ya basri olmasaydı... kahraman bapçum, fenerbahçe - izmirspor maçına ait yazısına dün boyle başlamış ve şöyle devam etmişti: «eee! basri ne yaptı yani? takımını galip mi getirdi? takımının gollerini mi attı? hayır, böyle bir şey yapmadı basri... ama dünkü maçı görenler stadı terkederken «ya basri olmasaydı?» diye düşünüyorlardı.»
evvelki gün stadı terkederken dün de karşıyaka maçından çıkarken ayni şeyi düşündüler: «ya basri olmasaydı?»
ben, bapçumdan farklı devam edeceğim ama basri, dün takımını galip mi getirdi? evet. takımının gollerini mi attı? evet... fakat basri bunlardan önemlisi takımına öyle bir ruh verdi, öylesine örnek oldu ki, bu hız , fenerbahçeyi zorlu bir maçtan kolay çıkardı. san - lacivertli kadro, alışılan on birden hayli farklıydı. özcan yoktu, naci yoktu, şükrü yoktu, lefter yoktu. sonuncusu cezalı olduğu için oynayamazdı. ya evvelkiler? fenerbahçeli yetkililer «tedbili mekanda ferahlık vardır» diye düşünmüş ve şükrü, nedim, niyazi gibi eski isimlerin yanında, bir yeni transfere, küçük ali'ye de fırsat vermişlerdi.
fenerbahçenin takımı değişikti ama oyun başlayınca görüldü ki, sistemi aynıdır: önce bir gol yiyecek ve sonra gayrete gelecek. bütün istifhan da buradaydı: «istim arkadan gelecek mi?» bazan - kasımpaşa ve izmirspor maçlarında olduğu gibi - karşı takımın attığı bir gol, istim borusunu tıkayıveriyordu işte basribib kureti burada görüldü. fenerbahçe onbiri henüz 3 üncü dakikada mağlûp duruma düşmesinin sarsıntısını bir hamlede üzerinden atıverdi. takımın diğer elemanları da basrileşiverdiler.
ilk dakikada, ilk hücumda üstüste çekilen yedi şutla dolu bir kasırgayı, karşıyaka kalesi golsüz atlatıvermişti. kaleci ve müdafiler âdeta bir duvar çekmişlerdi kala önüne... fenerbahçe kalesinde ise duvar da olsa, para etmiyecekti. çünkü karşıyaka sağhafı sabahattin öyle bir frikik çekti ki, bu golü «yemem» diyen kaleci çıkamazdı. feza füzelerinin uçtuğu bir devre yakışır, füze gibi bir frikik atışıydı bu...
fenerbahçe bir gün önceyi hatırladı: izmirspordan verilen golün üstüne bir ikincisinin gelmesini... karşıyakanın vefaya hediye ediverdiği dört gol... işin şakaya gelir tarafı yoktu. basri «vatan kurtaran aslan» rolünü bir gün önceden almıştı. üstelik bugün -uzun zamandır arzulandığı yerde -forvette yer alıyordu. o halde mükemmel bir bek olduğu kadar bir forvet olduğunu da değil, fakat her yerde başarılı bir «futbolcu» olduğunu isbat etmeliydi. etti de... 15. dakikada canın düşürülmesi hakikatte cezalandırılmamalıydı. çünkü ortada açık bir avantaj vardı. hakem de insandı, o da hata yapardı. yapmıştı. niyazi favl atışını kaleye havale etti. basri hızla çıktı, topu tuttu ve sağ şutunu çekti. kaleci karşılıyordu. basri bu defa esas ayağını, solunu denedi: sert bir şüt ve beraberlik golü... golden 10, maçın naşlayışından 25 dakika geçmişti ki. küçük ali soldan indi. fenerbahçe formasını ilk giydiği resmi maçta, alinin ne yapacağını merakla bekleyenler nefis bir orta yaptığına şahit oldular. genç basri... evet, basri şimşek gibi fırlıyor ve topu bu defa kafayla ağlara yapıştırıyordu.. fenerbahçe bir bek kaybederken, bir forvet kazanıyordu galiba...
bundan sonrası, nisbeten kolaydı. nitekim şeref - k. ali kombineazonundan gelen top, can'ın istediği gibi sert vurulmayışına rağmen, isabetli dokunduğu için, karşıyaka kalesine girerken, sarı - lâcivertliler iyice rahatlıyorlardı.
ceza sahası içinde hasmı itmenin, çelmelemenin kuvvetlisi, hafifi yoktur. itme itmedir, çelme de çelme... ama nedense bizim hakemler penaltı vermek için ille de «sedyelik» durum veya on metre yerde sürüklenen bir oyuncu görmek istiyorlar, yahut da kaleciden başka bir futbolcunun ceza sahası içinde topu bloke etmesini... halbuki bütün ülkelerde «penaltı» itme, çelme ve diğer nizam dışı hallerde tereddütsüz verilen cezadır. bu çekingenliğin dün de iki örneğini gördük. ilk devrede nedimin topu koluyla düzeltmesi de, şerefin topla akarken düşürülmesi de birer penaltı idi.
neyse ki, ikinci devrenin 9 uncu dakikasında yükselin kaleye giderken düşürülmesinde hakem ilk devredeki gibi müsamahalı davranmadı ve düdüğünü öttürdü. can bir gün önceki kadar soğukkanlı, penaltıyı gole çevirdi. bundan aonrakl 36 dakikalık gayret 4-1 lik tabelâyı değiştiremedi.
iki testi tokuşunca biri kırılırdı. iki şampiyon çarpışınca da, biri yenildi. f. bahçeliler hırslı oynadıkları ilk devrede neticeye ulaşmışlar, daha durgun göründükleri ikinci yarıda da galibiyeti perçinlemişlerdi. umumi havasıyla maç vasat kalitede geçmiş, fenerbahçe de takım halinde «vazifesini yaptı» notunu almıştı. karşıyaka ise bir gün önceki rüzgârından çok şey kaybetmişti. hele forvet, varlığını pek az hissettirmişti. anlaşılan, cumartesi günkü izmir fırtınası (fenerbahçeden bir puan kopardıktan. vefayı dört yıldırıma marut bıraktıktan sonra dinmiş ve yağmurdab tonra çıkangüneş izmirlileri gevşetmişti. ama gene de istanbul seyircisi «izmir futbolu» nun varlığını unutmayacaktı.