iddialı maçın ikinci yarısında açıklarının ve şenol'un gayretiyle müsabakaya hâkim olan
f. bahçe, alsancakta g. tepeyi tanımadı
sarı - lâcivertliler aydın ve şenol'un golleriyle zorlu rakibine 2-0 galip
namık sevik izmir'den bilidiriaylardır bocalayan, doğru dürüst bir takım kuramayan fenerbahçe, nihayet mevsimin en iyi futbolunu göztepe’ye karşı çıkardı ve birbirinden güzel attığı gollerle alsancak’tan 2-0 galip ayrıldı.
o kasık, o tutuk, kemikleşen futbolcular yumuşamış, sinirleri gevşemiş olarak tam 90 dakika izmir’in zorlu takımı göztepe'ye ecel terleri döktürdüler.
göztepe kabul etmek gerekir ki, değil izmir'in hatta türkiye’nin en iyi futbol oynayan takımlarından biri... taş gibi müdafaası ve zehir gibi futbolculardan kurulu bir forveti var... ancak gel gör ki, fenerbahçe ilk devrede başabaş mücadele ettiği sert rakibini ikinci devrede bir asit kazanında eritircesine yumuşatmış ve sahaya yapıştırmıştı.
yok ve varoluş
fevzi hariç, ertan, nihat, gürsel ve cenap hiç ama hiç tehlikeli bir hareket yapamadılar. bu yok oluşta f.bahçe defansının varoluşunun hissesi büyüktü. bir gün önce altay karşısında yelpaze gibi savrulan o müdafaa akılları durduracak kadar şuurlu ve bilgili oynuyordu. gayri ihtiyari «hayret! acaba bir sihirli değnek mi değdi bu futbolcuların sırtına» demekten kendimizi alamadık. ya forvet... o şenol'un gerginliği... o aydın’ın, kâmil'i hallaç pamuğu gibi atışı.. birol'un bilhassa ikinci yarıda uzattığı lokum gibi paslar, keza ziya'nın, hüseyin ile yer de şiştirdikten sonra göztepe müdafasını dağıtışı. haaa dedik.. demek ki, oscar hold fenerbahçeye fiziki mücadele dışında 4-2-4 ü bu şekilde tatbik ettirmek istiyormuş. eee peki fenerbahçe niçin şimdiye kadar bu netice alıcı ve göze hoş gelici futbolu oynayamadı? bizim bu suale vereceğimiz cevap göztepenin iyi futbol oynadığı rakibi ile berabere kalmak için değil, onu yenmek için peşinen açık oynamayı kabul etmiş olması şeklindedir.
kaçan fırsatlar...
ilk devrede oyun üstünlüğü göztepe’de, fırsat üstünlüğü ise, fenerbahçe’de idi. daha 7. dakikada, bir altıncı forvet gibi ileri fırlayan şerefin, sabahattin’den sıyrılarak kaleye sokuluşu izmirlilerin yüreğini ağzına getirmişti. ancak şeref bu fevkalâde hareketi çok kötü bir şutla neticelendirdi. 15. dakikada aydın’ın yaptığı ortayı şenol'un sert bir kafa şutu tâkip ediyordu. top direğe vurarak dışarı çıkacaktı. bu ikinci fırsat! ya hüseyin’in 33. ve 43. dakikalarda kaçırdıkları...
avrupai futbol...
ikinci yarıya puan kaybetmemek azmi ile hırslı başlayan fenerbahçe, göztepe kalesi için ilk alârmı 48. dakikada çaldı. ziya’nın pasına girgin oynayan şenol’un dalışı ve çektiği şut bir talih eseri kaleci nevzat’a çarparak dışarı çıkıyordu. bunu 60. dakikada aydın’ın «al artık bunu at» dercesine hüseyin’e verdiği pas tâkip etti. ancak hüseyin takımına hak ettiği galibiyeti kazandıracak golü atmamakta inat gösteriyordu.
69. dakikada, kornerden gelen topa ziya'nın kondurduğu kafayı kalenin içersinden izzet çıkardı. bu zamana kadar fenerbahçe en az altı, yedi fırsatı heba etmişti.
artık fenerbahçe maça iyiden iyiye hâkim olmuş ve oyunun inisyatifini ele almıştı. bu şuurlu oyun 71. dakikada semeresini ver di. şükrü'nün bir sağaçık gibi ileri fırlayıp yaptığı orta... şenol'un topu kafa ile aydın'a aktarışı ve aydın’ın sanki hiç kimse yok muş gibi topa basıp etrafa baktıktan sonra soğukkanlı bir hare ketle topu filelere bırakışı... bir flâşın çakışı kadar âni olmuştu bu hareketler. bunu 79. dakikada ziya’nın. şenol’a aktardığı şahâne bir pas neticesinde atılan ikinci gol tâkip etti.
ziya o derece ustaca bir pas vermişti ki şenol'a, kaleci de dahil olmak üzere bütün göztepe defansı kontrpiyede kalmıştı. sonra sarı - lâcivertliler 2-0lık galibiyetin verdiği hızla futbol gösterisi yapmağa başladılar. kısa kısa paslar, artistik hareketler, ince ve zarif çalımlar... bir gün önce altay karşısında döküldüğünü seyrettiğimiz fenerbahçe'nin bir gün sonraki şahâne oyunu. bu bir mucize idi. bu mucizeye oynayan futbolcu da, antrenör hold da, seyirci de, bir de hayret etmiştik doğrusu.