fehmi ile aslen bir santrahaf oyuncusu olan süreyya da ortaya kaçtıkça beşiktaş takımı bu santrahaf kıtlığında santrahaf ihtikarı yapan bir topluluğa benziyordu.
görmeyenlerin de bu tablodan anlayabileceği gibi, beşiktaş varını, yoğunu müdafaaya ve daha çok bahri ile metin'in hayat sahası olan ceza bölgesi önüne yıkmıştı.. galatasaray, bu derece ürkek ve bu derece kapanık bir beşiktaş'la tarihte ilk maçını oynuyor ve tam 90 dakika tek kale oynadığı maçta bir gol atamıyordu..
yağmurun sonlara doğru ağır hâle getirdiği sahada artistik paslaşmalara kaçacak kadar rahat oynayan galatasaray bütün oyun boyunca bu santrhafla haflar bolluğunun yarattığı barikatı aşmak için didindi, durdu..
hafta içinde bir «vurucu adam» esprisi ile kendinden bahsettiren sempatik menecer sadri usuuğlu'nun bir şakasıydı bu herhalde. zira, her şeyiyle müdafaaya sıkışan ve bir puan için oynayan beşiktaş'ı, favori olduğu bu maçta böyle görmemeliydik, diyenler çoğunluktaydı dün...
maç bitti. beşiktaş puan aldı. ama, bir nokta üzerinde durmak lâzım... beşiktaş'ın teknik yöneticileri için dünkü ilk büyük maç parlak geçmiş bir imtihan sayılamaz. hem şampiyonlukta iddiamız var de, hem biz büyük takımız, diye atışa devam et sonra, hafını, bekini, forvetini kalenin öünen yığ.. ve bir puan için koca takımını futbol oynamaktan men et...
darılmaca yok.. beşiktaş, dün galatasaray karşısında isim olarak ezilirken, gülünç bir taktik plânının aldığı puan taraftar için sevinilecek bir hâdise değildi...