fenerbahçe ile galatasaray arasındaki uzun senelerin rekabetini göz önüne alanlar galatasaray bütün dezavantajlara rağmen ezeli rakibine «sahada teslim olmaz» demişlerdi.
dünkü oyun ve netice. sarı-kırmızılıların hakikaten «teslim» olmayışlarının bir ifadesidir. g. saray oyuna şuurlu başladı, muvazeneli ve ölçülü tutumunu maçın sonuna kadar devam ettirdiler. aksi olsaydı - şansı hesaba katmıyoruz - galatasarayın farklı bir mağlûbiyete uğraması işten bile olmayacaktı. zira formsuzdu, moralman çöküktü ve idari bir kriz geçiriyordu. bu aleyhteki faktörleri ancak ve ancak galatasaraylılık ruhu yenebilirdi. nitekim de öyle oldu. «galip sayılır bu yolda mağlup» sözü dünkü sarı-kırmızılı on bir için pekalâ söylenebilir. takımın tertibi galatasarayın yüzde yüz müdafaa taktiri ile sahaya çıktığını gösteriyordu. suatin ve erolun yan haflara kaydırılması, keza coşkunun ismen sağ iç, fakat aslında ölü sahada oynatılması. ahmet bermanın zaman zaman gerilere kayarak bir müdafi gibi çalışması başkaptan eşfak aykaçın maçtan evvel düşündüklerinin «müdafaaya ehemmiyet vermek» olduğunu anlatmaya kafiydi. galatasaray, fenerbahçenin ilk hızlarını kırıp maçı relantiye aldıktan ve hatta devreyi 0-0 bitirmeye muvaffak olduktan sonra ikinci devrenin başlarında hücum denemelerinde bulunmaları yerinde bir hareketti. zira hemen neticeyi temin edebilecek bir gol kazanmak ve akabinde de «çanakkale geçilmez» müdafaasına başvurmak... üstüste kazandıkları 3 kornerden bir tanesini gol yapabilselerdi sarı-lâcivertli takım beraberliği temin edebilmek için dahi galatasaray in nısıf sahasında bir hayli ter dökmek mecburiyetinde kalacaktı. son haftalara kıyasen galatasarayın çok iyi bir maç çıkardıklarını kaydederken, ahmet bermanın, metein ciddi bir müsabaka çıkartacak hüviyete sahip olmadıklarını hatırlatmak isteriz. buna mukabil galatasaray haf hattı, maçın bütün yükünü üzerinde taşımış ve fener akınlarının mühim bir kısmını kendi sahasında karşılayarak zararız hale getirmeye muvaffak olmuştur. yalnız takım halinde biraz hırçın ve asabi oynadıklarını da kaydetmek yerinde oalcaktır. fenerbahçeye gelince; nice maçı arifesinde sertlikten fazla ürken fakat onun kadar da iyi netice alamamaktan korkan sarı-lacivertliler, rakiplerinin şuurlu ve mücadeleli oyunu karşısında zamun zaman bocaladılar. ilk dakikalarda canın sakatlanarak «bir gölge adam» halinde sahada dolaşması, en azından yükselin direkten dönen kafa şutu kadar talihsizlikti. lefter'in ilk ve ikinci devrelerde attığı iki şaheser frikiğini tuncayın kurtarışları için de «fevkalade demek icab» eder. turgay can'ın attığı voleye iste ancak seyirci kalabildi. bu golü hatalı yedi demiyoruz. çünkü sakat can'dan böyle bir hareketi beklememekte haklıydı. fenerbahçe takımı umumiyetle maçı hakim oynamasına rağmen yine de derli toplu bir hüviyet arzetmedi. hücum hattı dağınık, haf hattı ise lüzumundan fazla topu havaya kaldırıp durdu. bunun fenerbahçenin yerden kısa paslı bol deplasmanlı oyunu ile alâkası yoktu. kaldı ki karşısındaki insayd geri oynamasına rağmen o ileri gitmiyor ve en kritik zamanlarda favulü hareketlere tevessül ediyordu. topu yere indirmelerinin rakiplerine faikiyet sağlamaya kâfi geleceğini fenerbhaçe ancak galibiyet golünü attıktan sonra düşünebildi. çok mühim bir maç arifesinde galatasaray gibi bir maniayı aştığı için fenerbahçe tebrik edilmeye hak kazanmıştır. ancak en büyük tebrike, nice'yi avrupa kupasından eleyebildiğinde alacaktır.