ist. spor - beykoz, beşiktaş - feriköy, g. saray - f. bahçe maçları tehir edildi
20 aralıkta bulgaristanda yapılacak milli maç sebebiyle 19-20 aralık günleri oynanması icap eden istanbulspor - beykoz, beşiktaş - feriköy, galatasaray - fenerbahçe karşılaşmaları futbol federasyonunca 23 ocak tarihlerine tehir edilmiştir.
futbol federasyonu, bulgar federasyonuna müracaat ederek üçüncü bir maç oynamalarının mümkün olup olmayacağını sormuştur. müsbet cevap alındığı takdirde milli maçtan sonra biri ankara’da diğeri izmir’de olmak üzere iki temsili müsabaka yapılacaktır. temsili maçlara ankara ve izmir federasyon karmaları adı altında bu bölgelerin milli takım dışında kalan futbolcuları alınacaktır. ancak her iki karma da milli takımda oynamayan elemanlarla takviye edilecektir.
fenerbahçe ile galatasaray saat 14.00'te mithatpaşa stadında yapacakları dev maçın neticesi beşiktaş'ı da yakından ilgilendiriyor
üç büyükler için heyecanlı bir gün
iki tarafın antrenörleri şöyle konuştu. menecer gündüz kılıç "bu maçın neticesini türkiye'de en çok merak eden insan benim" hold "iyi oynamağa çalışacağız"
yılın dev maçı bugün saat 14.00 de mithatpaşa stadında lider fenerbahçe ile g. saray arasında oynanacaktır.
karşılaşmayı bir italyan hakem idare edecektir.
iki takım da sahaya şu kadroları ile çıkacaklardır:
fenerbahçe: ali - şükrü, b. ismail - şeref, özer, a. ihsan -ogün, ziya, şenol, birol, aydın.
galatasaray: bülent - candemir, b. ahmet - mustafa, naci, doğan - yılmaz, bahri, metin, turan, tarık.
galatasaray menecer - antrenörü gündüz kılıç «türkiye'de bu maçın neticesini en çok merak eden insan benim.» demiştir.
kılıç, futbolcuların bu büyük karşılaşmaya kendilerini hazırladıklarının ifâde etmiştir.
hold: «hedefimiz önce futbol»
fenerbahçe profesyonel takımının antrenörü oscar hold ise, «galatasaray da fenerbahçe kadar kuvvetli bir ekip, bu sebeple maçtan önce konuşmak doğru değil. netice ne şekilde biterse bitsin normal karşılanmalıdır» demiş ve sözlerini «biz fenerbahçe olarak daha ziyade iyi futbol oynamağa çalışacağız.» cümlesiyle bitirmiştir.
bugünkü karşılaşmanın neticesi de fenerbahçe kadar beşiktaş da ilgilenmektedir. sarı - lâcivertliler müsabakayı kaybettiği takdirde siyah - beyazlılarla aralarındaki puan farkı bire inecektir.
fenerbahçe takımı kaptanı şeref has «bu maçı mutlaka kazanmamız lâzım. moralimiz iyi, takım arkadaşlarımın hepsi formda ve arzulu. ama, galatasaray da bizi yenmek için sahaya çıkacak, iyi oynayan kazanır.» demiştir.
metin: «yenmek için hazırlandık»
galatasaray futbol takımının kaptanı metin oktay ise, maç hakkında şunları söylemiştir: «neticesi evvelden kestirilemiyecek, hattâ tahminde dahi bulunulmayacak bir maç bu. ama, ezeli rakibimizi bir defa daha yenmek için iyi hazırlandık. arkadaşlarıma güveniyorum.»
kolunun alçısı yarın alınacak olnn kaleci turgay şeren de «maçı galatasarayın kazanmasını çok arzu ediyorum. takımımı saha kenarından takip edeceğim için üzgünüm. bu maçta oynamak isterdim.» şeklinde konuşmuştur.
türk futbolünde 56 yıldanberi taraftarlar arasında ezelî rakipler adiyle anılan g. saray ile f. bahçe ilk karşılaşmalarını 17 ocak 1909 cuma günü, o zamanlar papazın çayın nâmiyle tanınan bugünkü f. bahçe stadında hususi olarak yapmışlardır. ( http://www.macanilari.com...saray-190919194601--.html)
Ezeli rakiplerin bu ilk karşılaşmalarında fenerbahçeyi meşhûr kin şairi emin bülent (serdaroğlu) merhumun attığı gollerle 2-0 yenen galatasaraylılar sahaya şu tertiple çıkmışlardı: ahmet robenson - milo bakiş, adnan ibrahim - bekir sıtkı, celâl ibrahim, sabri mahir - harece armitace, fuat hüsnü, idris, küçük ali, emin bülent.
fenerbahçe galatasarayı ilk defa 4 ocak 1914 de pazar ligi için, yaptıkları karşılaşmada hasan kâmil'in 2, sait selâhattin ve miço’nun birer golüyle 4-2 yenmişti. sarı - lâcivertlilerin kadrosu: matosyan - galip, arif - sabri, willhem, süreyya - miço, otomobil nuri, haşan kâmil sporel, sait selâhattin cihanoğlu, topuz hikmet.
ezeli rakiplerin 56 yıldanberi yaptıkları 187 maçtan, 69 karşılaşmayı galatasaray, 68 karşılaşmayı fenerbahçe kazanmış, 50 karşılaşma beraberlikle sona ermiştir. bu karşılaşmada galatasaraylılar 262, fenerbahçeliler 255 gol atmışlardır.
iki ezeli rakibin birbirlerine karşı en farklı galibiyetleri şunlardır:
fenerbahçe 23 şubat 1936 pazar günü galatasarayı şaban ve naci'nin ikişer, necdet, esat ve ali rıza'nın birer golüyle 6-1 yenmişti. ( http://www.macanilari.com...saray-193519364637--.html) iki ezeli rakibin kadroları:
fenerbahçe: necdet - yaşar, fazıl - cevat, esat, mehmet reşat - niyazi, şaban, ali rıza, naci, büyük fikret.
ezeli rakiplerin bugüne kadar yaptıkları 187 maçtan 141 karşılaşma amatör, 46 karşılaşma da profesyonel takımları arasında yapılmıştır.
1959 yılından beri yapılmaktaolan profesyonel millî ligde ezeli rakipler bugüne kadar 12 defa karşılaşmışlardır. bu 12 karşılaşmadan, 5 maçı galatasaray, 2 maçı fenerbahçe kazanmış, 4 maç da beraberlikle sona ermiştir. sarı - kırmızılılar 12, sarı - lâciverttiler 9 gol atmışlardır.
bu 12 maçta, galatasarayın 12 golünden 7 tanesini metin, 2 tanesini bahri, birer tanesini b. ahmet, uğur ve ayhan; fenerbahçenin 9 golünden 2 tanesini şeref ve yüksel, birer tanesini naci, mustafa, can, selim ve kendi kalesine bahri (g.s.) atmışlardır.
iki yana sarkık, sanki ait oldukları vücutlardan ayrılmış gibi sarkık kollar...
şöyle uzaktan baktınız mı, bu üzgün insanların maçtan değil cenazeden döndüklerini zannederdiniz. bir topluluk ki -onbindi belki, belki de 15 bin kişiydi - bir kişi değil, her biri bir kişilerini kaybetmişcesine perişan... böyle bir matem seli halinde dolmabahçe’den ağır ağır dört yana dağıldılar. fenerbahçelilerdi bunlar...
...ve neş'eli yüzler. sevinçten açılmış ağızlar. bir başka sel de onları dağılacakları yerlere götürüyordu. galatasaray'lılar, beşiktaşlılar, bir neş'e kafilesi halinde, matemlilere değerek, lâfla dokunarak yürüyorlardı. maçın iki ucu gidiyordu ve üzgün çehrelilerden konuşabilenler kısa, kesik lâflar ediyorlardı; «yazık, yazık oldu.»
fenerbahçe taraftarları dövünebildikleri kadar dövünebilirler. ama hiç kimsenin inkâr edemeyeceği gerçek şudur:fenerbahçe
mithatpaşa stadında futbol oynadı. yaralanan, fenerbahçenin hakkı olan galibiyetidir. futbolu aslâ.
gerçekten sarı - lâciverttiler ezeli rakipleri karşısında bir şampiyon adayı olarak, bu sahalarda gösterebilecekleri futbolun en iyisini, en muhteşemini ortaya koydular. şenol'un şutuna bülent'in ayağı çarptı. şerefin şutuna kale direkleri çarptı, ogün'ün vuruşuna baraj çarptı... bunlar, bu olacak goller olmamışsa, bunda, futbol denen oyunda, şans denen bir şeyin varlığını kabul etmek, doğru olur. niçin cesaretle konuşmayalım. galatasaray golü attığı âna kadar, kalesini bir alev makinesi gibi saran ezeli rakibi karşısında sahadan silinmiş, çözülmüş ve tribünlerdeki insanlar «fenerbahçe bu oyunla dört, beş yapar» demişlerdir. ama galatasaray beraberliği sağlayınca, hava değişmiş ve tam 65 dakika sahada görünmeyen bir yığın sarı - kırmızılı formalı delikanlının, lideri sarsan hamlelere kalktığı görülmüştür.
herhalde bu maçın sonunda söylenecek en kestirme söz fenerbahçe'nin netice olarak değilse bile, futbol olarak net bir galibiyet kazandığı olacaktır.
büyük maç ne zamandır ki ilk defa şânına lâyık bir oyunla donatılıyor ve daha ilk dakikada tarık'ın yıldırım hızıyla inişini şükrü serinkanlı bir çıkışla durduruyordu. oyun başlayalı henüz iki dakika olmamışken, bir de bakıyorduk ki, aydın fırlıyor ve amansız takipçisi candemir'den sıyrılarak ogün’e hazırlıyordu. ogün yetişse, diyordu çok kimse.
4. dakikada yine ogün, ziya’nın ortasına fırlıyor ve kafa şutunu içeriye gönderirken doğan da kafasını kullanıyordu. kaliteli bir fener - galatasaray maçı oynanıyordu sahada. ve ogün bu defa da aydın’ın pasına yetişemedi. iki açığıyla saldıran fenerbahçe ortada şenol’un fevkalâde düzgün ve akıllı hareketleriyle rakibini zorluyor. birol’un birbiri arkasından biçimli pasları alkış üzerine alkış topluyordu. fenerbahçe fırtınası tam 25 dakika devam etti ve aydın, birol'la, ogünun önüne düşürdükleri topu çok yakın mesafeden bülent'in kalesine plâseleyiverdi. hem de sağ ayağıyla. fenerbahçe zorladığı kaleyi açmış, ikinci bir sayı aramaya başlamıştı. aslında buna fırtına devam ediyor, demek gerekirdi. galatasaray ise tam bir panik içerisindeydi. buna rağmen bahri ve tarık -metin henüz ortada yoktu- arada bir âni parlayışlarla karşı kaleye baskınlar yapıyorlardı. devre, fenerbahçe'nin sıkıştığı bir sırada bitecek ve ikinci yarı başladığı zaman da oyunun temposundan bir şey kaybetmediği görülecekti. iyi oyun oluyor ve galatasaray peşpeşe savuşturduğu gol tehlikelerinden ve ziya’nın kale ağzındaki şütünun direklere çarpışından sonra turan’ın yumuşak bir şandeliyle beraberliği sağlıyordu. hâzım ileri çıkmış, yetişememişti buna. bize göre gafil avlanmış sayılırdı yaz... şimdi galatasaray vardı sahada. fenerbahçe beraberliğe razı olmuştu âdeta. sonra bu fırtına da dindi ve yine sarı - lâcivertli takım başa geçti.
binbir pozisyonu, birbirinden güzel hareketleriyle cidden şahâne bir ezeli rekabet maçı seyretmiştik. yazık olan; bu maçın iki renksiz golle bitişiydi. meselâ; şenol'un, aydın’ın, candemir'e bir tur bindirerek yaptığı ortaya yapıştırdığı şut, bülent'in ayaklarına değil de, filelere çarpsa, bu girmeyen gol dünkü büyük oyunun golü olurdu.
uzun zamandanberi f. bahçe'nin şansla maç kazandığını iddia eden beşiktaş başkanı hakkı yeten dünkü maçtan sonra «f. bahçe daha iyi oynadı. fakat son dakikalarda metin’in uzattığı topa bahri vursa idi g. saray maçı kazanırdı. şans yine f. bahçe'ye güldü» demiştir.
daha sonra fenerbahçe ile beşiktaş arasındaki puan farkının ikiye inmesine temas eden beşiktaş başkanı «durum geçen sene bizim başımıza gelen gibi, beşiktaş önde giderken birer birer puan kaybetmeğe başladı ve fenerbahçe öne geçti. ligin birinci devresi bitti, bir şey diyemem. ancak ikinci devrede de çok değişiklik olacağına inancım var.» demiştir.
başkanlar diyor ki:
galatasaray kulübü başkanı ulvi yenal dünkü müsabakadan sonra, «fenerbahçe mevsimin en güzel maçını çıkardı» demiş ve «oyunun dostane geçmiş olduğunu» belirtmiştir.
fenerbahçe başkanı ismet uluğ ise, maçtan önce, «beraberlik» tahmininde bulunduğunu söylemiş, «ama maçı gördükten sonra, beraberliğe üzüldüm. takımımız çok iyi oynadı, fakat bu iyi oyuna güvenmeleri, zamansız gol yemelerine sebep oldu» demiştir.
italyan hâlen bir numaralı maç yöneticisi ve dünkü fenerbahçe - galatasaray maçının hakemi bruno de marchi, dev karşılaşma için «şahâne bir oyun oldu. her iki ekip de hakikaten güzel futbol oynuyor», demiştir.
de marchi isim olarak hiç bir futbolcunun adını veremiyeceğini belirterek «çünkü ben de öylesine şahâne bir maçın havasına kendimi kaptırdım. topun kaleden kaleye mekik dokuyuşu, futbolcuların hırslı ve arzulu hareketleri, hele deplâsmanlar ne yalan söyliyeyim beni şaşırttı», şeklinde konuşmuştur.
maçtan sonra f. bahçe soyunma odasında antrenör oscar hold, basın mensuplarına «çok güzel bir müsabaka oldu, elimize geçen 5 mükemmel gol fırsatını kullanamadık» demiştir.
ingiliz antrenör, futbolcuların fırsatları değerlendirememelerine sebep olarak karşılaşmanın tansiyonunu göstermiş ve şöyle konuşmuştur: «eğer bu maç normal şartlar altında, yani ezeli rekabetin havası içerisinde olmasaydı, muhakkak ki sahadan galip ayrılırdık. oyundan nemnunum. futbolcuların hepsi başarılıydı.»
kalede ali'nin yerine hâzım'ın oynatılması mevzuunda hold, «ben maçta başlamasından iki saat öncesine kadar kalede kimi oynatacağıma dair kimseye birşey söylemedim. basında ali'nin isminin kalede gmzükmesi hâzım'ın moralini bozmuştur.» demiştir.
öte yandan kaptan şeref, «galatasarayı bir daha böyle yakalayamayız» derken fenerbahçenin golünü atan aydın ise, «galatasaray şansı diye buna denir» sözlerini söylemiştir.
metin: «maç daha gollü olmalıydı»
galatasaray antrenör meneceri gündüz kılıç, «maçın kaderi oyunun başında üstüste kaçırdığımız 3 muhakkak gollük pozisyondan sonra döndü» demiştir.
neticeden memnun görülen sarı - kırmızılıların soyunma odasında kılıç sözlerine şöyle devam etmiştir: «takımımız aradaki puan farkı yüzünden daha telâşlı idi. fenerbahçe ise daha rahattı. maçın bu netice ile bitmesi, iki tarafın da sahaya döktüğü emeği boşa çıkarmadığı için memnunum.»
galatasaray kaptanı metin oktay ise maçın daha gollü olması icap ettiğini, iki tarafın da çok gol kaçırdığını söylemiştir. sarı - kırmızılı takımın beraberlik sayısını yapan turan ise, golünü şöyle anlatmıştır: «- geriden aldığım topla fenerbahçe ceza sahasına doğru kayıyordum. bir an etrafıma baktım, arkadaşlarım pas istiyordu. bir şut atıp şansımı denemek istedim. ve savurduğum top hâzım’ın başı üzerinden ağlara takıldı.»
puan farkı, birinin ya, da ötekinin şansı, ezeli rekabetin heyecanı.. hepsini, hepsini bırakalım bir yana.. ve dünkü mücadelenin teknik görünüşüne eğilelim.
evet, fenerbahçe dün rakibinden daha çok, göze hoş görünen bir futbol oynadı. ama bu, herşeyden önce, uzun suredir tatbiki arzulanan bir sistemin başarılmasından doğdu. modern futbolun tutunan taktiği «4-2-4»ü takımında yerleştirmeğe çalışan ingiliz antrenör oscar hold, dün ilk defa bu arzusuna ulaştı. bugüne kadar «4-2-4»le sonuç alınamayınca, sistemin yetersizliğinden söz ediliyordu. oysa, iş, taktiği başaracak elemanların tam yerine konmasına ve bu elemanların da vazifelerini istendiği şekilde yapmasına bağlıydı. işte dün birol geri-içte, şeref de ileri-haf'ta sistemin tam istediği gibi oynadılar. sağaçık denemesinden kurtulan şükrü de, müdafaada sağlam, hücumda destekleyici pasör görevini başardı. ancak, istenen, bundan ibaret değildi. modern futbolun bir başka tehlikeli silâhı da, «deplâsman»dı ve çok defa takımlarımızın avrupa ekiplerine boyun eğmesi, sür'atle yer değiştiren forvetlere ayak uyduramayışından doğuyordu. ama dün fenerbahçe forveti, başta şenol olmak üzere, top alıp, vermede hızla deplâsmana girdi ve taktiğin başarısını geliştirdi. bizce fenerbahçe, kazanacağı maçı berabere bitirdiğine üzüldüğü kadar, arzulanan bir modern futbol taktiğini iyi bir şekilde tatbik edebildiğine sevinmelildir.
«o halde niçin birden çok gol atamadılar?» sorusunu ortaya koyduğunuzun farkındayız. sarı - lâcivertliler dün birden çok gol atamadılarsa, bunu direklerden dönen toplar kadar, müsait pozisyonlarda bâzı elemanlarının, «büyük maç» heyecanına kapılıp beklenen hareketi son anda yapamayışlarıyla izah etmek gerekir.
galatasaray da, ayni heyecanın esiri olarak, başlarda iki müsait fırsatı değerlendiremedi ve ondan sonradır ki, rakibinin oyun tarzına bağlandı. ama sarı - kırmızılı takımın en büyük hatâsı, hızlı bir forvetin karşısında emektar naci'yi geride yalnız bırakmasıydı. genç ve dinamik doğan, bu konuda naci'ye gereken yardımda bulunamadı. keza forvetten geriye yardımı düşünenler veya düşündükleri anlar çok azdı. zaman zaman galatasaray defansı, deplaâsmanlı bir forvet önünde yalnız kalıyor, tehlikeler içinde yüzüyordu. bununla birlikte beraberlik golünden sonra, galatasaray'ın sistemli bir tempoya bürünmesi pekâlâ mümkündü. ve sarı - kırmızlıılar bunu da yapamadı. eğer son dakikalardaki akınlarını daha kombine hüviyete getirebilseler, sarı - kırmızılıların galibiyet şansına ulaşmaları dahi hayâl olmazdı.
dünkü maçta fenerbahçe'nin modern futbolden iyi bir örnek vermesi, «4-2-4»ü türk futbolcularının da başarabileceği gerçeğini ortaya koymak bakımından önemli oldu. galatasaray ise, iyi oynayan rakip karşısında iyi dayanan takım olmanın, sonuca ulaşmağı yettiğini ispat etti, «fenerbahçe -galatasaray maçları hırçın geçer, kalitesiz olur» kaidesi de büyük çapta yıkıldı dünkü maçta... gerçekten iyi oyun seyrettik, «futbol» olarak ortaya güzel şeylerin konduğunu gördük. puanlar dışında, her futbolseveri memnun etmesi gereken taraf bu olmalıydı.
lider puan verdi... lider ikinci golü de yiyebilir ve yenilebilirdi... ama bu, liderin dün gösterdiği avrupalı şampiyonlara yakışır muhteşem futbolü gölgelendiremezdi.
yıllardır bir f. bahçe - g. saray maçında görmediğimiz, göremediğimiz «iyi futbol» u dün doya doya seyrettik. bütün elemanları ile «iyi», hattâ «çok iyi» idi fenerbahçe...
bir eksiği vardı lider f. bahçe'nin: gol şansı... ve tabii futbolda «gol şansı yoktu» demek, kupkuru bir «şanşsızdı» anlamına gelmez. önce sözlük anlamı ile şansı yoktu f. bahçe'nin, sonra da golcülüğü eksikti biraz... son ânın can alıcı, yıkıcı, öldürücü atağı eksikti liderde. her şeye rağmen birçok defa bu son ânı da kullanmışlar ve çok kere direklere çarpan top geri gelmişti.
bir g. saray maçı idi bu... ve f. bahçe «dev» bir futbol oynuyordu sahada... sarı - lâcivertli onbire sadece bir futbolsever olarak, teşekkür borçluyuz hepimiz.
itibar duvarını aşmağa çalışan g. saray farklı bir mağlubiyetten kurtuldu, hattâ berabere kalarak bir de puan kazandı.
bugüne kadar iki ezeli rakip arasında seyrettiğimiz bunca maçta, fenerbahçe’nin bu kadar hâkim, bu derece üstün ve avrupai bir futbol ortaya koyduğuna şahit olmamıştık desek yeridir.
ne âsap, ne ezeli rekabet, ne ruh ne muh... hepsi palavra... neticede 90 dakika koşabilen, topa hükmedebilen kim olursa olsun rakibini dize getirebiliyor... gerçi sarı - lâcivertliler bu üstünlüğün ifâde ettiği iki puanı alamadılar.
ama, sezar’ın hakkını sezar'a vermek lâzım. taraftarlarını futbola doyurdular ve hattâ ilerde dünya kupası için yapacağımız eleme maçları için da ümit kapısını araladılar.
kısacası yeni yılın dev maçının neticesi fenerbahçelileri üzmüş, beşiktaş ve galatasaraylıları sevindirmiştir.
memnunum.. çünkü dün son yılların ezeli ve şerefli galatasaray - fenerbahçe rekabetine yakışır en sportmence maçı oynandı mithatpaşa'da. sahada vazifeli 22 futbolcu, üç de hakem, gayet dürüst ve iyi niyetli idiler. memnunum, çünkü böyle centilmence bir mücadelenin neticesi iki taraf için de pek üzücü olmadı.
fenerbahçe aradaki puan farkı yüzünden muhakkak ki daha yumuşak ve rahattı. galatasaray ise neticeye bir an evvel ulaşmak telâşı içinde başladı oyuna. bu arada yüzde yüz gollük müsait en azından 3 fırsatı yakalayıp kullanamadılar. sonra fenerbahçe golü geldi. bundan sonra da cidden iyi futbol oynayan bir fenerbahçe belirdi sahada. fakat onlar da goller kaçırdılar.
ikinci devreye galatasaray mağlûbiyete rağmen azimle başladı ve oyunda söz sahibi olduğu görüldü. nihayet beraberlik golüne de kavuştu. hemen arkasından pek elverişli bir pozisyonda galibiyet şansını da havalandırıverdiler. sarı - lâcivertliler de ayaklarına gelen birkaç pozisyona değerlendiremeyince, sayı müsavatı bozulmadan oyun bitti, gitti.
3.ocak.1965 - 52 sene önce bugün fenerbahçe, 1.türkiye ligi (süper lig) 13.hafta erteleme maçında, mithatpaşa (inönü) stadı'nda, çok üstün bir oyunla, adeta galatasaray ceza sahası içinde geçen karşılaşmada ezeli rakibi ile 1-1 berabere kaldı. 43.735 kişi ile yeni bir seyirci rekorunun kırıldığı karşılaşmayı italyan bruno de marchi yönetti. sarı-lacivertliler, 25.dakikada aydın yelken'in golüyle 1-0 öne geçerken, 69.dakikada turan doğangün'ün golüne engel olamayınca sahadan beraberlikle ayrılmak zorunda kaldı.
fenerbahçe’nin tam 3 şutunun direkten döndüğü maçla ilgili, 4 ocak 1965 tarihli akşam gazetesinde aydın öztürk, aynen şöyle yazmıştır:
"şunu peşinen belirtmek gerekir ki, maçın 1-1’lik sonucu, asla sahadaki oyunun gerçek ifadesi değildi. şayet futbol maçlarının neticesini goller değil de, güzel oyun ve kaçan fırsatlar tayin etseydi, bugün hiç tereddüt etmeden gazeteler “fenerbahçe dün galatasarayı hezimete uğrattı” şeklinde manşet atarlardı.”