1964-65 sezonunda ise atılan şeref turundan sonra ilginç bir diyalog yaşanır. fenerbahçe ve beşiktaş son haftaya başabaş girer. beşiktaş ancak fenerbahçe'yi farklı yenmesi halinde şampiyon olabilecektir. ancak aydın yelken'in golüyle kazanan fenerbahçe olur. kaptan şeref has, ziya şengül, hazım cantez, aydın yelken ve diğerleri şeref turu atarken teknik direktör oscar hold çoktan soyunma odasının yolunu tutmuştur. şeref has soyunma odasında, semih şentürk'ün bu sezon uefa kupası'ndaki e.frankfurt maçında hollandalı hakeme, "two yellow, no out" dediği gibi konuşur:
- you are not sir! ("siz yoktunuz" demeye çalışıyor) -why? - biz you are omuza kaldırmak sir!
beşiktaş'lılar ise «rakiplerimiz yoruldu. biz ise sıcakta da oynarız» dediler
beşiktaş ve fenerbahçe profesyonel futbol takımları pazar günü oynayacakları ligin son maçı için hazırlıklarına bugün başlayacaklardır.
siyah - beyazlılar saat 17‘de şeref stadında ilk çalışmalarını, perşembe günü de mahalli ligden bir takımla taktik denemesi için bir antrenman maçı yapacaklardır. beşiktaşlılar, fenerbahçe maçı için kamp yapmayacaklardır.
türkiye liginde şampiyonluğu garantileyen sarı - lâciverttiler ise, bu sabah kendi stadlarında bir çalışma yapacaklardır. fenerbahçe'nin kampa girip girmeyeceği bugün belli olacaktır.
gece maçı teklifi
f. bahçeliler son lig maçını gece oynamak istemektedir. beşiktaşlılar ise «rakiplerimiz yoruldu. karşımızda tutunabilmek için serinlikte oynamak istiyorlar. bizim takım genç, sıcakta daha iyi oynar. gündüz oynamakta israr ediyoruz» demişlerdir.
iki takım da dün açlıştı. hold, "son maçımızı iyi bir sonuçla kapamak isteriz", yeten ise, "şampiyonı yeneceğiz" dediler
fenerbahçe, beşiktaş’la oynayacağı maçın hazırlığına başlamıştır. tertip komitesi maçın pazar gecesi 20.30’da yapılmasını kararlaştırmıştır.
antrenör hold, sarı - lâcivertli takımın istanbulspor karşısında başarısız gözüktüğünü, bunun sebebinin yorgunluk olduğunu belirtmiştir. fenerbahçe’nin beşiktaş maçına hafif idmanlarla hazırlanacağını açıklayan ingiliz antrenör şunları söylemiştir: «takımımız yorgundur. lig’in son maçını iyi bir neticeyle bitirmeye çalışacağağız.»
kemal atakul, «elimizde 15 futbolcu var. bu dar kadrodan en iyi tertibi kurarak beşiktaş karşısına çıkmak isteriz» demiştir.
yeten: «yeneceğiz»
beşiktaş kulübü başkam hakkı yeten, «türkiye lig şarapiyonu kıymetli rakibimiz ve dostumuz fenerbahçe'yi pazar günü yenmek suretiyle şampiyon ilân edeceğiz» demiştir.
beşiktaşlılar ilk çalışmalarını dün şeref stadında antrenör spajiç ile yardımcısı recep adanır’ın nezaretinde yapmışlardır.
20.30'da başlayacak "prestij maçı" için hold: "beşiktaşlılar çok konuştu; yenmemiz şart!" dedi. beşiktaş'ın hedefi şampiyonu dize getirmek
bu gece saat 20.30da mithatpaşa stadında oynanacak f. bahçe -beşiktaş maçı ile 1964-1965 türkiye ligi perdesi kapanacaktır.
san - lâcivertli takımın şampiyonluğu elde etmesinden sonra sadece bir «prestij maçı» hüviyetini taşıyan bu akşamki karşılaşma, bir fenerbahçe - beşiktaş çarpışması olması bakımından ayrıca önem taşımaktadır.
lig‘in ilk yarısında iki takımın yaptığı maç 1-1 berabere sonuçlanmış, ancak beşiktaş spor-toto kupası’nda fenerbahçe'yi 1-0 yenmeyi başarmıştı. bu bakımdan akşamki maç, l-0'ın revanşı değerine de sahip bulunmaktadır.
beşiktaşlılar, lig'de ve kupa'da şampiyonluk şansını kaybettiklerinden, şimdi bütün gayelerini «şampiyonu yenmek» üzerinde toplamışlardır.
buna karşılık fenerbahçeliler de, şampiyonluğu bir beşiktaş galibiyetiyle, kutlamak arzusundadırlar. sarı - lâcivertli takımın ingiliz antrenörü oscar hold da, «beşiktaşlılar günlerdir çok fazla konuştular. bu sebeple kendilerini yenmemiz şart. futbolcularımızın üstün moral ve azimleriyle bu maçtan güler yüzle çıkacakları inancındayım» demektedir.
takımların bu geceki maçı şu tertiplerle oynaması beklenmektedir:
lig'in son maçı sürat ve heyecan kasırgası hâlinde kasırgasi hâlinde geçti. golü 86 ncı dakikada aydın attı. maçtan sonra kupayı alan şampiyonlar, şeref turunda taraftarlarının omuzlarında taşındı
kahraman bapçum
ve bitti... göz yaşı ve ter... sevinç ve heyecan... her şey bardaktan boşanırcasına yağdı, geçti.. sahaya «şampiyon» sıfatını taşıyarak çıkmış bir takım, sanki herşey bu maça bağlıymış gibi mücadele etmişti. ve biz ilk defa, karşımızda zaferle devleşmiş insanlar değil de insanca çarpışmayı şeref saymış devler seyrediyor gibiydik.
öylesine mütevazı, öylesine tribündeki insanlardan biriymişçesine. öylesine içten ve şımarıklıktan uzaktı ki fenerbahçe onbiri... galiba asıl şampiyonluk da bu idi.
sarı - lâcivertli formalar bütün bir yıl içinde belki de en çok dün gece terledi.
daha maçın ilk dakikalarında birkaç şey belli oldu: maçın bir gerçek final maçı gibi oynanacağı; aydın’ın, - biraz da karşısındaki bek'in tasrif noktalarından faydalanıp - maçın düğüm çözücü adamı olacağı; iki fenerbahçe bekinin en gösterişsiz hareketler içinde en büyük hareketleri yapacak kıvamda olduktan bütün sarı - lâcivertlilerin bu maçı şampiyonluk kadar önemli saydıkları...
1. dakikada aydın'ın ortası sabri'nin ellerinde kalıyor. iki dakika sonra rahmi'nin dalışını hâzım fırlayıp ayakla karşılıyordu. 5. dakikada ogün'ün doldurduğu topa ziya kafa şutunu hafif vuruyor ve 13. dakikada sola kaymış ziya'nın sülün gibi sıyrılıp yaptığı ortaya a. ihsan’ın kafası oturmuyordu.
sür'at, heyecan ve mücadele vardı sahada. ama bu maça lâyık bir hakem yoktu. nitekim 23 nci dakikada şerefin a. ihsanla paslaşıp ceza sahasına daldığı ve gole gittiği an, hakem şeref lehine bir faulle oyunu durduruyor, bu arada şeref'in attığı şut kaleye giriyordu. hakem, avantaj tanımamıştı.
hakem aynı hatâyı ikinci devrenin 10 uncu dakikasında da yapacak. ve özer’in birden parlayıp getirdiği ve ziya'ya verdiği topla ziya kaleye girerken gene fenerbahçe lehine bir faulle oyunu kesecekti.
65 inci dakikada ogün'ün uzaktan kale ağzına şandellediği topa da ziya yetişiyor, köşeye plâse ettiği topu sabri yatarak karşılıyordu.
yılın son golü
dişe diş mücadele devam ediyordu. iyi haşlamış olan ve yusuf'la suat'ın ördükleri paslarla saha ortasında iyi olan beşiktaş şimdi yavaş yavaş yorulmağa başlamıştı.
ziya'nın pası ile aydın topu ileri aşırıyor, sami ve sabri hafifçe falso alan topa takip ederken birbirlerini aldatıyorlardı. top fenerbahçenin son galibiyeti ve beşiktaşla - yâni lig ikincisi ile- arasındaki farkın altıncı puvanı olarak kaleye girdi.
otuz milyon türkün kalbini fethetmiş fenerbahçe, şanına ve şerefine yaraşır bir şampiyonluk kazandı.
uzun süren bir maratonun içersinde karşılaştığı birçok müşküllerden sonra, son maçını da galibiyetle bitirmenin rahatlığını
cefakâr ve vefakâr seyircilerinin omuzlarında taşınmakla gördüler. bu mükâfatın zevkini, çok yakınlardan bilenlerdenim. defalarca kapandığımız şampiyonlukların sonunda omuzlara yükseldiğimiz zaman, bir senelik yorgunluğun nasıl yok olduğunu ben de çok defalar tattım. bu bambaşka bir zevktir ve çalışmanın mükâfatıdır. işte, «çalışan kazanır» atasözünün mânâsı da budur.
puan üzerinde gayesi olmayıp, sadece iki taraf için de prestij maçı olan karşılaşmada, azim ve enerji herşeyden üstündü. zaten, maçın havası iki tarafı da bu şekilde oynamaya zorlamıştı. daha ziyade orta sahalarda geçen kalecilere plonjon yapma imkânı dahi vermeyen vasat oyunda, maçı seyreden gözler teknikten ziyade yapılacak tek golü görmek için çırpındı ve bunu da görmekle kendinden geçti. bu coşkunluğun yanında, herkes sarmaş dolaş olurken, şampiyonlukta hissesi bulunan müslim bağcıları da, vefakâr seyirci omuzlarda taşıyarak kadirşinaslık örneği gösterdi... şampiyon çocukları ve onların yöneticilerini tebrik etmeyi bir vazife addederim.
gerçi fenerbahçe, iki hafta evvel şekerspor ve hacettepe'yi yenerek şampiyonluk tahtına oturmuş ve 19 mayıs stadında binlerce taraftarının alkış yağmuruna tutulmuştu...
«şeref turu» belki de son yıllarda göremediğimiz kadar muhteşem olmuştu başkentte. dün gece beşiktaşla yapılacak maç sadece prestij karşılaşmazıydı.
fenerbahçe korkuyordu... fenerbahçe titriyordu... koca bir yıl çalışarak kazandığı bir şampiyonluk, neticede beşiktaş'tan alınacak bir mağlûbiyetle gölgelenecekti. bu gölgeyi, şampiyonluğa düşürmemek için sarı - lâcivertli onbir, tam doksan dakika canını dişine takarak oynadı. mevsim sonunda bu derece sür'atli bu derece heyecanlı, futbol kalitesi böylesine yüksek ve gözü okşayıcı bir müsabaka seyretmek hoş bir sürpriz oldu.
fenerbahçeyi lig yarışmasında kovalayan beşiktaş, iyi oyunda da rakibini yalnız bırakmadı. diğer bir güzel olay da maç boyunca fenerbahçelileri protesto tufanına tutan beşiktaşlı taraftarların sonunda, şampiyonluk turu yapan fenerbahçeli onbir futbolcuyu tam bir sportmenlik havası içinde alkışlamaları oldu.
sonunda bir kaya, öbür kayaya çarpıp, dururken bir kıvılcım düştü yere. ve maç bittiği zaman iki kaya da kayalıklarından hiç bir şey kaybetmemişti..
fenerbahçe şampiyonluğunu galibiyetle kutlarken, beşiktaş «niçin yenildim?» diye üzülmemelidir. yenilen fenerbahçe olsaydı, aynı sözleri söyleyecektik, öylesine hareketli, öylesine canlı ve galibiyet özlemiyle doluydu iki taraf da. çıktılar sahaya, erkekçe, mertçe mücadele ettiler. lig büyük oyunla bitti. biz dev maç postuna bürünmüş küçük oyunlar görmeye alıştığımız için, yorulmak bilmeyen fener bahçeyle birlikte, yorulmak bilmeyen beşiktaş’ı da alkışladık. beşiktaş çok talihsiz bir sene atlattı. bir avuç delikanlı ile, milyonluk bir rakibi kovaladı. türkiye ligi şampiyonu fenerbahçeyi alkışlarken, gönlümüzdeki en büyük hediyeyi beşik taşa vermekte geç kalmayalım. evet, evet siz de fenerbahçeliler, siz de beşiktaşı alkışlayınız!
* yenişmek ah ne hoştu yıldızların altında... ve şampiyon galibiyete koştu yıldızların altında...
* gerçekten yıldızlar maçıydı. iki taraf da bu gerçeği ispatlayan bir çaba ile, bol yıldız hakedecek kadar başarılı oynadı. ileri yerde denize dalındığı mevsimde, meşin topun böylesine güzel kovalandığı bir maç, takdire değerdi. kısacası, uzun süre golsüz geçti maç... ama hiç de futbolsuz geçmedi.
* maçın ayın «13» üne rastlaması. aydın'a uğur getirmişti galiba. fakat aydın’a rastlamasının, yavuz'a pek uğursuzluk getirdiği açıktı.
* avantaj kuralını çimsiz saha gibi çiğneyen bulgar hakemi karşısında, fenerbahçe önce müsvettesini gösterdi golün... sonra da hakikisini ağlara yolladı.
* başta beşiktaş seyircisi daha ateşliydi. sonda ise, fenerbahçe seyircisi neşeli oldu. üstelik çok da kadirbilirdi sarı -lâcivertli taraftarlar... zaferden sonra bir köşede unutulan ingiliz hocayı daha maçın başında unutmamış ve dövizini tribüne asmıştı: «mutluyuz, şampiyonuz, korkumuz yok... thank you very much mr. hold...»
* iki takıma da ünlerine yakışır güzellikte oyun seyrettirdikleri için birer tebrik... fenerbahçeliler ise, içine bir de beşiktaş galibiyeti doldurdukları şampiyonluk kupası için, mânevi prim fonundan çifte tebrik...
kaptan şeref, antrenör hold'a yarı ingilizce yarı türkçe sordu: şeref turunda siz neredeydiniz sör?
- you are not sir! - why? - biz you are omuza kaldırmak sir!...
bu konuşma sarı - lâcivertli futbolcular binlerce taraftarının coşkun tezahüratı altında şeref turunu atarken, çıkış tünelinin başında talebelerini bir kere daha süzdükten sonra soyunma odasına dönen antrenör oscar hold ile kaptan şeref arasında geçiyordu.
kaptan antrenöre soruyordu:
- neredeydiniz sör? - ne için?
ve kaptan yarı ingilizce yarı türkçe «sör seni omuza alacaktık» diyordu.
girenin ve çıkanın belli olmadığı fenerbahçe'nin soyunma odasında hold maç hakkında şöyle konuşuyordu:
«takımımla en şuurlu oyunu oynadı. şampiyonluk da en küçük fenerbahçeliden en büyük fenerbahçe'liye kadar herkesin hissesi vardır.»
kulüp başkanı dr. ismet uluğ ise «en büyük arzumuz son maçımızı şampiyonluğa lâyık bir oyunla bitirmekti. takımımız hem güzel bir oyun çıkardı hem de maçı zaferle bitirdi. iki takım da çok güzel bir futbol oynadı. bu da memleket futbolu için iftihar edilecek bir olaydır.» sözleri ile maç hakkındaki görüşlerini açıklıyordu.