batak sahada bilhassa ilk yarıda çok sür'atli ve şâhâne bir oyun çıkaran lig lideri farklı galibiyeti aydın (2), şenol, birol ve ziya'nın golleri ile sağladı
necmi tanyolaç
seyircinin futboldan yana talihsizliği bir süre daha kırılmayacak havalar böyle giderse... hava karlı, soğuk ve beyaz, kara saha da kirli yüzünü değiştirmezse tabii...
bayramda partizan'ın maçlarını göremeyenler ne kadar üzülürler, bilmem. ama, dünkü fenerbahçe’nin futbolünü göremeyenler, üzüldükleri kadar üzülebilirler. bu kadar kötü bir sahada, bu kadar iyi futbol oynamasını başaran bir türk takımım göremedikleri için...
aslında hepimiz maça giderken, bu havada futbol oynamak güç demiştik. stada girince gördük ki, hava değil, sahamüsait değildi futbola. yer yer beyazlıklarla çevrelenen balçık saha, lig lideri ile sonuncusunu bekliyordu. olmaz, maç olmaz, futbol oynamak bir tarafa, yürünmez bu sahada, falan derken fenerbahçe futbol dünyasındaki stadlarda bir eşi daha bulunmayan böyle bir zemine futboluyla şiir yazdı eskilerin deyimiyle. tabiatın, insan ayaklarına, insan kafasına ve insan gücüne bu derece karşı olduğu bir futbol maçında, kafalar ustalıkla oyun kurup, ayaklar çabuk çabuk gole gittiler. elbette ki bu fırtınanın sonunda bir taraf yıkılıp gidecekti. bu da, talihsiz ve mâtemil beykoz'a rastladı.
fenerbahçe daha ilk hızda, hırslı ve sertçe gözüken beykoz'u sindirmiş ve «beraberlik ümidini» yıkmıştı rakibinin. henüz 16. dakikada sarı - siyahlı filelere çarpan top, sarı - siyahlıların hırsını söndürecek ve beykoz, oyunu bırakıp, sertlikten vazgeçmeyecekti. sarı - lâcivertli takımda hemen her futbolcu iyi ile iyinin üzerindeydi, demek bu oyunun gerçek ifadesidir. ama, gerideki şükrü ile ilerdeki birol en sert ve amansız topraklarda buğday yetiştiren çiftçiler gibi aklın ve mantığın almadığı şeyler yaptılar. onların gerisinde şüphesiz şeref, hiç şüphesiz şenol ve aydın geliyordu çok iyiler olarak.
goller
f. bahçe ilk 10 dakikada biri şenol’un direkten dönen şütü, diğeri de ziya'nın nihat'ta kalan vuruşu ile iki gol tehlikesi yaratmıştı. beklenen golü ise 16. dakikada osman'ın şandelini iyi tâkip edip, topu kafayla aydın'ın önüne indiren şenol hazırladı. aydın, ayağının ucuna gelen fırsatı kaçırmadı tabii ve nihat'ın soluna indirdi topu: 1-0.
sarı - lâcivertli takım yükleniyor, beykoz darmadağın halde müdafaa yapmak istiyordu. 33. dakikada ziya'nın bir şutu beykoz defansından çevrilirken, şenol ceza sahası önünde, çok güç durumda topa girdi ve çaktı: 2-0.
25. dakikada ziya, şenol'un hazırladığı ikinci bir pası, kaleciyi de geçme hastalığı, yani fiyaka yüzünden nihat'a kaptırdı. ve 36. dakikada şenol bastırırken, aydın girdi araya, sol bek nihat'ın geri pasını yakalayıp, üçüncüyü attı: 3-0.
şimdi sıra ziya'ya geliyordu. ziya, daha evvel hakemin güzünden kaçan bir penaltılık hareketle rakip ceza sahası içinde yıkılmış ve 39. dakikada aydın'ın korneriyle, şenol'un kafasından direklere vuran topu, nihat'ın atladığı an yakalayıp, yakından işini bitirmişti: 4-0.
ikinci yarıda fenerbahçe futbolundaki güzelliği devam ettirdi, golleri devam ettiremedi. birol'un penaltıdan attığı golden sonra da «5-l kâfi» deyip, oyunu alkışlatma tarafına gitti.
beykozlular, fenerbahçenin hücumdaki saldırışlarından geçmesi üzerine biraz oynamaya başladılar, şirzat, bu arada fenerbahçe gerisini âdeta dağıtarak attı tek golü: 5-1.
bir küçük işimiz daha kalıyordu oyun biterken; «fenerbahçeye son 10 yıldır, saplanıp kaldığı mithatpaşa balçığında bu şahâne futbolu oynatmayı öğreten adama, mr. hold'a bir «thank you sir...» demek.