biz, bu işin içinde olanlar, kendimize ait olmasa bile böyle büyük maçların arifesinde, o maça hazırlanan takımların yanlarında gibiyizdir.
o kadar ki, kafalarımızda çıkarabilecekleri en iyi onbirleri kurar, hattâ bâzen içimizden, bâzen de dayanamayıp açığa vurarak: «ben olsaydım şöyle oynatırdım, böyle yapardım» filân gibilerden ukalâlıklar bile ederiz. dün gene bunları düşünürken: «şu içimden geçenleri gazeteye döksem. allahın bildiğini kullar da bilsin. hem de onlar geniş futbol ailemizin kulları... yabancı değiller ki» deyip kalemime sarıldım.
f. bahçe'li olsaydım
evet! fenerbahçeli olsaydım ilk önce kaptan şerefi çağırır: «şeref! sen kuvvetli, kudretli bir lokomotifsin. hiçbir maçta vagonluğa razı olma sakın. bu takımın hammallığını hep sen mi yapacaksın diyenlere aldırma. sen ancak şevkle, azimle takımının yükünü taşıdıkça yükselen bir fenerbahçe’nin gıpta, takdir edilen, sevilen, sayılan kaptanı şeref olmakta devam edersin, bunu unutma» derdim. sonra şükrü’yü karşıma alır: «şükrü! bugün bütün futbolseverler sana son yılların en parlak ümidi diye bakıyorlar. allah seni şaşırtmasın. allah seni şımartmasın» derdim. ve diğer bâzı fenerbahçeli futbolcuların da kulaklarım şöyle bükerdim:
ismail! senin sahaya çıkıp da vazifeni yapmadığın maç yok denecek kadar azdır. başarılı maçların ise saymakla bitmez. fakat ne olur, şu futbol sahasının çizgilerini genişlet. hayatının çerçevesi yapıver.
birol! öyle mukemmel bir tekniğe sahipsin, oyunun gidişatım değiştirecek öyle bir oyun zekâsına mâliksin ki seni sahada silik, pasif görünce ister istemez en fazla sana kızıyorum.
yaşar! biliyorum sahaya hep formana ilişik pahası ağır bir etiketle çıkıyorsun. bu ağırlık seni çökertiyor. seni eziyor.
unut artık bütün bunları. kırılmadan, bezmeden çalış. o zaman «helâl olsun!» sesleri yükselir pek yakında.
şenol! neredesin şenol? kafası ayrı, ayakları ayrı ayrı birer silâh olan o gürbüz, o bitirici şenol... yoksa artık kendini mi bitirdin? bitmediğini ispat edeceğin günü öyle sabırsızlıkla bekliyorsun ki şenol!
aydın! bâzen çok fazla varsın, bâzen ise hiç yoksun sahalarda. senin gibi büyük bir teknisyen bir hafta pek çok, hemen öbür hafta hiç yok nasıl olabiliyor anlıyamıyorum doğrusu.
futbolu sevdiğim, futbolunu da çok beğendiğim için de bir gün «bir varmış, bir yokmuş» diyecekler diye de korkuyorum.
beşiktaş'lı olsaydım
evet! beşiktaşlı olsaydım ilk önce kaptan necmi’yl çağırır: «necmi! benim bildiğim sen her zaman kale ağlarının
önünde, kalenin içinde, kafeste bir panter gibisindir. mükemmel refleksler, inanılmaz bir çabukluk vardır sende. amma kafesinin önü açık, icabında ok gibi fırlamalısın kafesinden de» derdim. sonra süreyya’yı karşıma alır; «süreyya! seni ilk günlerinde çok takdir ettiğim yeni bir ali ihsan doğuyor diye zevkle gözlemiştim. doğdun, amma bu türlü gerektiği kadar serptirmedin. neden? niçin daha istekli, daha hırslı olamıyorsun bilmem. halbuki birçok meziyetlerinle olmalısın, olabilirsin yeni bir ali ihsan, beşiktaş için» derdim ve bâzı diğer beşiktaşlı futbolcuların kulaklarını da şöyle bükerdim:
suat! klâs, teknik, stil üç buudunun ortasında senelerce şâhâne ve mücessem bir temsil oldun biz futbolseverler için. bu temsillerin ihyasını, devamını istiyor, bekliyoruz.
kaya! sana nazar değmesin oğlum! vazife aşkına, sportmenliğine, istikrarına, sağlam futbolculuğuna nazar değmesin.. allah seni bu doğru yoldan ayırmasın oğlum!
yusuf! şendeki rahat kontrol, sendeki topa hükmediş inan ki büyük pazarların büyük adlarında bile yoktur. top ayağına yapışık sanki... fakat çok kere öylesine yapışık ki diğer takım arkadaşların; «acaba biz başka bir top bulup onunla mı oynasak» diye düşünüyorlar herhalde. bu olağanüstü top kontrolünü yapıcı paslara, şütlere temel olarak kullandığın gğn beşiktaş’a çok faydalı bir (suarez) olabilirsin. buna inan yusuf! tabii kondisyonunu da yüzde yüz arttırmak şartiyle.
faruk! türk futbolunun son senelerde pek özlediği bir dinamizm içindesin. bir sürü meziyetlerin de cabası.. belli ki bir yere çıkmak azmindesin. fakat asıl çıktığın zaman kendine daha yüksek bir yer aramalısın.
sanlı! beşiktaş'ta ilk top koşturduğun günler herkes bu çocuk ilerde çok şanlı olacak diyorlardı.
ben gene de inanarak böyle derim. ancak futbolun zerafet, meharet kadar dirilik ve mücadele gücü de istediğini hiçbir zaman unutmamalısın, işte o zaman pek, amma pek şanlı olabilirsin sanlı!
işte böylece içimdekileri dışarı döktükten sonra gene kendi kendime düşündüm. şimdi, muhakkak bana da: «sen kıymetli tavsiyelerini biraz da kendi futbolcularına saklasan. onlara da söylenecek öyle şeyler var ki» diyenler çıkacak pek tabii... böylelerine de «haklısınız» dan başka ne denir ki...