ilk yarıda fevkalâde futbol göstere ve sık sık gol pozisyonuna giren
g. saray, f. bahçe'yi elinden kaçırdı: 1-1
sarı - kırmızılıların golünü 20. dakiakda metin kafa ile attı. sarı - lâcivertlilere bir puanı yıldırımın çift vuruşu getirdi
kahraman bapçum
one korkunç ve ne muhteşem bir «temaşa» idi seyredenler için... nasıl kendini zorla kabul ettiren ağırlığını terazinin kefesine dirhem dirhem koyarken nasıl sakin, nasıl işini bilir bir hali vardı galatasaray'ın.
dağıtmışlardı koca fenerbahçe'yi... bir antrenman rahatlığı içinde, bir klâs üstünlüğü inanışı ile oynuyorlardı. orta sahanın iki adamı kadri ve mustafa bir taraftan birol'la şerefin futbol oynamasına izin vermiyorlar, bir taraftan da büyük mekanizmayı çalıştıran pistonlar gibi çalışıyorlardı. ileri - geri; ileri - geri...
sonra gerinin dört adamı... hele bunların içinde biri: naci... aksamayan, hattâ yanlış adım atmayan, bir tek vuruşunda topu ayağının istemediği tarafına rastlatmayan, delikanlı günlerinin sağlam basışlı adamı gibi ve büyük klâsını konuştura konuştura büyüyen defans adamı...
ve ileri hatların beşlisi: beş civa adam. beş şeytan adam. beş fişek adam. ve bu beşlinin beş yıldızlık ası: yılmaz.
ondört dakikayı böyle seyrettik. ve yılmaz bir kere daha sıyrıldı. ismail'den, kaçtı. girdi ortaya. vurdu. ali yatarak elle karşıladı. top kaldı ortada. karambol. kalabalık. heyecanlı ve mütereddit ayaklar. cezâ sahası kenarında metin’in önüne yuvarlanan top. bomba... top üst direği sıyırarak dışarı gitti. gitti ama. görünen köy klavuz istemezdi. atacaktı galatasaray...
dakika 20. ayhan soldan yılan gibi sıyrıldı. sağa aktardı topu. ali sıçradı. bloke edemiyeceği topu en emin, en «boş olması gereken» yere, tam aksi köşeye yumrukladı. kim bilirdi yılmazın aklını bu kadar iyi kullanarak oraya peşin fırlayacağını ve durdurmadım, düzeltmeden kaleye şandeli doğrultacağını? ali daha toparlanmamışlı bile... ve metin yükseliverdi yerden, göğe doğru... havalarda topa yetiştiği zaman rakibi affetmeyen kafası ile aşırdı topu ali’nin ve herkesin üstünden..
belki de herşey 34’üncü dakikada bitmiş olacaktı fenerbahçe için: ayhan bir safta, bir sola yatıp ismail’in yanından kaçmış, safta sokulup ortasını yapmıştı. metin daldı ve yatarak volesini denedi. top ayağına oturmuyor ve futbol sanatının doyulmaz bir sahnesi yarıda kalıyordu.
çok geçmeyecek, bir dakika sonra gene ayhan şağlı sollu yalpalarla defanstan sıyrılıp ortaya dalacak, kaleye 8-10 metre mesafede ali’yi karşısında tek başına bulacaktı. ama, sonunda metin’i görecekti. ayhan topu sola yuvarlarken, ali de sola kayacak, metin ters tarafa plâse etse ali’yi kontrpiyede bırakacakken, onun fırladığı yere atacaktı topu. ali yatarak kurtarıyordu. ve belki de: belki de galatasaray maçı o anda almaktan vazgeçiyordu.
devre başlar başlamaz şenol'la ogün’ün paslaşması son anda şenol’da kalıyor, şenol’un hafif vuruşunu bülent elinden kaçırıyor, yerde kıvrılarak ikinci hamlede alıyordu. maçın 50’ncl dakikasında bunca yıllık kaleci bülent bir garip hatâ yaptı: degaja hazırlandığı bir topla - hiç yere vurmadan - yürüdü cezâ sahası içinde. çift vuruşla birol dokundu topa ve yıldırım büyük yıldızlara yakışır bir vuruşla bülent’in sağ üst köşesini buldu.
tekrar başladı başa baş, dişe diş mücadele... oyun sertleşiyordu. hakem, gerçekten faullü oynayan özer’in faulsüz hareketlerini de durduruyor ve önce tarık’a, şorta ayhan'a çok sert giren fenerbahçe defansının en iyi adamı yıldırım'ı dışarı atıyordu.