sarı - kırmızılıların bugün yapacakları antrenmana sakat olan turan, ergün ve ahmet tuna çıkmayacaklardır. ertan ise ankaragücü maçında saha dışı edildiğinden ilk resmi maçı altay karşılaşmasında oynayamayacaktır.
gündüz kılıç, son maçlar ve sakatlıklar ile ilgili olarak, «yara sarmakla meşgulüz, şimdilik konuşacak bir şeyimiz yok.» demiştir.
kılıç: «her maç gibi buna da hazırız», eken: «deplâsmanda puan kaybetmemek isteriz»
mithatpaşa stadında bugün türkiye ligine dahil iki karşılaşma yapılacaktır.
(...)
saat 14.30’da galatasaray ile altay haftanın ilgi çekici müsabakalarından birine çıkacaklardır. geçen hafta ankara’da ankaragücünü 3-0 mağlûp eden galatasaray bugün kendi sahasında altay'a karşı favori kabul edilmektedir. izmir'in siyah - beyazlılarının ise; güçlü bir defans taktiğiyle, beraberlik hedefine ulaşmaya çalışacakları anlaşılmaktadır.
takımların muhtemel tertipleri şöyledir:
galatasaray: bülend - bahri, doğan - naci, ahmet, mustafa - yılmaz, ayhan, ergün, metin, tarık.
yok, yok, jübile falan değil... festival değil. hem artist, daha doğru bir deyimle artist - futbolcuların maçı... bir tarafta «taçsız kral» ın yakışıklı jönü metin oktay, öbür tarafta «kavgasız yaşayalım» adlı bir kordele ile beyaz perde illetine tutulan başka bir yakışıklı adam; varol ürkmez.
altay'lı varol’un beyaz perde tecrübesi, metin'inkinden tabii ki fazla. metin daha ilk filmini çevirmeden, varol üçüncüyü falan bitiriyordu.
koca yaz mevsimini kızgın güneş altında ve kameralar karşısında geçiren iki milli futbolcu bugün artistlikten değil, futbolculuktan imtihan olacaklar. bu beyaz perde merakı önce çadır tiyatrosuna, sonra halkın diline düşen altay'lı «panter kaleci» şöyle konuştu dün: «çekoslovakya maçından sonra hakkımda çeşitli dedikodular çıkaranları utandıracağım. g. saray maçına gelince, daima söyledim. galatasaray büyük takımdır. fakat biz onlardan daha formdayız izmir'e en azından bir puanla döneceğiz.»
ilk filminin gösterildiği günlerde, ikinci bir film çevireceği söylentileri yayılan galatasaray kaptanı metin oktay da milliyet‘e altay maçı için şöyle demişti: «banko metin» yâni, garanti galibiz, demenin futbolcası!
şimdi temenni edelim ki iki artist - futbolcu kendilerine şöhret kapılarını açan futbolculuk mesleğinin adamı olarak sahada gözüksünler. çünkü halk ikisini de futbolcu olarak daha çok tutuyor da!
ayhan'ın 14. dakikada attığı golden sonra galibiyeti çantada keklik gören
g. saray'ı altay çelmeledi: 1-1
maç ağır, cansız ve dağınık bir tempoda geçti. siyah - beyazlı'ların golünü ikinci yarıda ender kaydetti
kahraman bapçum
ağır, cansız, dağınık başladıkları oyunda iki açıklarının gittikçe süratlenişiyle, kargaşalıkta su yüzüne çıkmayı becermişti galatasaray.. birşeyler olabilecekti... ve ondördüncü dakikada oldu da: orta sahadan sola ileri doğru yatırdıkları bir açılışta top, taç çizcisiyle orta çizginin birleştiği yerde 10-15 metre kadar ileride metinin önünde kaldı. durdu metin ve başını kaldırıp bakındı. sonra birden topu dibine bir sihirbaz değneği ile dokunur gibi çakıverdi. tâ sağ tarafa doğru, belki biraz da rüzgârdan aldığı falso ile, bir yarım daire çizerek ceza sahasının içine iniyordu top...varol dahil herkesin şaşkın bakışları altında, gerilerden kopup gelen ayhan, topu yere indirirken şütünü de yapıştırdı.
maç alınmıştı artık galatasaray hesabına... hiç değilse kendileri böyle düşünüyorlardı. hele bundan dokuz dakika sonra varolun necdete çarpıp kalan degajını, sağ bek yılmazın duraklamasından faydalanıp kapan ergün ceza sahasının köşesinde, üzerine gelen varolun da altından topu boş kaleye yuvarlayınca. bu top girmedi, yetişen numan kesti, açtı ama galatasaraylılar için maç çantada keklik oldu artık.
sonra başladıkları gibi ağır, cansız, dağınık futbola devam ettiler.
ikinci devreye de böyle başlayacaklardı. oysa galatasarayın «deneme elemanı» rolündeki genç sol bekini evirip çevirip vızır vızır kaçan çabuk adam aytekin, ibrahim’le enderin devamlı top ezişlerine rağmen ayfer’le oğuzu kendi temposuna uydurmuş, tozunu atıyordu galatasaray defansının. galatasarayın geri dördünde ahmetten başka kesicilik yapan yoktu. oradan arasıra gelen topları da orta adam mustafa bir türlü kullanamıyor. verdiği topları da altaylılara veriyordu.
56 ncı dakikada aytekinin hazırladığı bir kombinezonda son söz ayferde kaldı. sağdan çizgiye kadar sokularak vurdu. kale önünden hiç kimsenin müdahale etmediği top rahatça geçti. öbür direğin yanından avuta çıktı.
65 inci dakikada enderin güzel bir ortasını kale ağzında aytekin, kendisinden belki de yarım metre boylu olan ahmetin üstünden öyle bir aldı ki, vurduğu kafa avuta gitmesine rağmen. nefisti.
ve... 69 uncu dakikada olan oldu: gene aytekin uzun bir mücadeleden sonra söküp getirdiği topu tâ korner köşesine kadar sürükledi, bütün defans üstüne yıkılmıştı aytekinin... o kadar iyi top kullanıyor. öyle rahat top tutuyordu ki ayağında, defansı üzerine korkunç bir kolaylıkla çekmesi mümkündü. ve birdenbire çıkardı topu ayağından sıyrıldı top ve kalenin önünde bekleyen bülentin çok yakınından geçti. ender oralarda idi. plasesini yaptı ve beraberliği aldı.
sonra altay ceza sahası içinde neticesiz karambollar... sonraki kontratakta oğuzun yirmi metreden patlattığı şütü bülentin köşeye yatarak çıkartışı... sonra varolun elinde top tutarak, kale ağzında bekleriyle paslaşarak - allah bilir ki, biraz da konuşarak - metin’le turanı çileden çıkartışı... çift vuruşlar... itişmeler... metinin itirazı. hakemin ihtarı, metine... ve böylece geçen beş dakika. sonra maçın bitişi.