kimisi üzülecek, kimisi sevinecek bu bağrışmaya. ama bir türkiye ligi maratonu da bu bağırışmalar içinde sürüp gidecek, tıpkı geride kalanlar gibi…
evet kimisi üzülecek. kimisi sevinecek. ve bugünden itibaren 30 mayısa kadar 16 takım bir kupa için mücadele edecek. kupa ise en çok « gool… gool… gool…» diye bağıranın olacak…
şu anda 16 takım da şampiyonluk ümidi ile sahaya adımını atıyor. galatasaray’lısı da fenerbahçe’lisi de beşiktaş’lısı da. eskişehir’lisi de, bursa’lısı da mersin’lisi de izmir’lisi de, ankara’lısı da bolu’lusu da samsun’lusu da ligin heyecanı içinde ve kupanın peşinde..
mithatpaşadaki maç 15,45’te başlıyor. galatasaray bursada bursaspor, eskişehir de samsunda samsunspor ile puan mücadelesi yapacak.
türkiye liginin 12 takımı için de zor gün… galatasaray, eskişehirspor, boluspor, demirspor deplâsman heyecanıyla dolu… fenerbahçe, jena’dan sonra istanbulspor’a takılmamak azminde.. ve göztepe, samsunspor, bursaspor, mersin idmanyurdu da kendi sahalarında rakiplerine puan kaptırmama endişesinde..
günün ikinci önemli maçı da mithatpaşa stadında yine saat 15.45’de.
istanbul'un iki güçlü takımının bu maça şu kadrolarla çıkması beklenmekte:
lig sezonuna, 1-0 lık istanbulspor galibiyeti ile giren…
f. bahçe yarasını sarıyor
sarı – lâcivertlileri galip getiren golü 71. dakikada ziya attı.
fenerbahçe, milli lig’e galibiyetle girdi: kutlu olsu… aynı fenerbahçe aynı milli lig’e çok kötü bir futbolla girdi: ihtar olsun… geçen yılın şampiyonu, üstelik adı fenerbahçe olduğu halde. sezonun ilk maçında tribünleri doldurmayan bir seyirciyle kaldı: hesapta olsun… istanbulspor, beceriksizce oynadığı maçta rakibe iki puan kaybetmenin tesellisini belki de rakibinin ünlü adında ve şampiyonluk sıfatında buldu: şan olsun… sarı – siyahlılar kazanabilecekleri, hiç olmazsa berabere kalabilecekleri bir maçı rakibe üstün olan bazı silâhlarını kullanamadıkları için kaybettiler: oh olsun…
gündüz kılıç karşımda oturmuş soruyor «bu maçta iyice bir futbol oynayan birkaç isim say bakalım.» ıkına sıkına birkaç isim buluyorum. istanbulsporlu dr. kaya çilingiroğlu odamıza girip selâmlıyor. aynı şeyi ondan da istiyoruz: tereddütler içinde bir iki isim çekiyoruz ağzından, kuyudan çıkrıkla kova çeker gibi... namık sevik, can bartu, servisteki başka arkadaşlar da şöyle seslerini yükselterek, kesin bir deyiş tarzıyla birkaç futbolcu sayamıyorlar. «... bence biraz görevini yaptı.» «... fena değildi…» «... herşeye rağmen dikkati çekiyordu...»
yirmi iki futbolcu içinden yalnız ziya, herkesin ağzından ilk ad olarak çıkıyordu. baba gündüz'le karşılıklı bakışıp, soran gözlerle biribirimizi süzüyor ve başlarımızı eğip çalışmağa başlıyoruz.
nasıl başlamıştı bu maç? çok uzun zamandır, belki de yıllardan beri çim sahada top koşturmamanın acemiliğini çeker gibi istanbulspor. fenerbahçeyi seyrederek oyuna başladı. topa ve rakibe girmiyorlar, sanki yerlerini kaybederlerse geri gelemeyecekmiş gibi hepsi birkaç metrelik bir sahada kalıyorlardı. saha boştu sarı - lâcivertliler için... ve bu boşlukta al gülüm, ver gülüm on on-beş dakika topu dolaştırdılar. aslında fenerbahçe iyi futbol oynuyor değildi...
belki de 12 nci dakikada bilge’nin soldan getirip. çizgiye kadar sokulduktan sonra yaptığı ortaya, bütün fenerbahçe defansı o tarafa yattığı için kaleyi bomboş bulan ali'nin yatarak attığı şütün iyi oturmaması biraz ümitlendirdi istanbulspor'luları da... diriliverdiler.
sahaya yavaş yavaş alışıp, yayılmağa başlayınca ve adam adama mücadelede rakibi seyretmeyi bırakıp bastırmaya başlayınca oyuna hissedilir şekilde ağırlıklarını da koydular.
fakat sahada gene de kurbağalıdere futbol takımı ile istanbul erkek lisesinin gençleri var gibiydi... herkeste iyi niyet vardı şüphesiz: ama iyi futbol yoktu. .
33 üncü dakikada zeki'nin çok yakına kadar sokulup kaieye oaralel olarak uzattığı topa mete sadece bakınca hiçbir fenerbahçeli’nin atak yapmaması... 37 nci dakikada yaşar’ın sağdan ortaladığı topa zeki'nin koç gibi uzanarak ancak sür'atini kesişi ve bülent'te kale ağzında inanılmayacak kadar pis bir vuruşla avuta gönderişi... şükrü'nün sebep olduğu frikikte kasaboğlu ‘nun ortasına tayfun’un dikine kafa vuruşu ile yükselen topu datcu’nun kaybedişi ile ortalığın karışması... 55 inci dakikada mete'nin uzaktan atılmış bir şütü yumruklayıp dışarı atışı... 59 uncu dakikada istanbulspor defansından dönen bir topu zeki’nin ceza sahası dışında yakalayıp sert bir şüt atışı ve bunu mete'nin yumrukla karşılaması... 63 üncü dakikada ortadan açılan bir akında nedim’in kaleye oldukça uzaktan savurduğu pis şütün, kalenin tam önünde yere çarpıp mete’yi aldatışı ve omuzuna çarparak topun dışarı gidişi... 68 inci dakikada zeki’nin ayağından çıkan falsolu topun direği sıyırıp gidişi...
bütün bu pozisyonlar. düşünülmüş ve bilinçli olarak hazırlanmış futbol hareketleri olmaktan çok, iyi niyetli bazı adamların zor zoruna yaratabildikleri birkaç kişisel pozisyondan ibaretti.
maçın tek golü de gene böyle bir adamın bir anlık parlayışı ile oldu: kornerden gelen topa tayfun bir kafa vurmuş, fakat vuruşunu saha boşluğuna ya da arkadaşlarından birine ulaştıramamıştı. ziya beklenmedik bir anda önünde buldu topu… sahada söyle böyle bir futbol oynayan tek adam olan ziya bu topa ustaca ve çok sert bir vole oturttu. mete topa bakamadı bile…
maçın bundan sonrasında istanbulspor tamamen çözüldü. sadece 79 uncu dakikada cemil’in söküp götürerek ali'ye verdiği pasla. fenerbahçe kalesinde bir tehlike yarattılar. onu da ali'nin duraklaması yüzünden datcu akıllı bir fırlayışla aldı...
son on dakikada fenerbahçe, çoğu zeki'nin o ayağından bir hayli gol kaçırdı...
fenerbahçe. lige iki puanla girdi: kutlu olsun... ama kötü bir futbolla aldı bu iki puanı: ihtar olsun...
başkan faruk ılgaz sahaya inmese tacettin ısınmaktan az kalsın parlayacaktı
namık sevik
fenerbahçe başkanı faruk ılgaz ok gibi yerinden fırladı… yüzü kızgınlıktan olacak kıpkırmızı kesilmişti… şeref tribününün merdivenlerine doğru seğirtti… az sonra onu sahada antrenörlere ayrılan verir yanında gördük…
birşeyler söylüyordu başkan, eli ile kolü ile hareketler yaparak… o sırada, sahanın kıyısında tacettin ısınma hareketleri yapmaktaydı... başkan’ın işaretinden tacettin hakkında konuştuğu belli oluyordu... gerçekten genç futbolcu o kadar çok koşup kültür-fizik hareketleri yapmıştı ki oyuna girmek için, ısınmak bir yana nerdeyse parlayacaktı… döndü ılgaz ve tekrar şeref tribününde osman kavrakoğlu'nun yanındaki yerine oturdu. başkan sivil elbise ile sahaya çıkan antrenör teaşka'ya, sonradan öğrenildiğine göre «yazık bu çocuğu ne koşturup duruyorsun, sokacaksan sok oyuna» demiş… üç dakika sonra. ziya'nın patlattığı vole bu olayın bir an için unutulmasına sebep oldu... sonra baktık, aaa gene tacettin koşuyor. gene ısınma hareketleri yapıyor… ne zamana kadar... maçın bitmesine 30 saniye kalana kadar... giremedi tacettin oyuna ve hakemin düdüğü ile birlikte o da arkadaşlarının peşine takılıp sahayı terketti. .
enteresan bir olaydı bu... daha önce başkan ılgaz'ı ve sahaya girmeyi adet edinen galatasaray başkanı selâhattin beyazıt'ı ikâz etmiştik, «bir başkanın yeri şeref tribünüdür... başkanlık onore bir mevkidir. girerseniz sahaya mazallah kafanıza bir de şişe yerseniz bu eşine ender rastlanılacak bir olay teşkil eder ve hattâ dünya basınına bile geçer...» demiştik... ama ne yapsın ılgaz? baktı antrenör ve teknik adamlar tacettin'i ısıtmaktan parlatacaklar, girdi sahaya.. antrenörlük etmek için ya da taktik vermek için değil, çocuğu kurtarmak için gene de müdahale etmek mecburiyetinde kaldı…
bizde işler düzelmez, neden düzelmez? işte elinde saati olmadan 30 saniye kala futbolcuyu oyuna sokmağa kalkan teknik adamlar bulunduğu için düzelmez…
bir ilk yarı seyrettim... berbat mı berbat, futbol hareketlerinden yoksun…
fenerbahçe, takımın beyni ziya'yı geri dörtlünün önüne almış, adetâ bu futbolcusunu kendi sahasına hapsetmişti…
ve ziya da kestiği topları yalnız yan pas olarak oyuna sokuyordu... eee tabii bu durumda f. bahçe forveti de istediği gibi oynamıyordu...
ancak ikinci yarıda değiştirilen taktik ve ziya'nın. numan. levent ercan, şükrü’nün önünden çıkarak oyunu kurma mes’uliyetini üzerine almasından sonra fenerbahçe daha şuurlu oynamağa başladı…
ve gol de ziya’nın fevkalâde volesi sonucu doğdu…
gole kadar, oyun ortada şuursuz bir şekilde oynandı… şükrü, bilge ile; numan, ali ile; levent cemil ile didişirken, ercan da geride serbest balıyor, ziya üstüne gelen ahmet’i, nedim ise kasaboğlu’nu kontrol ediyorlardı…
sarı – siyahlılar ise bülent’i zeki’nin, yalçın’ı, yaşar’ın, alpaslan’ı da, bülent’in üzerine vermişlerdi… tabii bu durumda da ortaya futbol diye bir şey çıkmıyordu…
ancak golden sonra biraz futbol seyrettik... çünkü, bozulan istanbulspor markajı bırakmıştı... markajdan kurtulan sarı — lâcivertliler de bol gol pozisyonlarına girdiler….
eğer. zeki biraz becerikli olabilse fenerbahçe muhakkak ki gol adedini daha da artırabilirdi...
istanbulspor'a gelince: sarı — siyah'lı teknik adamlar en büyük hatâlarını cemil'i santfor oynatmakla yaptılar... cemil’i ileri soliçe alsalardı, fenerbahçe defansının en kuvvetli adamı levent de kendi sahasından dışarı çıkacak ve aradaki koridordan sarı — siyahlılar sızma imkânını bulacaklardı... fakat cemil ısrarla aynı şekilde oynatılınca devamlı olarak çalım yaptı, top ezdi, dolayısı ile de takımına faydadan çok zararlı oldu...
bu maçta fenerbahçe'den en kritik anlardaki kurtarışları ile datcu, kesiciliği ile levent, ikinci yarıda kurduğu oyun ve attığı golle ziya, sür'ati ile yaşar, istanbulspor'dan ise kaleci mete, alpaslan, yalçın, k. ahmet ve ali göze çarptılar.
herşeye rağmen fenerbahçe aman aman bir futbol oynamadı. fakat jena mağlûbiyetinden ve kopan bunca fırtınalardan sonra istanbulspor önünde aldığı ligin ilk galibiyeti bence bir başarıdır.
fenerbahçeli futbolcular hem sevinçli. hem de üzüntülüydüler soyunma odasında her oyuncu «o pozisyon nasıl kaçtı?». «ben hatâlıydım». «yazık oldu en azından 5-0 lık bir galibiyet kaçtı» şeklinde konuşuyordu.
romen antrenör teaşca, hakkında yazılanlara kızmıştı basın mensuplarının ….. herkesle cana yakın bir şekilde sohbet ediyor, futbolcuları ayrı ayrı tebrik ediyordu. eli ile ağzını kapatıp duuruyordu romen antrenör.
«— bana inansınlar, utanıyorum bu şekilde hareket etmekten... ancak ne yapayım başka çarem yok. her söylediğim ters aksettiriliyor. şunu eklemeden geçemeyeceğim. yanımda bulunan bir polis memurunun sözleri bunlar: en azından beş gollük bir maçtı bu…» şeklindeki kısa bir açıklama yapmakla yetindi teaşca.
öpüşmeler, tebrikler, sevinç bir da bek şükrünün kendisini tebrik eden hocasına verdiği şu ilginç cevaptan başka bir şey yoktu fenerbahçelilerin odasında: «bizi şimdiye kadar çıkardığımız oyunlarla ölçmeyin hocam, asıl fenerbahçe'yi bundan sonra göreceksiniz.»
istanbulsporlulara gelince onlar sadece üzülüyorlardı.. antrenör basri dirimlili de pek konuşmuyordu maç hakkında.
dünkü fenerbahçe - istanbulspor maçında yer alan bütün futbolcuları, futbolu hakkı ile oynamak için sahip olunması gereken belirli ve çeşitli faktörlerde teker teker kantarımıza vurduk. her faktörde ağırlıklarını en fazla ortaya koyan üç futbolcu seçip, birincinin üç, ikincinin iki, üçüncünün ise bir kilo geldiklerini farzettik. sonunda da bu futbolcuların kantarımıza koydukları kiloları ayrı ayrı toplayıp içlerinde en ağır çekeni, yâni futbolca en komple olanı bulmaya çalıştık. kantarlamamazın sonuçlarını şimdi gelin hep beraber alttaki tabloda inceliyelim.
görülüyor ki fenerbahçeli ziya futbolun iyi oynanması için gerekli faktörlerde dokuz birincilik, üç ikincilikle tam (33) kilaluk ağırlığını koymuştur kantarımıza…
anlıyacağınız, bizce en komple futbolcu ziya idi dün sahada. (15) kilo ile ikinci olan levent ve (8) kilo ile üçüncü olan datçu ise, maçın diğer komple adamları olarak hemen hemen arkasındaydılır.
iyi futbol için gerekli faktörler...............birinci...ikinci...üçüncü ------------------------------------------------------------------------------- fiziği, ağırlığı, sıhhati, adale durumu...ercan...levent...tayfun sür’ati…………………………………….yalçın...ziya...ali çabukluğu……………………………….ziya...yaşar...yalçın çevikliği…………………………………..ziya...datçu...yaşar mukavemeti……………………………...levent...bülent...ercan kuvveti…………………………………...ercan...levent...nedim azmi……………………………………....levent...ziya...bülent hırsı……………………………………....levent...yaşar...ahmet cesareti………………………………….....zeki...levent...tayfun zekâsı... …………………………….……ziya...alpaslan...datçu güveni.. ………………………………….ziya...cemil...datçu şahsi top tekniği.. ……………………….ziya...fuat...kasapoğlu tam zamanında tam yerinde olmak.......datçu...ziya...yalçın yaratma kabiliyeti.. ……………………….ziya...cemil...kasapoğlu bitiriş kabiliyeti. …………………………...ziya...alpaslan...datçu taymiming kabiliyeti.. …………………….ziya...cemil...alpaslan kollektif oyuna intibakı…………………...ziya...ahmet...bülent
yeşil - beyazlıların iki futbolcuyu geçen hafta beşiktaş'a karşı oynatmaları üzerine sarı - lâcivertliler harekete geçtiler...
fenerbahçe kulübü, raşit ile erdinç'i geri vermeyen vefa kulübü hakkında 400.000 liralık tazminat davası açacaktır.
geçen yıl zeki'nin vefa'dan fenerbahçe'ye transferi sırasında bir yıl için yeşil - beyazlı kulübe verilen erdinç ile raşit, bir yıl dolduğu halde geri verilmemiştir. vefa'lılar, bu iki futbolcuyu geçen hafta beşiktaş'a karşı oynatınca, fenerbahçe kulübü harekete geçmiştir. bu konuda başkan faruk ılgaz, şunları söylemiştir:
«—zeki'nin transferi sırasında, vefa’lı yöneticilerin talebi ile bu iki futbolcumuzu bir yıl için kendilerine verdik. yaptığımız anlaşmaya göre yıl sonunda erdinç ile raşit’i vefa bize geri vermediği takdirde 400.000 lira tazminat ödeyeceğini de noter kanalı ile temin etti. çeşitli sürelerde durumu kendilerine hatırlattığımız halde cevap almadık ve son olarak noter vasıtasıyla vefa kulübüne protesto gönderdik. hukuk komitemiz de bu işi görüştü ve dâva açmağa karar verdik. bir istanbul takımına yardım ettikse günaha mı girdik?»