şuurlu bii müdafaa kuran k. gümrük târık ve aydının golleriyle galip geldi
kahraman bapçum
anlaşıldı ki, seracettin ve şükrü «şarap» değillermiş. ne sanılmıştı yani? sıkılmış üzüm gibi mahzene kaldıracaksın ve sonra bekleyeceksin «kıymetlensinler» diye... olmaz efendim olmaz...
futbolcu, kıymetlenecek şöyle dursun, kabiliyetini muhafaza için bile «maç yapmak» ister... sarı-laciverli takımın cephe gerisinde böyle «bekletilen» ve günün birinde şarap olmadıkları anlaşılacak daha nice kıymetler var... avuç dolusu para verilmiş ve hırsları, arzuları küllendirilmiş kıymetler...
maçı işte o ikisi verdi: şükrü ve seracettin... eğer bekletilmiş bir başka kıymet -gürcan- da onlara ayak uydursaydı daha neler olurdu dün...
umduğu ve bulduğu
karagümrük sahaya çıakrken zehir gibi bir fenerbahöe forveti ile karşılaşacağını ummuştu. buna mukabil gevşemiş, pörsümüş bir fenerbahçe müdafaası buldu. kadri aytaç çok gerilerde ve yüzde yüz müdafi olarak oynuyordu. fakat dört kişilik karagümrük forveti tarık ve aydın'ın o civa gibi halini, rakip müdafaayı allak bullak etmeğe kâfi geliyordu. siyah - kırmızılılar nefis deplasmanlar, şirin ara ara pasları ile fenerbahçe gerilerine o kadar kolay ve güzel sızıveriyorlardı ki... hele bir de her denedikleri çalımı fenerbahçe müdafilerine yutturunca büsbütün rahatladılar.
yapılan her iki gol de karagümrük forvetinin olduğu kadar fenerbahçe sağbeki ile kalecvisinindi... sahaya az gol yemek için çıkmış bir karagümrük'ün geride kapanıp kendi sahasında rakibe şans vermemesi de kolay oldu.
hülâsa, karagümrük az farklı bir mağlûbiyet ummuştu, az kaksın çok farklı bir galibiyeti alıp gidecekti.
bir defa verilen taktiği eksiksiz tatbik etmek gibi «büyük takımlara yakışır» bir futbol anlayışı göstermişlerdi. sonra da kalecisinden solaçığına kadar bozulmadan, heyecanlanmadan ve ne yaptıklarını bilerek oynadılar. karagümrük tesadüfi bir fenerbahçe galibiyeti değil, bileğinin hakkı ile bir fenerbahçe zaferi aldı.
ya şansın rolü
evet fenerbahçe müdafaası kötüydü... kalecisi hatalı goller yedi... ama bu takımın iki farklı mağlûbiyetinde şansın hiç mi rolü yoktu? ikinci devrenin yirminci dakikasından sonraki zorla kabul ettirilen tek kale oyununa ne demeli? gene ikinci devrede 24 üncü dakikada lefterin tam çizgi üzerinden attığı ve muhteşem bir falso alarak kaleye giden topu sümer'in yumruklayışına ne demeli... bu kurtarışta şans eol oynamadı mı?.. iki dakika sonra şerefin karambolda çaktığı kafa şutunun üst direğe vurması... bundan da iki dakika sonra lefterin soldan yaptığı ortada, topun sumeri de geçtikten sonra basrinin vurduğu kafayla, seke seke gidip direğe vuruşu... bütün bunlarda elbette biraz şanssızlık vardı, ama karagümrük herşeye rağmen futbol oynuyor ve sayı tabelâsı iki farklı bir galibiyeti gösteriyordu.
bir takım ve üç adam
karagümrük dün iyi bir futbol takımı idi. o kadar ki son dakikalarda vakit geçirmek için teşebbüs ettikleri şeylerde bile efendilik ve futbol bilgisi kokuyordu oyunu durduruveriyorlar ve saha ortasında rölanti bir paslaşmaya giriyorlardı. sonra aradan birisi - ya tarık, ya aydın -fırladı mı... hulâsa karagümrük dün bir «takım» dı. karşılarında ise üç adam vardı. naci, gürcan ve lefter... naci adeta boşalmış fenerbahçe yarı sahasında her pozisyonda tek adam hüviyeti ile kendini rakibe kabul ettiriyor. gürcan ortalarda her boşluğa doldurabilen bir hareketlilik içinde, arkadaşlarına «mostralık» paslar yuvarlıyordu... ve otuz beşini geçmiş lefter, bütün futbol mazisini unutmuş bir müptedinin şevk ve hırsı içinde koşuyor, giriyor, dalıyor, çırpınıyordu... bu orada şütler atıyordu, paslar veriyordu ve her biri birbirinden güzel - en az altı defa - kornerler çekiyordu. ama bu üç adam bir «iyi futbol takımını» yenemezlerdi. nitekim yenemediler.
tahammül edilemeyenler
yeni umumi kaptan gençlerle yaptığı ilk konuşmada söyle demişti: «artık gol yemeğe tahammülümüz yok...» gel gör ki. bu tahammül edilmeyen çifter çifter gelivermişti.
31 inci dakikada ortadan ileri kaçan bir topu tarık inatla ve sebatla tâkip etti. ileri çıkan şükrü, basrri ile seracettinin arasında topu bloke ediyordu. fakat seracettinin mütereddit bir müdahale ile elinden kaçırdı. sonra... kapan tarığın ayakları arasında hamleler yapacak ama...
ikinci devrenin 6 ncı dakikasında kadrinin ileri uzattığı pas zekâiyi buldu. o aydın'a yuvarladı. aydın sola kaydı ve aut çizgisine yakın bir yerde sol şütünü çaktı. şükrü kaleyi kpatmıştı, bloke etmek üzereydi fakat... yanbaşından giren topu tâkip edemedi. ayağı mı kaymıştı?
renk ve kader...
fenerbahçe - iddialı fenerbahçe -böylece milli ligde ikinci mağlubiyetini kırmızı - siyahlılardan alıyordu. ilk mağlubiyetini de kırmızı - siyahlı gençlerbirliğinden olduğunu hatırlayanlar irkildiler: nice takımının forması da kırmızı siyahtı...
«artık gol yemeğe tahammülü olmayan» fenerbahçe için herhalde konuşmaktan başka yapacak şeyler olmalıydı.