içimde bir eziklik duyuyorum... basri gidiyor diye... gitmeyip, aramızda yaşamaya devam etseydi?...
yazmazdım her halde bu yazıyı. aslında lüzum kalmayacaktı...
basri gözümüzün önündeki adam olarak kalacak ve öyle de gidecekti...
bu futbolcu gidiyor kıbrıs'a giden, pırıl - pırıl bir futbolcu, su katılmamış bir fenerbahçeli'dir. bir gün, çoğunuzun aynı ezikliği yumruk gibi boğazınızda hissedeceğinizi söyleyebilirim. bir kehanet değil bu. sahalarda takımları için didinen futbolculara bakacak ve seyrettiğiniz maç fenerbahçenin maçı ise, «ah, basri de olsaydı bunların içinde!» diyeceksiniz.
ama, viz istesek de kalmaz artık. kırılanlar. incinenler, küskünlüklerinin intikamını çok kere kendi kendilerinden alırlar ya... hattâ, o çok sevgili fenerbahçe'si bile onu bu yolculuktan geri çeviremiyecekti...
basri fenerbahçe'de 11 sene futbol oynadı. ölesiye oynadı. futbol sahlarında lâkabı en fazla olan futbolcuydu... daha incecik fidan gibi bir delikanlı iken «leylâ» dediler. hırslı çocuktu; «deli» dediler... futbolda, cephedeki askerin hayatını yaşıyordu: «kahraman» dediler... ama, ona en yakışan isim «mehmetçik»ti.
öylesine fedakârlık... huy canın altındadır. dişleri döküldü, kafası çatladı, alnı patladı. kaburgaları, burnu kırıldı. sedyelerle taşındı... ve, o uğradığı her kaza ve talihsizlikten sonra aynı basriydi. işini seviyordu, kısacası. yaşamak için ölmeye razı olmuştu bir kere.
fenerbahçe ve milli takımın sol beki basri dirimlili'nin hayatı şöyle özetlenebilirdi. 1932 senesinde romanya idaresindeki silistire'de doğdu. muhitinde konya'lı osman efendi diye tanınan bir çiftçinin en küçük oğluydu... 29 sene evvel vatana göç ettiler. eskişehir'e yerleştiler. basri ilk okulu ve san'at enstitüsünü bitirdi. futbolcu olacaktı...
basri anlatıyordu hayatının geri kalan tarafını: futbolu sevmemde büyük ağabeyimin rolü oldu. ilk takımım mahallenin takımı istiklâl'di. 14 - 15 yaşındaydım. mektep takımına girdim. eskişehir şampiyonu olan takımdaki yerim solhaftı. o arada eskişehir demirspor kulübüne girdim. 1947-48 devresinde askerdim ve havagücünde oynuyordum. 1951 - 52, futbol hayatımın istikametini çizen sene oldu. bir fenerbahçeli gazeteci, o zamanki idarecilerden kavrakoğlu'na beni tavsiye etmiş. kavrakoğlu haber gönderdi. gittim, anlaştık. ilk hususi maçımı ankara'da demirspor'a karşı oynadım. maçı kaybettik. beni beğenmişlerdi. terhis oldum ve fenerbahçe'ye transfer ettim. ilk transfer ücretim 5300 liraydı.
— pek koyu bir fenerbahçe taraftarı değildim. ama, sempatim vardı bu kulübe. girdikten sonra teşhis kondu. bu kulüpten başka bir kulüpte oynamazdım.
- gider ayak, bir hatıranı anlat bize.
- fenerbahçe'de uzun yıllar oynadım. seyahatkere çıktım. her biri, diterinden zengin hadiselerdi bunlar. fenerbahçe'deki ilk maçlarımdan birini unutamam. eskişehir stadının açılışı münasebetiyle demirspor'la karşılaşıyoruz. o sırada takımda yan yana oynadığım arkadaşım melih ılgaz dişlerimi yapmıştı. bir kafaya çıktım. dişlerim dökulüverdi. başladım aramaya. kaptan müzdat yere çömelmiş, bir şeyler aradığımı görünce hırsla bağırdı: ne arıyorsun. cevap verdim: dişlerimi... bırak şimdi dişleri. ne para verdin? 30 lira dedim. 150 lira vereceğim, bırak vazgeç şu işten. canlanıvermiştim. hücuma girdim ve bir şut attım, gol oldu. maçı kazandık. müzdat kaptan sözünde durdu 150 lira prim verdirdi bana...»
3 defa milli formayı giyen basri'nin ilk milli maçı 1952 olimpiyatlarında macaristan milli takımına karşı. vazife icabı, o dev macar takımının santrforu palotaş'ı tutuyormuş.
- tutabildin mi, bari?
- puşkaş'ı seyretmekten, palotaş'ı tutarak vakit bulamadım demek daha doğru olacak...
— fenerbahçe'nin bugünkü kadrosunu nasıl buluyorsun?
— anlaşabilirlerse büyük lakım olur. şampiyon olsunlar isterim. hepsi kaliteli ve klâs futbolcular.
- fenerbahçe'de en iyi arkadaşların?
— şimdikilerin hepsi. eskilerden fikret kırcan ve müzdat ağabeyleri unutamam.
— niçin kıbrıs'a gidiyorsun?
— koskoca fenerbahçe takımında bana yer bulamadıkları için. ortada kaldım. artık yavru vatandaki türkspor kulübünde, antrenör - futbolcu olarak yer alacağım. faydalı olabilirsem, ne mutlu.,
basri üzgündü. basri düşünceliydi, «aslında» dedi. «bunlar fındık kabuğunu doldurmayacak kadar küçük şeylerdi. fenerbahçe bir cemiyettir. ben., o cemiyete hizmet ettim. bir veda jübilesi ile fenerbahçe taraftarlarına ve fenerbahçe camiasına vedâ etmek isterdim. bu, galiba hayatla uğradığım en büyük talihsizlik. futbol nankör diyorlar ya, doğru vallahi. yılalrca didin, yıllarca kendini hırpala sonunda, bir tebessüme muhtaç olacak hala gel.
- pekiyi basri, dünyaya bir daha gelsen ve futbolcu olsan, hangi kulübe giderdin?
- birden yüzü gerildi. maça çıkmıştı sanki «bir şarkı vardır, bilir misin» dedi.