sarı - lâcivertliler, rakiplerinin baskılı ve şuurlu oyununu bozamadılar. ali güzel kurtarışlar yaptı
necmi tanyolaç izmir'den bildiriyor
fenerbahçe bir kaya ile, bir granit parçası ile çarpıştı alsancak’ta...
yırtındı didindi çırpındı, karşısındaki heybetli kayadan bir toz zerresi düşüremedi, öylesine futbolla dolu, öylesine hırslı ye öylesine izmir’e gurur verecek bir gününde idi ki altınordu...
ama altınordu da, fenerbahçe kayasını çok uğraştığı halde yerinden oynatamadı. bu da bir gerçekti... izmir seyircisi için maçın golsüz geçmesi değil, zaman olarak bitmesi üzüntü vericiydi. oyunu bir doksan dakika daha uzatmak mümkün olsa bundan, şüphesiz bu şahâne bir futbol maçına tesadüf etmeyen seyircilerle birlikte iki takım da memnun olacaklardı.
bir şampiyonluk maçı gibi, bir kupa finali gibi bir şeydi. iki taraf da ciddi, iki taraf da iyi futbol oynamak arzusunda görünüyordu. bu şâhâne mücadele gol getirmemişse bunu iki taradın tutumlu ve biçimli defansında aramak doğru olur. gerçek şu idi: altınordu da, f. bahçe de başarılı müdafaaları ile bu maçı ortada bıraktılar. ve yine gerçek şu idi ki altınordu finalin yaratıcı, fenerbahçe de tamamlayıcısı oldular.
hırslı girdi altınordu işe, fenerbahçe kalesinde ilk fırtına melih'in yılmaz'a uzattığı pasla patladı. ve ali akıllı bir çıkışla kesti akını. bunu yıldırım gibi inen erol'da üç ortaya düşürdüğü orta tâkip etti. ali yine atıldı, rahat bir nefes aldırdı takımına... ancak f. bahçe, izmirspor maçındaki silik takım değildi tabii, bir akın da onlar yaptı. ziya, şenol ile birlikte daldı. muhterem -sedat - muzaffer üçlüsü çelik bir levha gibi çıktı önlerine maamafih altınordu’nun ağır baskısı onbeşinci dakikaya kadar devam edecek ve ali, yılmaz’ın zorlu şütünü ters köşeye yatıp zorla kurtaracaktı.
kader anları
19. dakika f. bahçe’nin maçın kaderini çizeileceği bir andı. şenol'un soldan aktardığı top bütün rakip defansı aldatıyor ve birol çok rahat bir durumda önüne gelen topa «vole mi atayım, plâse mi iyi» falan derken zayıf bir şüt çıkarıyordu.
30. dakikada oyun başka bir kader ânına sahne oldu. erkan boş bir topu yakaladı. fenerbahçe'nin geri adamları sağ tarafla kümelenmişlerdi. genç futbolcu 30 metreden boşluğa gönderdi şütünü. top direklerden geri döndü, üçüncü kader ânını da sarı - lâciverttiler yaratıyor ve ziya'nın kafa şütünü direkler durduruyordu. sâkin, fakat kuvvetli hamlelerle oyunu dolduran iki takım da alkış toplarken devrenin sonuna gelmiştik.
ikinci yarıya fenerbahçe daha iyi girdi denilebilirdi. bir çeyrek süre ile rakip sahada oynadılar. şenol ile yüksel biraz hızlı olsalar, bu bastırış karşı tarafta bir çöküntü yaratabilirdi.
ve sonra altınordu o ilk yarı daki heybeti ile çullanıverdi rakibinin üzerine. şimdi fenerbahçe rakip bir sahada âdeta sorguya çekiliyor ve ali’si ile şükrü'sü ile, şerefi ile, ismail'i ve özer'i ile «yenilmezliğin» müdafaasını yapıyordu. başarıyordu da. maçın sonlarında ise bunalan taraf altınordu idi. fakat orada da yenilmemek gücüne sahip bir müdafaa vardı. bu alanlardan birinde yüksel’i, gole yaklaşan yüksel’i neyir ceza sahası içinde yere düşürdü. her şeye rağmen penaltıya karar vermek zordu, başka bir saldırışla da kaleci yüksel, aydın'ın ayaklarına atlayıp takımım kurtardı. ne kadar uzun anlatılsa o kadar uzayacak bir puan savaşı idi bu. fenerbahçe izmir'den iki puan kayıpla dönüyordu. ancak ikincisinde mağlup olmadan... altınordu'ya verdiği, ya da altınordu'dan aldığı puanı helâl ederek...