bizde hep böyledir: «her kes kendi işini üstünkörü görür de, başkasının üzerine vazife olan işleri yapmağa kalkar.»
günlük hayatımızın her sahasında rastlanan bu gerçek, dün de bir futbol sahasında karşımıza çıkıverdi: «fenerbahçe forvetinin esas vazifesi olan golleri, müdafaa elemanları yaptılar.»
hani bu, «modern futbol» ün icaplarını yerine getirmeden doğsa, türk sporu adına bir övünme vesilesi olurdu. lâkin hakikat bundan biraz farklıydı. fenerbahçenin ilk lig golünü bir bekle iki hafın kaydetesi, başarıyla tatbik edilen bir sistemin sonucu değil, doğrudan doğruya forvet hattının bir müddet beklenen ahengi bulamayışının ifâdesitdi. hatta biraz da -hattâ biraz değil, çokça- vefanın istidatlı kalecisinin tecrübe eksikliği, heyecan yüksekliği, bu işte rol oynadı.
feriköyden güç kurtulmuş, kasımpaşadan kurtulmakta ise geç kalmış fenerbahçe takımı, üçüncü maçında «rahat ve net» bir galibiyet aldı. ama çıkardığı oyunla, seyirciden pek de parlak not almamıştı. «takım oyunu»ndan ziyade, fert fert ve zaman zaman gösterilen gayretlerin semeresi görülüyordu. dağınık bir oyun tarzı tutturan ve hele topu gelişigüzel sağa, sola, havaya savurmakta ısrar eden vefalılar da, maçın güzelleşmesini engellemekte büyük hisse sahibi oldular.
fenerbahçe için «5-1» lik netice, «iyi» belki «çok iyi» idi.
vefa için «1-5» lik mağlubiyet «kötü», belki «çok kötü» idi.
fakat hakikatte «iyi olmayan» maçın kalitesinden başkası değildi. karşılıklı altı golle süslenen bir oyun, daha zevkli, daha heyecanlı, daha canlı ve nihayet daha kaliteli olmalıydı.
gariptir: fenerbahçe, peşpeşe sıralanan ve bir galibiyet garantisi olan üç gole, forvetinin henüz ahengini bulamadığı devrede ulaştı. vefa da henüz nasıl oynayacağına karar vermiş değildi bu sırada... ayni tereddüdü kalecisi de gösterince, avni, naci ve niyazi uzaktan şutlarla, forvetlerinin yapamadığını yapıverdiler.
maçın ikinci yarısındadır ki, sarı-lacivertli forvet (daha doğrusu beş forvetten üçü) normal kıvamlarını buldular, hattâ arasıra normalin üstüne de çıktılar. böylece sayı tabelâsı gittikçe yükseldi. arada bir anlık durgunluk isee, vefaya, şeref sayısını kazanmak imkânını sağladı. «gününde» lefter'in, «formda» ergunun. her zamanki gibi «faydalı» mikronun yanında, canın «klâs» ından, yükselin «enerji» sinden de bir şeyler beklendi. ama bu bekleyiş maç bittikten sonraya kadar devam edecekti.
vefada ise dört, beş farklı durumda dahi, başta muhterem olmak üzere müdafaa hiç de ezilmemişti. üç golden sonra kaleye alınan sezai, önce başarılı müdahalelerle «ilk devrede keşke oynasaydı» dedirtiyordu. fakat dördüncü goldeki gecikmesi ve hele lefterin «çift vuruş» una el uzatarak «gol» e fırsat vermesi, yeşil-beyazlı takımın dûn kaleciden yana cidden «şanssız» olduğu gerçeğini ortaya koyuverdi.
ağları bulan ve bulmayan toplar
rüzgârı arkasına alan fenerbahçe ilk tehlikeyi 8. dakikada yaratmıştı. lefterin sert şutunu baskın güzel bir plonjonla yumrukluyor ve «gol» ü uzaklaştırıyordu. ancak 17. dakikada can'dan aldığı pasla inen mikro mustafa, sağdan kenardan. çok zor durumda ve rahminin müdahalesine rağmen topu ortalıyordu. ahmetten seken top, ilerlemiş olan avni'yi, avni'nin ceza tahası dışından sıkı şutuyla da vefa filelerini buluyordu: 1-0.
aradan üç dakika geçmişti ki, muhteremin sebep olduğu frikikte lefter, topu hemen yanındaki sağbek naciye aktarıverdi. nacini falsolu şutu... baskının uçuşu... ve: 2-0.
fenerbahçe gayet rahat oynuyordu. vefanın dağınık gayreti, bu rahatlığı artırıyordu. 41. dakikada can'ın ortası kaleciyi de aşmışken, yüksel kale ağzında ıska geçiverince... ilerdekiler atamıyorsa geridekiler de atamıyor değil ya... işte niyazi 2 dakika sonra, 40 metre kadar uzaktan soldan topu kaleye yolladı. yükselin topa dokunacağını sanan baskın çıkış yapınca kontrpiyede kaldı, yuvarlak da filelerle kucaklaştı: 3-0.
son dakika beklenen olayı gördük: corc «sakatlandığını söyleyip» çıktı. ismet girdi. ismet ikinci devrede takımına hakikaten faydalı olacaktı. ama o ısınıncaya kadar mikro dördüncü golü atmıştı bile... devre başlayalı henüz 4 dakika olmuştu. ergunun nefis pası, lefter'in ondan da nefis sürüşü ve pası, mikronun yakından şutuyla ağları buldu: 4-0.
dört gol, fenerbahçeyi bir an durmağa, vefayı da canlanmağa sevketti. . işte bu sırada (72. dakikada) ismet'in sağdan mükemmel şandelini özcan arkaya atlayark kurtarıyor, lâkin alkışı henüz hak ederken, bu defa ismetin soldan vurduğu kafaya seyirci kalıyordu. hilmi topu düzeltmiş, ismet de kafayı vurmuştu: 4-1.
eğer lefterin sıkı şutu üst direğe çarpmasa, fenerbahçe belki de bu durgunluğa düşmeyecekti. ismetin golü, sarı-lâcivertlileri tekrar canlandırdı. ve nihayet maçın bitimine 9 dakika kala, ergunun düşürülmesiyle doğan «çiftvuruş»» u lefter - futbol seyircisi tâbiriyle - «bomba» gibi çekince, kaleci kurtarmak istedi. şut öylesine sertti ki, top sezaini ellerini sıyırarak filelere takıldı: 5-1 golü atan kaleci olmuştu.