türkiye ligine bugün şehrimizde beşiktaş - vefa, f. bahçe - feriköy, ankara’da demirspor - şekerspor, hacettepe - ptt, izmir’de izmirspor - beykoz maçları ile devam edilecektir.
saat 14.15 de fenerbahçe ile feriköy karşı karşıya gelecektir. bu maçta tarafların muhtemel tertipleri şöyledir:
...ve fenerbahçe (şâhâne bir frikik golüyle) feriköy'ü teslim aldı: 1-0
sarı - lâcivertliler geçen haftalara nisbetle daha canlı idiler. kırmızı - beyazlılar 2. devre 10 kişi kaldı
namık sevik
tam 87 dakika fenerbahçe’ye kök söktüren feriköy neticede sahadan 1-0 mağlûp ayrıldı.
özcan'ın, aşağı yukarı 25 metreden çektiği frikik adetâ insandan kurulu, duvarı delmiş ve necdet'in elinden sekerek filelere takılmıştı. halbuki bu dakikaya kadar necdet, sahanın en iyi futbolcusu idi. yediği gol için hatâ değil, talihsizlik demek daha doğru olacaktır. ancak, frikik atışı için evvelâ şeref, sonra şenol, sonra hüseyin sahada birbirleri ile «sen atacaksın, ben atacağım» kavgası yapmışlardı. özcan ise, topu koltuğunun altına almış, hiç kimseye vermemiş ve itirazlara rağmen dikmiş, sert vuruşunu yapmışt. bu, fenerbahçe'nin son şansı idi... özcan’ın içine dokmuş olacak!.. top bir fişek sür'ati ile iç demire vurdu. talih sarı - lâcivertti takıma gülüyordu... ne hikmettir bilinmez, binlerce taraftar, minder yağmuruna tuttular sahayı. sevinçte de, protestoda da hep böyle oluyor...
canlı futbol
fenerbahçe, kabul etmek gerekir ki, feriköy'den iki puanı zor almasına rağmen geçen haftalarla mukayese edilmeyecek kadar canlı ve dişli bir futbol oynadı. takım bizce yine yanlış kurulmuştu. hüseyin ilerde aksıyordu. şenol'a yine 10 numaralı forma giydirilmişti. aydın bermutad bir çalım atıyor, topu kaptırdıktan sonra elini beline koyup duruyordu. hele hele, feriköy sağbeki erol sakatlanınca hafların ileri gitmesi lâzım gelirken, sarı - lâciverdi takımda soliç şenol bir solhaf gibi kendi sahası içersinden çıkmıyordu. vurucu adam sıkıntısı çeken fenerbahçe’nin, şeref'i santrfora koymasının sebebi buyken, türkiye'nin en iyi şut atanlarından biri olan şenol'u, geride oynatmak illetinden yöneticilerin neden bir türlü kurtulamadıklarını anlayamadık?..
fenerbahçe maça hızlı bir tempo ile girdi bilhassa yaşar vasıtası ile ilk dakikalarda yaptıkları akınlar feriköy kalesi için büyük tehlikeler doğuruyordu. 7. dakikada şeref in 30 pastan attığı çok sert şutu necdet hârika denecek bir şekilde uçarak kornere çıkarıyordu. bunu, yine yaşar'ın getirdiği, şerefin kafa ile aktardığı, aydın'ın ise iki pastan dışarı attığı bir diğer ciddi fırsat takip ediyordu. fenerbahçe, bu oyunu ile taraftarlarına ümit vermişti. ancak 20. dakikadan sonra kırmızı - beyazlıların rakiplerini zorladıkları ve oyunu başabaş duruma getirdikleri görüldü. 25. dakikada topu yumruklaması gereken yılmaz'ın bloke etmeğe kalkması mustafa'ya bir gol atma pozisyonu sağlamıştı.nitekim mustafa vuruşunu yaparken, özcan bir hışım gibi yetişti ve topu uzaklaştırdı.
frikik golü
ikinci yarıda erol'un sakatlanması ile feriköy'lüler 10 kişi kaldılar. ve ve haklı olarak da evvelâ oyunun sür'atini kırmak sonra da «bir puan bir puandır» gerekçesi ile maçı uyutmak yoluna saptılar. bunda da tam 87. dakikaya kadar muvaffak oldular. hele arada sırada fuat ve mustafa vasıtası ile yaptıkları kontrataklar bayağı da ciddi birer tehlike oluyordu, fakat o 87. dakika yok mu. o özcan'ın golü atacağına inanışı yok mu. işte o doğuş ve inanış, maçın kaderini tâyin ediyordu. fenerbahçe 1-0 kazandı. tekrar edelim iyi oynadı ve kazandı... fakat hiç olmazsa bir beraberlik, feriköy'ün de hakkıydı..
şâhâne frikikin sahibi bek özcan konuştu: "gol atacağım içime doğmuştu"
f. bahçeye iki puanı kazandıran genç oyuncu «topu kaptım ve f. bahçeliğimin sesiyle vurdum. gol olunca gözyaşlarımı tutamadım»
togay bayatlı
üç haftadır, ağabeyime, arkadaşlarıma, «ben bir maç» ta gol atacağım, içime doğuyor» demiştim... demek kısmet feriköy’e imiş...
fenerbahçeye iki puan kazandıran özcan, aksaraydaki kendine ait lokalinde karşılaşmadan iki saat sonra müşterilerine hizmet ederken böyle konuşuyor ve «şâhâne» golünü şöyle naklediyordu:
- iki, üç haftadır hep içimde bir ses bana, gol atacağımı söyleşip, duruyordu. feriköy maçında bir ara ceza sahası içinde bir gol fırsatını değerlendirmeyince bu sesi daha kuvvetli olarak duymaya başladım. ve o frikik olduğunda işte o sesin tesiri altında topu koltuğumun altına alarak kaptan şerefe: «bırakın bunu da ben atayım, gol atacağım, inanın bana» dediğimi hatırlıyorum. bu arada hüseyin ve şenol bu atışı yapmak için bekliyorlardı. esasen takımın frikik atıcıları onlardı... ve yine bu ses bana barajın hatalı kurulduğunu, kalenin sağ tarafının boş olduğunu söylüyordu. nitekim şutu çektim. sonrası... onu ben de hatırlamıyorum. zaten maçın sonuna kadar nasıl oynadığımı bilmiyorum. sanki rüyada gezer gibi idim.
- peki, golden sonra neden ağladın?
- sevinçten. hem de çok ağladım. maçtan önce gol atacağıma dair içimde bir his vardı demiştim. ama ağlayacağım aklıma gelmemişti. ben şuna inanıyorum ki, futbolü sadece profesyonel olarak, meslek kabul edip oynamak kâfi değildir. mağlûbiyetteki üzüntüyü veya galibiyetteki sevinci duymak ve hissetmek lâzımdır. paranın his dünyasında yeri yoktur. madde herşeyi değerlendirmeye kâfi gelseydi bütün insanlar hissiz birer makine olurlardı. ben küçüklüğümden beri f. bahçeliyim... ve şu anda vazifemi yapmanın mânevi hazzı içindeyim.