beyoğluspor'u gol yağmuruna tutan ankaragücü olsaydı şampiyonluk namzetlerinin karşısında... ya ankaragücü olsaydı sözüne öyle tahmin ediyorum ki, futbolcusu, antrenörü, teknik adamı, idarecisi, hep birlikte «mazallah şansımız ilk gün varmış. o doluya tutulmadık» diyeceklerdir. hakikat olan şudur ki, beceriksiz forvetine rağmen galibiyeti kaçıran takım gençlerbirliği olmuştur.
birol'u da geriye çekerek adeta müdafaa taktiği ile oyuna başlayan sarı-lacivertliler sayı levhasının gösterdiği sıfırları birer çember yaparak sahanın içerisinde tur atıp durdular. maçın sonuna doğru tribünde oturan bir taraftar tellerin dibinde duran umumi kaptana sokularak, «allah rızası için şu yüz binlik fubolcuları oynatmayın» diye bağırdı. ne maça asılan, ne oynadığı futbolun şampiyoluktaki rolünü hesap eden futbolcu vardı takımda.
evet, fenerbahçe-gençlerbirliği maçının ortaya koyduğu değer, sayı levhasının gösterdiği kocaman bir sıfırdı. bu iddialı maçı anlatabilmek cidden güç. zira bir buçuk saat her iki takım da birbirinden lüzümsuz bir şekilde çekindi. ürkek hal fenerbahçe takımında daha bariz bir şekilde güzükmete idi. bir tek abdullah'ın ve arada sırada zeynel'in yaptığı kontrataklar fenerbahçe defansını hallaç pamuğu gibi atmaya kafi geliyor, hatta atıyordu bile. şeref, gedik veren yerleri kapamakta güçlük çekerken, hazım'ın yerine son anda kaleye alınan ali pekala da vazifesini yapıyordu. yelpaze gibi savrulan fenerbahçe müdafaasını ayakta tutan tek adam ise ismaildi. yıldız tablosundan anlaşılacağı gibi atom fovette barem tutturabilecek hiç, ama hiç kimseyi göremedik. ilk dakikaları ortalarda geçen müsabakanın 20nci dakikasında gençlerbirliği bir gol fırsatı kaçırdı. buna biraz da talihsizlik demek icap edecek. zira santrfor ali'nin ceza sahası içinden patlattığı şut kaleci ali'yi de geçiyor, fakat top direkten dönüyordu.
sonrası talihsizlik değil, beceriksizlikti. ikinci yarıda dört forvet ile ileride kalan fenerbahçe orta sahayı da rakibine teslim etti. 56. dakikada atilla'yı vızır vızır geçen zeynel'in yaptığı ortayı ismail de ıskalamıştı. yürekler ağza gelmişti, fakat abdullah bu fırsatı da değerlendiremiyordu. 60ıncı dakikada orhan'ın ka.ırdığı gol için, orhan, beceriksizliği abidesini dikti diyebiliriz. büsbütün çözülen ve topa girmeyen fenerbahçe takımı, tıpkı geçen hafta izmir'de izmirspor maçında olduğu gibi az kalsın son dakikada birol'un yarattığı pozisyonla sahadan galip ayrılacaktı. operada hayaleti oynayan bşrol, maçın bitmesine 3 dakika kala kendi sahasından kaptığı topla şaşkın duran gençlerbirliği defansı arasına giriyor ve şutunu atıyordu. bu güzel hareketi acemice bir şut takip etti. top, hem de çok yukardan aut. gol olsaydı fenerbahçe sahadan galip ayrılacak ve şampiyonluğa bir adım daha yaklaşacaktı. ama bu galibiyeti hak eder miydi? el-hak hayır...