fenerbahçe soyunma odası değil de, «darülbedayi» tiyatrosuydu sanki gridiğimiz yer.. antrenör teasca, «ben konuşmam.. gidin ahmet erol'la görüşün..» derken yeni gelen ve de oynadığı ilk maçta takımının tek golünü atan sasu sessizce giyiniyordu. bu arada ahmet erol sadece «galibiyeti kaçırdık. futbolda biraz da şans lâzım. sasu ilk maçına rağmen bizi memnun eden bir oyun oynadı. takım arkadaşlarına yabancı. kolay değil.» diye mac hakkında kaçamak lâflar söylüyordu.
sasu'ya gelince.. romen futbolcu sahadaki yavaşlığını. soyunma odasındaki hızlı hareketlerle örtmek istercesine bir telâş içindeydi. konuşmadan, sessiz sedasız giyiniyordu. yanına gittiğimiz zaman «gol» diye sorduk. güldü, eli ile hafifçe bir «iyi» işareti yaptı.. sonra «peki pernaltı? niçin sen atmadın?» dedik, bu kez de eli ile ercan’ın numarasaını göstererek «no gol» dedi.. tabii bu arada antrenör teasca, bir kere daha zekâsını göstermiş ve kimsenin sasu ile konuşmaması için tercüman hayrettin’i ortadan yok edivermişti.
bir de ercan vardı.. penaltının kahramanı…o da penaltıyı kaçırışını şu sözlerle anlatıyordu: «maçtan önce penaltı olduğu takdirde ziya’nın veya benim atmama karar vermiştik. sert bir vuruş yaptım. top direğe çarptı. şans meselesi. ben de şaşırdım.» ercan, sasu’nun penaltıyı atmaktan kaçınıp kaçınmadığı sorusuna da «ben nezaket icabı ona teklif ettim. fakat istemedi.» diye cevaplandırdı.
galatasaray cephesine gelince, orada pek patırdı gürültü yoktu.. teknik direktör coşkun özarı, her hafta olduğu gibi sessizce sigarasını yakıp odada iki tur attıktan sonra «çocuklar ellerinden geldiği kadar oynadılar. hakkımız galibiyetti. elimize geçen fırsatları değerlendirebilseydik, sonuç başka olurdu.» diye konuştu. hakem için de «hakemler hakkında konuşmuyoruz» diyordu.