ilk 29 dakikada 3-0 galip duruma geçen sarı-lâcivertliler, 2. devrede penaltıdan yedikleri golle bozuldu ve k.gümrük'ün iki golünü daha önleyemeyerek sahadan berabere ayrıldılar
halit kıvanç
bir film oynamıştı geçen yıllarda.. «onüçüncü saat» adlı bir film... iki ayrı «son» u vardı hu filmin... çok yüksek bir binanın penceresi kenarında bulunan kaçak delikanlı, aşağı atlayarak ölür ve film ilk defa biterdi.
sonra aynı sahne baştan başlar ve bu defa genç aşağı atlamaz, içeri girip teslim olurdu. işte dünkü fenerbahçe - karagümrük maçı da tıpkı bu film gibi «iki sonlu» idi.
önce fenerbahçe canlı, ahenkli, tesirli bir oyun tutturmuş ve 22. dakikada gayretinin ilk meyvasını gördükten sonra 7 dakika içinde 3-0 a yükselmişti. kendilerinden çok şey beklenen karagümrüklüler ise durgun, sönük bir tempo içindeydiler ve filmin bu birinci sonunda tribünde sarı - lâclvertli taraftarların sözleri duyuluyordu: «gol rekoru olacak bugün...», «bütün sene neden böyle oynamadılar», «yazık, bu oyunu çıkaran takım şampiyonluğu kaçırdı.» v.s...
fenerbahçede müsabaka harici koşup da iyi derece tutturan bir atlet hızı vardı bu devrede... fakaaat ikinci yarı... evet, bu ikinci yarı fenerbahçe - karagümrük filminin ikinci sonu oldu. ve beyaz perdedeki gibi, çamur sahada tamamen aksi sonuçla kapandı. bu defa 3 golü atan değil, yiyen fenerbahçe idi.
karagümrük birden hızlanmıştı. nasıl ki fenerbahçenin durgunlaştığı gibi... ve devrenin 5. dakikasında şükrü muhakkak bir golü önledikten bir dakika sonra, basri - birinci devrenin en başarılı adamlarından biri olan basri - ceza sahası içinde kafa vuramadığı topa eliyle dokunuvermişti. niçin? bu soruyu cevaplandırabilse basri de eliyle dokunmazdı topa ama dokunmuştu ve bu da tipik bir penaltı idi. takımının kaptanı ve nâzımı olduğu kadar - hele son haftada - penaltıcısı vazifesini de muvaffakiyette yüklenen kadri. ustaca vuruşuyla durumu 3-1 yapıyordu. şükrü bu golü önliyememişti. ama. az sonra aydının ayaklarından bir gol daha kurtaracaktı. ve ardından talihsizlik yakasını bırakmayacaktı şükrünün. karagümrük zekâsiyle, kadrisiyle, hele hele tarığıyla, aydınıyla, turhanıyla, öylesine açılmıştı ki... bir soldan, birbirinin aynı iki akın. karagümrüğe iki aynı tipte gol kazandırıyordu. bu arada nedimin kaleye girerken çıkardığı bir gol de kaçmıştı. ve fenerbahçenin ilk devrenin 29 dakikasında yaptığı üç golü, karagümrük ikinci devrenin 20 dakikasında kaydedivermişti.
eğer maçın bitimine tam 13 dakika kala şeref, lefterin nefis kornerinde topu boş kaleye sokabilse, 4-3 şük bir netice mümkün olacaktı. son gayret faydasızdı. fenerbahçe 3-0 gibi farklı bir skoru koruyamıyor, sahadan 3-3 ayrılmağa râzı oluyordu. garipti. ilk devrede sarı - lâcivertliler forvete geçmiş nacinin gayreti ve azmi ile üstüste iki güzel gol kazanıvermişlerdi. bunu canın nefis sayısı tâkip etmişti. lâkin ikinci yarıdaki karagümrük golleri de, fenerbahçeninkiler kadar mükemmel olacaktı. penaltı, maçın kaderini döndürmüş, sarı-lacivertliler de beraberlik golünü yiyinceye kadar durumun ciddiyetini farkedememişlerdi. uzun sözün kısası, fenerbahçeliler milli ligin ilk devresindeki 2-0'lık mağlûbiyetin revanşını aldıklarını sanarken, ellerindeki 2 puandan birini de karagümrük'e verdiklerini pek geç anlamışlardı. 3-0 lık avantajla bile maç kazanıyan fenerbahçeye kötü not verirken, 0-3 den maça ortak olan karagümrük'ün başarısını takdir etmek gerekirdi.