ankara'da hacettepe - göztepe, altay - şekerspor, izmir'de a. ordu - ptt, iz. spor - g. birliği oynuyor
f.b. - istanbulspor maçı saat 14.30 da mithatpaşa stadında oynanacaktır.
evvelki gün ve dün yapılan çalışmalara iştirak eden şenol'a santrfor mevkiinde yer verilecektir.
sarı - lâcivertli kadro bugün muhtemelen şu tertiple sahaya çıkacaktır: ali - özcan, ismail - şeref, özer, a. ihsan - şükrü, ziya, şenol, ergun, aydın.
fenerbahçe kulübü başkanı, şenol ile birol'a hiç bir kasitleri olmadiğını belirtmiştir.
batak sahada istanbulspor'la mansız bir mücadeleye girişen hırslı
fenerbahçe 2-0 kazandı
sarı - lâcivertliler, neticiye ercanın 66. dakika'da kendi kalesine attığı golle ulaştılar. ikinci golü hüseyin frikik atışından kaydetti
necmi tanyolaç
maçın ilk çeyreği bitti. tek pozisyon, tek şut yok... etraftan «kardeşim, bu sahada top oynanmaz» sesleri..
oyunun ilk 20 dakikas da bitti. tek pozisyon, tek şut yok... etraftan «bu sahada futbol oynanmaz» sesleri... maçın ilk 25 dakikası da bitti tek pozisyon, tek şut yok... etraftan «eee, bu balçıkta, yürünmez bile...» sesleri...
ohh, çok şükür! istanbulspor kalesi önünde harekete benzer bir şey seyrettik. ziya’nın pasını hüseyin «amansız» müdafaa yapan karşı barajın boşluğunda yakaladı ve şuta davrandı. olmadı, vuramadı hüseyin.. ohh, çok şükür! bir tane daha. şükrü’nün ortasına ziya abandı, top metin'de kaldı. oyun canlanıyor, falan derken, taaa devrenin sonuna gelmiştik. şeref, ali ihsan'ın ceza vuruşuna iyi girdi, vurdu kafayı. top direkten geri döndü. ziya yetişti, yetişecek, yetişemedi. devre de böyle bitti.
f. bahçe - istanbulspor maçının ilk yarısı için söylenebilecek söz bu kadardı. iki takım da sahanın ortasında kümeleniyor, iş, ceza sahasının önüne geldiğinde, bitiveriyorlardı. sarı - lâcivertti takımda, forveti oynamaya zorlayan bir kişi vardı: ergun. ama gerisi, bütünüyle iyi idi bu tarafın.
ikinci yarı başladığı sırada saha bir gün evvelki yağmurun yarattığı ağırlıktan, balçığa dönmüştü. fakat, iki taraf da ilk devreyi unutturacak kadar hızlı girdiler bu yarıya. istanbulspor yan haflarından çıkan âni paslarla, başlarda zorlu gözüktü. bu fırtınalı devrede nâzım, halûk'un ortasını hâzım'ın kucağına değil de, sağına veya soluna gönderebilse, mevsim ortasında hâlâ takım deneyen mr. holdün maçtan sonraki yüzünü görmek isterdim. maçı da, fenerbahçeyi de bitirecek bir fırsattı, tutmadı.
nihayet, oyunun düğümünü çözen ve istanbulsporu yıkan gole yaklaşıyorduk. f. bahçe yükleniyor. kazanılan korneri ergun çekiyor. istanbulspor müdafaası şaşırıyor ve ergunun ikinci bir vuruşla doldurduğu topa ercan - ki o ânâ kadar bataklığın incisiydi - biçimsiz, zamansız bir kafa çıkışı yapıyor ve istanbulspor kör uçuşuyla yere çakılıyordu. sonra hüseyinin bir ceza vuruşundan, yerden tam köşeyi bulan kazık kadar sert golüne sıra gelecekti: 2-0.
maç, artık f. bahçenindi. istanbulspor, alışmadığımız şeyler yaptı gollerin siniriyle. sertlik değildi yaptıkları. zaman zaman edepsizliğe döndü... f. bahçe ise sabırla, hırsla galibiyeti aradı, durdu. buldu da...