ilk basımı 2004 yılında olan hakan kulaçoğlu'nun "fırtına, ihtilal, efsane... trabzonspor" kitabından;
mehmet tan'ın "suat ile özkan" başlıklı yazısından;
birisi lâle devri'nin sadrazamıdır, diğeri ise istibdat devri'nin zaptiye nazırı...
ikisi de aynı çatı altında büyümüş, aynı tastan su içmiştir. ayrı gözükseler de aynı gayeye hizmet etmiş, maişetlerini temin için aynı kasanın önünde durmuşlardır...
aynı jenerasyonun iki ayrı insanı olmalarına karşın bir günden bir güne birbirlerini üzecek tek laf etmemişlerdir. kardeş kadar yakın ve hatta arkadaş bile olmadılar. dost da olmadılar, düşman da...
dünya görüşleri, hayat felsefeleri, inançları, itikatları, yemeleri, içmeleri, yaşamları, futbol anlayışları, futbola bakış açıları çok farklı da olsa birbirlerini kırk yıldır asla incitmediler. çünkü oynadıkları, son derece lezzetli ve kârlı olan bir tahterevalliydi. ağırlık merkezi futbol olan tahterevallinin destek noktasında trabzonspor vardı; tahta kalasın uçlarında bir o yükseliyordu, bir o.
anadolu ihtilâlini gerçekleştiren, tarih yazan, tarihin akışını değiştiren, trabzon ve türk futboluna ve özellikle de bir döneme damgasını vuran iki futbol adamından birisi hep bir bilen, diğeri ise bir bölen olarak tanımlanmıştır.
1959
idmanocağı forması giyen ahmet suat özyazıcı, müthiş tekniği, oyun zekâsı ile türkiye'nin en gözde oyuncuları arasındadır. roma olimpiyatlarına katılan amatör milli takımın, o zamanın deyimiyle, sağ hafında oynar, ahmet suat. düşünün bir kere, sağ ayaklı beton mustafa(ertan)'nm, ahmet suat'a yer açılsın diye sol hafta oynatıldığı dönemdir, o dönem.
rahmetli gündüz kılıç, a. suat'ı galatasaray'a transfer etmek ister; tam o sıralarda bir turnuva için brezilya'ya giden beşiktaş da kafileye katmak. a. suat, birkaç gün önce de fenerbahçeli ahmet erol'la el sıkışmıştır.
o gün özyazıcı'nın transferi bitecektir. ahmet suat ya galatasaray'a imza atacak ya da beşiktaş'la brezilya'ya uçacaktır. veyahut el sıkıştığı ahmet erol'un koluna girip fenerbahçe formasını giyecektir.
o gece ahmet suat'ı uyku tutmaz...
sabah namazına kalkar, dört rekâtı huşu içinde eda eder ve "ben anamdan ayrılamam" deyip, soluğu topkapı otobüs terminalinde alır.
ver elini trabzon...
ahmet suat kadercidir, amentü'ye inanmış insandır. kendi kaderini kendi çizer.
1960
özkan sümer'in futbol geçmişiyle ilgili hafızalarda iz bırakabilecek çok net bilgi ya da belge yok elimizde. bilinen, sümer'in futbola başlamadan önce karabük'te bir yerel gazetenin yazıişleri müdürlüğünü yaptığı ve bir süre zonguldak kömürspor'un formasını giydiğidir.
futbolcu olarak yeterliliği konusunda herkesçe bilinen ve kabul edilen, kafa çıktığı topa omuz vurması, sağ ayağıyla kontrol etmeye kalkıştığı topu sol ayağıyla kendi kalesine göndermesi ve tarihî ıskalarıdır.
sağ stoper olarak futbol hayatını sürdüren sümer, bir ara idmanocağı'nda santrafor olarak da oynamıştır. rivayet edilir ki, 7-0 biten erzurum'daki bir maçta kafayla iki de golü vardır.
1963
özyazıcı, idmanocağı'nm takım kaptanıdır. o dönemde idmanocağı takımının alemeti farikası ise "horoz sesi"...
trabzon, futbol ve horoz sesi; ne alakası var, demeyin...
plâk dönecek, horoz sesi hoparlörden duyulacak ve ahmet suat takımını sahaya öyle çıkartacaktır. belli ki, batıl inançları var, uğur yapıyorlar kendilerince...
aynı takımda yer alan sümer de en arkada sahaya çıkacaktır. necmi perekli ile uzun süre ciddi ihtilafları olmasına karşın, hazret, en arkadaki yerini kimseye kaptırmamıştır...
not: yazıda bahsi geçen ahmet suat özyazıcı'nın 1959-60 sezonunda fenerbahçe ile adı geçentiği için fenerbahçe'nin o sezonki ilk maçına yazdım...