türkiye 1. futbol liginin 1959-60 sezonunda şampiyon beşiktaş oldu.
şampiyonluğun kazanılması üzerine macar teknik direktör andrea kutik “yeni sabah” gazetesinde kendi imzasıyla yayınlanan makalesinde ''başarının sırrı''nı şöyle anlatıyordu: ''beşiktaş'ın tamamen gençlerden kurulu kadrosu, henüz futbollarının olgunlaşmamış bulunmasına rağmen, tecrübe devresini haklı bir şampiyonlukla bitirmiştir. düşünüyorum ve düşündükçe bu genç futbolcuların 20 takım arasında kazanmaya muvaffak oldukları şampiyonluğun ne kadar kıymetli olduğunu bir kere daha anlıyorum... bu zorlu şampiyonayı kazanmalarının sırrı bence şu hususlarda aranmalıdır: 1- itaat 2- iyi tavır ve hareket 3- arkadaşlık havası 4- verdiğim talimatları inanarak, harfiyen yerine getirme duygusu
bu maçtan önce beşiktaş en yakın rakibi fenerbahçenin 7 puan önündeydi ve haftalar önce şampiyonluğun ilan etmişti.fenerbahçeninbu galibiyeti aradaki puan farkını sadece 5 e indirmiş
futbol federasyonu beşiktaş - fenerbahçe maçı için her iki kulübe 15 haziran tarihine kadar mühlet vermiştir. maç bu müddet içinde iki kulübün anlaşabileceği herhangi bir yerde oynanacaktır.
bugün saat 17 de ankara'da oynanacak maçta siyah-beyazlılar şampiyonluklarını gölgelememek, sarı-lâcivertliler ise en az bir beraberlik alarak milli lig ikinciliğini elde etmek için çalışacaklar
1959/60 devresi milli ligi bugün ankara'da 19 mayıs stadında saat 17 de başlayacak olan beşikta - fenerbahçe maçiyle sona erecektir.
muhtelif vesilelerle tehire uğrayan bu müsabaka ölü sezona tesadüf etmesine rağmen gerek heyecan ve gerekse neticenin milli lig ikincisini tâyin etmesi bakımından büyük ehemmiyet taşımaktadır. beşiktaş için karşılaşma tamamen bir prestij ve revanş mahiyetindedir. milli lig şampiyonluğunu milli lig bitmeden garanti altına alan siyah-beyazlılar bu şampiyonluğu bir fenerbahçe galibiyetiyle kutlamak için gayret sarfedeceklerdir. beşiktaş'ın diğer bir gayesi de geçenlerde çok kötü bir oyunla adana'da 2-0 kaybettiği hususi açınb revanşını almak olacaktır.
fenerbahçe bugünkü maçtan galibiyetle veya beraberlikle ayrıldığı takdirde milli lig ikincisi olacaktır. mağlûbiyet halinde galatasaray gol averajla bu mevkiin sahibi hüviyetini kazancaktır.
sezonun bir hatli ilerlemiş bulunması sebebiyle iki takımın maçtan evvelki form durumlarını uzun boylu tahlile şartlar müsait gözükmemektedir. zira, her iki tarafın kadro halindeki çalışmalı bir mevsim ortasındaki ciddiyetten uzak kalmış, ancak milli futbolcular son milli maçta hala formda oldularını gösteren bir oyun çıkarmtışlardır.
bu sebeple milli kadroda yer alan elemanların maçın kaderini tâyinde rol oynayacakları tahmin edilmektedir. netice olarak beşiktaş şampiyonluğu gölgelememek, fenerbaçe ise adana'daki revanşı son maçta büyük rakibine kaptırmamak ve ikincilik durumunu muhafaza etmek için futbola müsait olmayan bir havada karşı karlıya geleceklerdir. şansların müsabi gözüktüğü müsabakayu hakkı gürüz idare edecektir. tarafların muhtemel tertipleri şöyledir:
beşiktaş: necmi - bahattin, münir - tuncay, sabahattin, kaya - arif, nazmi, şenol, birol, ahmet
millî ligin son karşılaşmasında sarı-lâcivert'lilerin tek golünü 7o inci dakikada şahane bir oyun çıkaran şeref attı
nacmi tanyolaç ankara'dan bildiriyor
19 mayıs stadında her şey bir kupa finalinin cereyan edeceğini haber veriyordu.
hava sıcaktı. izdiham vardı. büyük bir heyecan vardı. muhakkak ki bunun sebebi başkentte bir fenerbahçe - beşiktaş maçının oynanmasıydı.
1944 de yapılan başvekil kupasında beşiktaşın fenerbahçeyi 4-1 mağlûp ettiği unutulmaz maç dahil, 19 mayıs stadının bu derece büyük bir seyirci kitlesiyle dolduğunu hatırlamıyorlardı. sanki bütün ankara bu maçı görmek için 19 mayıs stadına koşmuştu.
bu sebeple yılın son büyük resmi maçı eşine rastlanmıyan hadiselerle başladı. 50 dakikalık gecikme... ordu mensuplarının sahanın ortasına kadar taşan kalabalığı dağıtışı... hakem hakkı gürüz'ün pek haklı olarak bu durum karşısında maçı oynatmamak kararı... hakem heyetinin ve takımların soyunma odalarına dönüşleri... çift serenomili maçın, yarısının 19 mayıs stadının yeni gece tesisleri altında cereyan edişi ve halkın organizasyonu fiyaskoyla idare eden teşkilât mensuplarını toplu halde istifaya devet edişi... gibi.
ama, tek ayak üstünde durmaya razı taraftarlar hayatlarından memnun görünüyorlardı. bu, ölü sezona girmiş olmamıza rağmen hakikaten, ve her cephesiyle bir fenerbahçe -beşiktaş maçı idi. beşiktaş, bir kerre daha prestij maçına çıkacaktı. şampiyondu. taraftarlarına kupa ile beraber bir de galibiyet götürmek arzusunda idi,.
ya fenerbahçe, daha onbeş gün önce beşiktaşı adanada 2-0 mağlûp etmişti. şimdi ise, aynı rakiple revanşa çıkacak, ikincilik mücadelesi yapacaktı. böyle bir karışık hesabın, kabına sığmayan bir heyecanın dünkü, maçı beklenen kalitesinden uzaklaştıracağı muhakkaktı. maç zevkli olmadı. bir kupa finalinin şartları altında cereyan etti. hırçın sert zaman zaman parlak, zaman zaman sönük bir oyun. ve bu oyun kupa finallerinin kaderini tâyin ediveren beklenmiyen şahâne gollerden biri ile kapandı.
maçın hikâyesi
futbol federasyonu reisi faik gökay'dan milli lig'in şampiyonluk kupasını alan beşiktaşlılar, şeref turunu tamamlarken, sarı-lâcivertliler bir kalede sahaya alışıyorlardı. ama, kulaklarının trübünlerden beşiktaş lehine patlayan, kasırgada olduğu aşikârdı. hallerinden «kupa sizin maç bizim olsun» dedikleri belli oluyordu.
beşiktaş, oyuna hızlı girdi. doğrusu aranılırsa, maçın ilk yarısında beşiktaş rakibinden bir hayli atak bir hayli üstündü. fenerbahçe bu sür'at karşısında oyununu kuramamış, bilhassa sol kanattan açık vermeye başlamıştı. arif, her topu alışta necdet'i geçiyor ve beşiktaş'ın üç ortasına mükemmel paslar uzatıyordu. beşiktaşın hatâsı, bu sür'atli tempo arasında şenol gibi fırsatçı bir adamını ısrarla solaçıkta bırakması idi. ilk onbeş dakika dolduğu zaman üç muhakkak gol tehlikesi atlatan fenerbahçenin yapabileceği bir akın avutla neticelendi. mikro mustafa, naciden aldığı pası kurşunlama bir şutla beşiktaş kalesine doldurdu. fakat top avuta çıktı. devrenin ortasında siyah-beyazlıların, tazyiki artmış, fenerbahçe durumu kontrol etmek için naci ile lefteri geriye almıştı.
bu devrenin beşiktaş hesabına yazılacak en büyük hadisesi 28 inci dakikaya tesadüf ediyordu. sol hafta, eski günlerini hatırlatan mustafa birolle anlaşarak, fenerbahçe yarı ceza sahasına girmiş, akını nazmi ile mükemmel bir şutla tamamlamıştı. ne çare ki, köşeye giden topu, şükrü mükemmel bir plonjonla durduracaktı.
yine bektaşı akında grüyoruz. dk. 35 birolun nazmiden gelen ortaya yetişememesi, devrenin 0-0 biteceğini gösteriyordu. fakat, 43 üncü dakikada can mustafaya bir ara pası daha uzattı. mikro daldı gole girerken necmi hafif bir sakatlanma pahasına golü kurtardı. devre golsüz kapanıyordu.
ikinci devre
fenerbahçe için ilk devre hiç de parlak geçmiş sayılmazdı. zaman zaman mahkûm durumda kalan sarı-lâcivertli müdafaada yıldızlaşan bir sağ haf seyretmiştik. bu bildiğimiz forvet oyuncusu şerefti. şimdi sağ haf oynuyordu. tek bir kusurlu hareketi görülmemişti. boş sahaya kaçıyor, top dağıtıyor, markaja giriyor, hızla rakibini bastırıyordu. şerefin fenerbahçe müdafaasını rahatlattığı bir hakikatti.
beşiktaş, yorulmuş, tıpkı adanadaki maçın ikinci yarısında baş gösteren durgunluğa düşmüştü. dakikalar ilerliyor, fenerbahçe her adamı ile düzeliyor. - necdet dahi - ve bir takım futbolunun bir rakibi dağıtmaya başladığına şahit oluyorduk. yetmişinci dakikada maçın kaderini tayin edecek bir hâdise vukubuldu.
can, yükselle paslaşarak ceza sahasına girdi. kendisi mükemmel bir gol pozisyonu ile karşı karşıya kaldığı an adeta bir bomba patladı. direkleri zorlayan bir şüttü bu. top bir merminin bir mermere çarpıp geriye dönüşü gibi fırladı. can büyük bir hataya düşmüş, bir temiz plâse ile halledeceği işi azgın bir burun şutuna tercih etmişti.
beşiktaşın durgunluğu devam ediyordu. ve nihayet yıldızlaşan sağ haf devleşen bir forvet oyuncusu oldu. zaman 70 inci dakikayı gösteriyordu. şeref soldan başlayan bir pozisyonu müthiş bir vole ile tamamladığı an, beşiktaş maçı kaybetmişti. evet topu soldan yüksel ortalamıştı. necmi karşılamak istemiş, naci topu mustafanın yanından şerefe geçirmişti. ceza sahasının üzerinden bu topa son senelerin en müthiş volesi tesadüf ediyordu. şerefin ayağından çıkan vole topu bir füze süratiyle beşiktaş ağlarına adeta mıhladı. kaleci necminin veya herhangi bir kalecinin bu füzesi ağların önünde durdurmasına doğrusu kudreti kâfi değildi.
fenerbahçenin galibiyet golü atıldığı zaman maç gece tesislerinin ısısı altında, fosforlu topla oynanıyordu.
sarı - lacivertliler maçın geri kalan zamanını zarif ve akrobatik paslaşmalarla beşiktaş kalesi önünde geçirdiler. bu arada şenolla çarpışan avni sakatlanmış sol açığa geçmişti. naci ise bir takım kaptanı olarak santrahafta son tehlikeleri arkadaşlariyle beraber bertaraf ediyordu. ileride lefter, can, mikro mustafa futbolun bir şiir olduğunu gösterircesine hareketler yapıyor ve kendilerini sahanın bir kenarında maçı seyreden güney amerikalı futbolcular da dahil, 10 binlerce taraftara alkışlatıyorlardı.
not: bahsi geçen güney amerikalı futbolcular özel maç oynamak için ankara'ya gelen brezilya'nın america fc takımıdır...
1. beşiktaş...38...29...7...2...68...15...65...11 2. f. bahçe...38...27...6...5...88...38...60...16 3. g. saray...38...24...10...4...74...23...58...18 4. iz. spor...38...17...13...8...62...43...47...29 5. d. spor...38...17...11...10...49...40...45...31 6. ist. spor...38...13...16...9...39...34...42...34 7. feriköy...38...18...4...16...44...39...40...36 8. k. güm...38...15...10...13...0...45...40...36 9. k. yaka...38...14...8...16...44...53...36...40 10. g. birliği...38...12...11...15...50...46...35...41 11. vefa...38...11...13...14...37...60...35...41 12. ş. hilâl...38...12...10...16...35...43...34...42 13. k. paşa...38...9...15...14...31...48...33...43 14. göztepe...38...9...14...15...35...41...32...44 15. a. gücü...38...9...12...17...39...56...30...46 16. beykoz...38...8...14...16...35...56...30...46 17. altay...38...10...8...20...44...66...28...48 18. adalet...38...9...8...21...26...48...26...50 19. h. tepe...38...8...8...22...42...68...24...52 20. a. ordu...38...6...8...24...38...68...20...56
bir milli maç da ancak bu kadar kalabalık, bu kadar heyecan yüklü olabilirdi. müsabakanın başlamasına iki saat kala stad tam yükünü almıştı bile. o kadar ki ellerinde bileti bulunanlar dahi içeri giremiyordu.
federasyon başkanı faik gökay ve umum müdürü mehmet arkan, fazla seyirciyi sahanın içine sokmakla bir mahzur görmediler. müsabaka hakemi hakkı gürüz, saha içine dolan seyircilerin büyük bir kalabalık teşkil ettiklerini görünce «basın mensupları hariç seyircilerin dışarı çıkarılmasını» istedi ve bu sebeple maça 50 dakika geç başlanıldı.
hadiseyi şeref tribününden takip eden dahiliye vekili, sahanın içine girmiş bulunan vatandaşların tel örgülerin dışına çıkmalarını, arzu edenlerin işe gişelerden bilet paralarını geri alabileceklerini bildirdi. buna rağmen kimse gişelere müracaat etmedi.
bu sırada şeref tribününün sağ tarafında kümelenen bazı seyirciler koro halinde beden terbiyesi umum müdürü mehmet arkanı istifaya davet ediyorlardı. bu tezahürat arasında mehmet arkan maçı seyretmeden sahadan ayrılmak zorunda kalıyordu.
soyunma odaları
fenerbahçelilerin soyunma odasında bir bayram havası esiyordu. şampiyonu yenmenin ve revanşı kaptırmamanın sevinciydi bu. lefter «şampiyon olmadık ama hiç olmazsa beşiktaş'ı yenmekle teselli buluyorum» diyordu. golün kahramanı şeref. «şampiyon beşiktaş'ı mağûp eden golü attığım için çok sevinçliyim» diyordu.
beşiktaş'ın soyunma odasında ise şampiyon olmanın sevinci görülmüyordu. futbolcusu, idarecisi ve antrenörü hemen hepsi ilk devrede kaçırılan gollerin muhasebesi ile meşguldü. kaptan nazmi «açık farkla yenilseydik bu kadar üzülmezdim» diyor ve fenerbahçelileri candan tebrik ediyordu.
fenerbahçe, sezonu taraftarlarının beklediği bu netice ve futbolla kapadı. esasen futbolcular ın taraftarlara bir vaadi vardı. bu vaadi dün yerine getirdiler... beşiktaş haklı bir şampiyonluk kazanmıştır. biz, başkente galibiyet için geldik. öylese, kupa rakibimizin, galibiyet bizim olsun fenerbahçeli futbolcular sahaya çıkarken, kendi aralarında böyle konuşuyorlardı. şahsen, arkadaşlarımdaki bu arzuyu, çok yakından hissttikten sonra, maçın neticesinden emindim. ama itiraf yerinde olur ki fenerbahçe, taraftarlarına vaad ettiği galibiyeti kara kartalın pençesinden zor kurtardı. terletti bizi beşiktaş. maçın ilk yarısında beşiktaş canlı, atak ve neticeyi bir an evvel lehine çevirme gayretindeydi. oyunun ilk yarısı, her hattı ile canlı bir beşiktaş ile kat'i neticeyi ikinci devrede almak kararında gözüken durgun fenerbahçe arasında cereyan etti. maksadımız beşiktaşı ilk devrede imkan olduğu nisbette yormak ve müdafaaya ehemmiyet vermekti. beklediğimiz oyunu. ikinci devrede gösterdik. 65. dakikadan sonra hücum insiyatifini ele geçirmiş ve rakibimizi kendi yarı sahanında dağıtma teşebbüsünden müsbet netice almıştık. bu sebeple takımımız gerek müdafaa ve gerekse hücum hattı olarak, ikinci devrede parladı. sık sık gol pozisyonuna giriyor ve son sözümüzü söylemek istiyorduk. bunu şeref söyledi. yirmi sene futbol sahalarında meşin top koşturan bir insan olarak, böyle bir gole rastlamadığımı itiraf etmek isterim.
beşiktaş şampiyon oldu. biz ikinci...
şampiyonluk siyah - beyazlı futbolcu kardeşlerimin, kulüp taraftarlarının hakkı idi. onlara türk futbolunu temsil edecekleri avrupa şampiyon kulüpler turnuasında kalbten başarılar diliyor, şampiyonluklarını tebrik ediyorum.
fenerbahçe - beşiktaş maçı bitti. biz galibiz, onlar şampiyon. artık fenerbahçeli, beşiktaşlı, galatasaraylı yok. hepimiz türk futbolünün avrupa şampiyon kulüpler kupasındaki temsilcisi siyah - beyazlılardan yanayız.
dün yine büyük maçlardan birine sahne oldu 19 mayıs stadı. 40 bine yakın ankaralı sporsever önünde. iki güzide takımımız milli ilgin ve sezonun son resmi karşılaşmasını oynadılar. gerçi büyük maçta, fenerbahçenin ikinci yarının son yarım saatindeki oyunu hariç, vasatı aşmayan bir futbol seyrettik ama, her hali ile büyük bir maç idi bu.
milli ligde ikinci bir mağlûbiyet almamak azminde bulunan beşiktaş, biraz da adanadaki revanşı almak gayesiyle oyuna hızlı girdi. haf hattının iyi çalışması ve forveti desteklemesiyle siyah - beyazlılar, ilk yarım saatte hakim bir tempoda çalıştılar. fakat bir mevsim boyunca santrfor oynayan şenol'a, tercih edilen ahmetin fenerbahçe santrhafından âdeta kaçar tarzdaki oyun stili sarı - lacivertli müdafaanın ortadan yarılmasını imkânsız kılıyor ve solbek necdet'in 90 dakika boyunca aksaması görüldüğü halde, beşiktaşlılar akınlarını sağdan geliştirmiyorlardı. lefteri gölge gibi takip eden tuncay, maçın ikinci 45 dakikasında yorulunca, bu kurt futbolcunun her dalışı, beşiktaş müdafaasını güç durumda bırakıyordu.
nitekim ilk devredeki dağınıklıktan kurtulan fenerbahçeliler, ikinci yarıda haf hattının ve bilhassa şerefin mütemadiyen top taşıması, sarı - lacivertli forveti düzeltmeye yetti. lefterin markajdan kurtulmasına, can'ın klasını konuşturmasına, mustafanın hırsı eklenince, fenerbahçenin her an beklenen golü nihayet 70. dakikada siyah - beyazlı filelere takıldı. bu dakikadan sonra fenerbahçe cidden nefis bir futbol örneği gösterirken milli lig şampiyonu siyah - beyazlılar artık sahada sadece dolaşıyorlardı.
bu maç birçok kaynakta türkiye'de oynanan ilk gece maçı olarak geçer. fakat yaptığım araştırmalara göre bu konu biraz enteresan. şöyle ki;
haziran 1960'da ankara 19 mayıs stadi türkiye'nin ilk ışıklandırılmış futbol sahası olmuştur. ilk gece maçı için birçok maç organizasyonu düşülür. işte bunlardan en somutu 5-10 haziran 1960 tarihleri arasında milliyet gazetesinde yazılıp çizilen brezilyanın america takımının ankara'ya davet edilmesi, birkaç takım ile bir turnuva düzenlenmesi ve bu turnuvanın gece maçı şeklinde yapılmasıdır. önceleri galatasaray, ankara demirspor, gençlerbirliği ve america takımları düşünülür ama sonradan maddi anlaşmazlık nedeniyle galatasaray turnuvaya katılmayacağını açıklar.
bunun üzerine sadece 2 maçlık bir turnuva düzenlenir. 11 haziran 1960 saat 17'de demirspor - america ve 13 haziran 1960 saat 20.30'da gençlerbirliği - america maçları yapılacaktır.
bu arada 12 haziran 1960 günü saat 17'de de beşiktaş ile fenerbahçe 1959-60 milli lig sezonunun son maçında ankara 19 mayıs stadında karşı karşıya gelecektir. fakat bu maç çok fazla taraftarın stada alınmasının ardından çeşitli problemlerle 50 dakika gecikme ile 17.50'de başlar. bu yüzden maçın son dakikaları ışıklar altında oynanır.
işte bu yüzden bu maç birçok kaynakta gece maçı olarak yazılıp çizilmiştir. oysa türkiye'de ve ankara 19 mayıs stadında oynanan ilk gece maçı 13 haziran 1960 günü 20.30'da başlayan gençlerbirliği - america fc maçıdır.
türk futbolunun bu yıl avrupa şampiyon kulüpler turnuasındaki temsilcisi: beşiktaş
siyah-beyazın genç kadrosu, milli lig şampiyonluğu gibi bir şereften başka "en çok kazanan, en az yenilen en az gol yiyen takım" olmak başarısını da elde etti
halit kıvanç
bu 1959 yılının 30 ağustos pazar günü istanbul'da gün ışığında başlayan ve 1960 yılının 12 haziran pazar günü ankara'da projektör ışığında biten heyecanlı, azimli, ateşli bir mücadelenin hikâyesidir.
bu, bâzan asfaltta, bâzan çakılda, bâzan taşta, bâzan kumda, bâzan derede, bâzan ovada, bâzan yaylada, bâzan dağda, bâzan inişte, bâzan yokuşta devam eden yorucu ve çetin bir yarışın başarılı hikâyesidir. bu, bir kartalın şahlanışının gurur dolu hikâyesidir. bu, beşiktaşın şampiyonluk hikayesidir hikâyenin ilk sayfasını 4-1 lik vefa galibiyeti süslüyordu. beşiktaşın genç kadrosu o gün taraftarlarına 4 golden fazlasını vermişti: ümit... fakat insanoğlu sadece ümitle yaşamazdı ve beşiktaş ikinci maçında beykoz'a (1-1) takılıverince, hayâl kırıklığı sert tenkidlere kapı açmıştı: «bu kadrodan şampiyonluk beklenmezdi.»
ama bu takım feriköy'ü, karagümrük'ü, altınordu'yu, göztepe'yi peş peşe sıfıra karşı yeniyor, izmir'den puan vermeden, gol yemeden dönüyordu ankara'ya gidecek, orada da puan kaptırmayacak, kalesine gol attırmayacaktı. bu başarılara dahi dudak bükenler berabere biten istanbulspor ve kasımpaşa maçlarını misal gösteriyor, «daha çoook maç var» diyorlardı. öbür şampiyon adaylarının daha az mı maçı vardı?.. genç kartalların kulağı tıkalıydı bu ümitsiz, sözlere... onlar kulaklarını tribünlerden «şenol... birol... goool» nidası gelince açacaklardı. ve işte bu takım galatasaray'ı da, fenerbahçe'yi de birer golle yeniveriyordu.
1959 ömrünü doldurmuş, nöbeti 1960 a devretmişti. yeni yılın başı, milli ligin ilk devresinin sonuydu. beşiktaş'lı gençler yeni yıla da galibiyetle başlamışlardı.
ligin birinci yarısında siyah -beyazlı takımı yenen çıkmamıştı. ilk haftalarda galatasaray, ortaklarda fenerbahçe liderlik tahtına çıkmışlardı. lâkin devrenin sonunda tahta oturan, beşiktaş olmuştu. son gülenin iyi güldüğü, bir gerçekti. beşiktaş 19 maçından sâdece 3 ünde berabere kalarak 3 puan kaybetmişti.
«ikinci devrede neler olacak?» sözü duyuluyordu bu sefer de... evet, ikinci devrede neler olacaktı?... galatasaray izmir'de ankara'da cömertçe puan verirken fenerbahçe de ezeli rakibini bu mirasyedilikte yalnız bıramayacaktı. sarı-lâcivertli takım izmir'den sâdece bir tek puanla dönüyordu... ve işte beşiktaş da ilk defa mağlûbiyet acısı tadıyordu. izmirspor'un cilvesine karakartallar da boyun eğmek zorunda kalmıştı. fakat aynı kartallar, galatasaray'ı gene 1-0 yenecek ve şampiyonluk gülünü koklamaya giderken, dikenlerden sıyrılacaktı. «spor - toto»nun başladığı hafta izmir'de izmirspor'a 3-1 yenilen beşiktaş, rakiplerini fazla sevindirmemiş, yeniden galibiyetleri peşpeşe sıra lamıştı. ve bu arada bir gün siyah - beyazlılar tribünde otururken, taraftarları koşup alınlarından öpüverdiler. beşiktaş şampiyon olmuştu!!! o gün sahaya çıkmadan şampiyonluğa ulaşmıştı beşiktaş... çünkü kendisini en yakından takip eden fenerbahçe, galatasaray'a yeniliyordu. bundan sonraki iki karşılaşma «formalite maçı»ydı artık...
işte ferikoyü de 1-0 altetmişlerdi. fenerbahçe ile defteri kapayacaklardı. ancak, siyasi durum, defterin bir müddet daha açık durmasına sebep oluyor ve havasını kaybeden şampiyona da başka şartlar (hattâ başka program) içinde oynanıyordu. maçı kaybeden, fakat şampiyonluğu kazanan beşiktaşlılara düşen, galip fenerbahçeli kardeşlerini tebrikti ve onlar da bu centilmenlik vazifesini yerine getirerek «iyi sporcu» notunu alıyorlardı.
neresinden bakılırsa bakılsın. beşiktaşın kazandığı bu şampiyonluk, her yönü ile «hak edilmiş» ti. siyah -beyazlı takım 38 maçından 29 unu kazanmış ve sadece 2 sini kaybetmişti. böylece beşiktaş «milli ligin en çok kazanan ve en az yenilen takımı» ünvanını da alıyordu. bu kadar da değil... siyah - beyazlı kaleye 38 maçta giren 15 gol, beşiktaş'a «en az gol yiyen takım» sıfatını da ekliyordu. hele bu kalenin 38 maçta da ayni kaleci tarafından korunduğu hatırlanırsa...
esasen beşiktaşın başarısında en mühim nokta, yahut ki mühim bir başarısı da, aşağı yukarı ayni kadro ile oynamasıydı. kaleci necmi, kaptan nazmi ve bir zafer temposuna isimlerini veren iki genç yıldız, şenol ve birol 38 maçın 38 inde de oynamak başarısını göstermişlerdi. işte bu rakamlarla, necmi'nin «en az gol yiyen kaleci» olmasını da katmak ve takdir ölçüsünü arttırmak gerekti.
beşiktaş takımı 38 maçtan 11 ini 1-0 kazanmıştı. bu da, siyah - beyazlı lakımın mücadele kudretine bir misaldi. tek gollük galibiyeti koruyabilmek, kolay iş değildi. öte yandan beşiktaş'ın 38 maçtan 25 inde giç gol yememiş olması ve 29 galibiyetinden 22 sinde sıfıra karşı kazanmış bulunması, şampiyonların değerini bir kat daha arttırıyordu.
siyah - beyazlılar sadece 4 maçta hiç gol atamamışlar ve karşılaştıkları 19 takımdan sadece birini (istanbulspor'u) iki maçta da yenememişlerdi.
beşiktaş 38 maçında 68 gol atmışti. bu 68 golden 64'ünü «arif-nazmi-şenol-birol,ahmet»
forveti kaydetmiş birini sabahattin, üçünü de rakip müdafaası kendi kalelerine atmışlardı. başarılı forvetin 64 golü bölüşmeleri şöyle idi: 15 gol arif, 14 gol birol, 13 gol nazmi, 13 gol şenol, 9 gol ahmet..
avrupa şampiyon klüpler turnuasında türk futbolunu temsil etmek gibi bir şerefe de ulaşan, beşiktaş'ın başarı hanesinde çeşitli yönlerden başka parlak notlar da vardı. mesela: milliyet'in yıldız krallığında ön dereceleri alanlar, mevsimin istikrarlı hafı kaya ile güvenli kalecisi necmi idi. öte yanda, beşiktaş'ı şampiyonluğua ulaşması kadar, 14 üncü maçta aldığı liderlik bayrağını millî lig koşusunun yarış ipine kadar elinde götürmeğe muvaffak olduğu için de ayrıca tebrik gerekirdi. çok larının küçümsediği genç beşiktaş kadrosu işte bir mevsimde böylesine büyük başarıya erişmiş, türk futbolunda parlak bir sayfanın kahramanı olmuştu.
kutik (antrenör): «beşiktaş kulübüne antrenör olduğum zaman elime verilen genç kadroya aşılamak istediğim ilk şey modern futbol bilgisi ve kollektif oyun ruhu idi. kısa zamanda antrenman sistemime intihak eden talebelerim beni makçub etmediler ve en çetin rakipler karşında dahi istenilenden fazlasını vererek beni şampiyon bir takımın hocası mevkiine çıkardılar. zafer hepimizindir, bütün beşiktaş camiasına, futbolcularına ve bunu azamî müzahereti gösteren kulüp idarecilerine teşekkürü bir borç bilirim.»
fevzi uman (umumi kâtip): «eser bir veya iki kişinin değil bütün beşiktaş camiasınındır. tekrar beşiktaş ruhunun canlanması ve siyah - beyaz takımın şampiyonluğu hepimizi sevindirmiş bulunuyor. bize bu sevinci bahşeden ve beşiktaşımızın şampiyonluğunda hisse sahihi olan bütün arkadaşlarımı candan tebrik ederim.»
hakkı yeten (beşiktaş'ın emektarı): «uzun zamandır şampiyon olamayan beşiktaş takımının 1959-1960 yılında milli lig şampiyonu olmasına eski bir beşiktaşlı olarak ziyadesiyle sevinç duydum.»
necmi: 38 maç nazmi: 38 maç şenol: 38 maç birol: 38 maç kaya: 36 maç arif: 35 maç ahmet: 30 maç münir: 29 maç tuncay: 29 maç bahattin: 29 maç sabahattin: 25 maç nevzat: 11 maç sabri: 11 maç faik: 8 maç ayhan: 8 maç mustafa: 7 maç ilhan: 5 maç doğan: 3 maç cengiz: 1 maç
5 yıl avrupa şampiyonluğunu kazanan «beyaz şimşekler» in reisi bernabeu «beşiktaşla tekrar karşılaşmak en büyük arzumuzdur» dedi
avrupa şampiyon kulüpler turnuasını beşinci defa kazanarak «şampiyonlar şampiyonu» ünvanını elde eden real madrid kulübünün reisi santiago bernabeu, «beşiktaş'ın türkiye'yi temsil hakkını tekrar kazanmış olmasından duyduğum memnuniyet büyüktür» demiştir
real madrid kulübünün şeref salonunda ve alın teri ile kazanılmış beş şampiyonluk kupası önünde yapmış olduğumuz samimi konuşmada ispanyanın bir numaralı spor adamı bernabeu, siyah - beyaz renkli beşiktaş kulübünün bayrağını işaret ederek en büyük arzularının avrupa kupasında tekrar türkiyenin bu sempatik ve centilmen takımı ile karşılaşmak olduğunu söylemiştir. beşiktaş'ın genç elemanlardan kurulmuş olduğunu, başarılarını yakınen takip etliğini ifâde eden bernabeu sözlerine şunları ilave etmiştir: «- bugüne kadar avrupa şampiyon kulüpler turnuasında, muhtelif milletlerin temsilciliğini yapan takımlarla müteaddit müsabakalar yaptık. fakat hemen ilâve edeyim ki hiç bir takımı beşiktaş kadar sempatik ve hiç bir milleti de türkler kadar kendimize yakın bulmadık. buna evvelce de gazeteniz vasıtasiyle verdiğim beyanatlarda temas etmiştim. istanbulda sıcak bir dostluk halkası içerisinde kalmış olduğumuz günleri unutamıyoruz. tekrar bu tarihi şehre gelmeyi ve futbolu iyi anlayan, takdir hükümlerini son derere bitarafane kullanan türk seyircisi önünde oynamak en büyük arzumuzdur. beşiktaş takımına önümüzdeki yıl yapacağı müsabakalar için şimdiden başarılar dilerim.»
1959-60 milli lig maçlarında galatasaray ve milli takım santraforu metin 33 gol atarak kırılması güç bir rekorla gol krallığına erişmiştir. metin'den sonra gol krallığı yarışmasındaki diğer dereceler şöyledir:
1959-60 sezonunda oynanan milli lig maçlarında beşiktaşlı kaya 91 yıldızla milliyet'in yıldız kralı olmuştur. diğerlerinin aldıkları dereceler şöyledir:
1959-1960 futbol sezonunda milli ligde 380 maç yapılmıştır. 6 şehirde oynanan bu karşılaşmaları 1.184.547 kişi seyretmiştir. son hâdiseler dolayısiyle milli ligin son müsabakaları bursa, eskişehir ve konya şehirlerinde oynanmıştır.
yine bu 380 karşılaşmayı seyreden 1.814.547 sporsever stad gişelerine net olark 8.736.719 lira ödemişlerdir.
yularıda elde edilen bu rakmlar şimdiye kadar liglerde elde edilen seyirci ve hasılat rekoru olarak kaydedilmiştir.
hatırlanacağı gibi milli ligin ilk devresinde milli lig maçları ankara, izmir ve istanbulda oynanmış ve istanbulda oynanan 97 maçta 624.381 kişi, ankarada oynanan 46 maçta 179.928 ve izmirde yapılan 47 maçta 126.185 kişi seyirci olarak bulunmuştu. ilk devrede 3 şehirde oynanan bu maçlardan elde edilen hasılat miktarı ise 4.833.730 lira idi.