bir final havasında geçen maçta f. bahçe 3-1 galibiyetten beraberliğe düştü. 4. golü atan lefter son dakikalardaki penaltıyı gole çeviremedi
kahraman bapçum
büyük, aama çok büyük bir revanş maçı oldu bu... şiir gibi güzel ve neticeli bir futbolla oyuna giren bir fenerbahçe, sonra iki farklı mağlûbiyetten beraberliğe fırlayan bir gençlerbirliği, sonra nihai skor: 4-3... sadece bu üç cümlelik hülâsa bile maçın heyecanını vermeğe kâfidir.
naci oyuna sağ haf başlamıştı ve sarı - lacivertli takımın manzarası şu idi: forvette çamuru ve rakibin mükemmel markajını tank gibi ezen ve bıkmadan, yorulmadan top getiren bir şeref, rakip kale sahasında en ince hareketlerle top tutan, rakibi olduğu yerde düğümleyen üç adam - lefter, mikro ve gürcan - böylece oyun gençlerbriliği kalesinde harmanlanıp gidiyordu. işte bu güne kadar fenerbahçenin muhtaç olduğu büyük bir koz bu manzara içinde oynamağa başlandı: iki yan haf uzaklardan rakip kaleyi bilgili, olgun ve sert şutlarla yoklamağa başladılar. vaziyet 1-1 olduktan sonra naci'nin sağiçe, gürcan'ın geriye alınması neden icabetti bilmiyoruz. ama şu var ki, naci ilerde de ne kadar iyi ve neticeli çalıştı ise, gürcan da geride markajı o kadar unutuyordu. ve nedim'le basri ankaranın iki hızlı adamını âdeta mıhlamışlardı.
bu üstün, bu olgun, bu beğenilir futbolu rağmen fenerbahçe. 13 üncü dakikada içeriden bir pas alıp fırlayan orhanın ayağından çok rahat ve kolay bir gol yiyiverdi. fakat sarı - lacivertliler bu gol avantajını mühimsemiyeceği bir hava içindeydiler. nitekim üç dakika sonra şeref, engin'in kornerine bütün vücudu ile dalarak topu biraz da selçuk'un hâtası iie ağlara takıyor. ve 15 dakikalık bir gecikmeden sonra lefter gene şerefin götürdüğü bir topla galibiyet golünü atacaktı. bunu 35 inci dakikada gürcan'dan aşırtma bir pas alan naci'nin kaleye arkası dönük iken yapığı şandelin kaleye girişi tamamlayacaktı. 3-1 lik skor, fenerbahçenin bu devredeki futbolunun hakkıydı.
gençler «birlik» olunca..
ama ikinci devrenin sarı - lacivertli takım için yorucu ve sürprizli geçmesi icap etti. bir çok akınlar gençlerbirliğinin çok iyi kenetlenen ve kademelenen müdafaası önünde, biraz da fazla topla oynamak yüzünden, heba olup gidince gençlerbirliğinin «hızlı kaçan» forveti konuşmağa başladı. fenerbahçe bastırıyor, fakat kırmızı - siyahlılar aradan kaçtılar mı, mükemmel bir gününde olan nedim'e ve formunu henüz bulamamış olsa bile basri gibi bîr as'a rğmen, özcan'ın kale sahasını allak bullak ediyorlardı. buna biraz da özcanın tereddütleri eklenince...
evvelâ 14. dakikada tevfik, gürcanın hâtalı bıraktığı topla dalan zeynel'in pası ile ikinci golü, biraz sonra da ilhan, tevfiğin götürdüğü ve zeynel'in ayağından ortaya aktarılan topla özcanın hâtâlı plonjonundan faydalanarak beraberlik golünü attılar.
sezar'ın hakkı...
işte o büyük revanş bu golden sonra daha da büyüdü... fenerbahçeliler iyi futbol oynuyorlar, fakat kale önünde düğümlenip duruyorlardı. iki yan haftan avni biraz geri kalmağa başlayıp, gürcan da markajsızlığın verdiği gedikleri didinerek kapatmağa çalışıp ortadan kaybolunca... kırmızı-siyahlılar gene de şimşek gibi iniyorlardı. nihayet maçın bitmesine 10 dakika kala nedim'in getirip naci'ye verdiği topu, o da sağa aşırdı ve lefter yerden selçuğun solundan günün son golünü attı. fakat aynı lefter maçın bitmesine iki dakika kala verilen penaltıyı selçuğa kaptırarak beşinci golü yok edecekti.
büyük bir maç olmuştu... fenerbahçe revanşı aldı ama, hem hakikaten güzel bir futbol oynamış, hem de doksan dakika dişe diş bir mücadeleye mecbur kalmıştı. eğer sarı-lâcivertliler bundan evvelki birkaç hafta içinde çıkardıkları oyunu dün de gösterseler, revanş değil, iyi bir ders alırlardı. zira gençlerbirliği karşısında biraz hafif davranacak her takıma «ders verecek» değerde bir «birlik» olduğunu bir kere daha isbat etmişti.