onun için bugüne kadar kalemimi sadece galatasaray’ı övmek için kullanmadım çok şükür…
fakat bugün kim ne derse desin, dünkü şahane maçın kahramanları galatasaray’lı futbolcuları övmeğe vicdanım beni zorluyor. zira eğer bir gazeteci olarak bile onlardan lâyık oldukları şekilde bahsedemezsem haklarını yemiş olacağım.
işe bahri’den başlamalıyım. bir ayağı tamamiyle tutmaz halde olan bu altın çelik karışımı yürekli çocuk, yalnız sporculara değil, hayatın her mücadelesinde azmini olağan üstü bir şekilde ortaya koyarak en azından binlerce insana, ümitsizliklerle mücadele için gayret verdi.
sonra da geri kalan 10’u alkışlayacağım. bir toplu mücadelede beraberlik ruhunu, birbirine sarılmanın yardım etmenin ne kadar lûzumlu olduğunu gösterdiler herkese… bülent, candemir, b. ahmet, ergun, mustafa kalelerini bir mehmetçik ruhu ile ve aynı zamanda bir kurmay şuuru ile korurlarken, suat müdafaanın maestrosu olarak zirveleşiyordu. klâsına, stiline ve kendine güvenine hayran olmamak imkânsızdı.
ilerde de niyazi ile samim modern futbolun tipik seyyal açıklığının hatâsız birer modeli olurlarken, mete bıkmadan usanmadan çalışmanın manâsını seyircilere pek güzel ifâde ediyordu.
ya metin…i
maçtan evvel sakat bacağını göstererek «bu ayak kırılır beni ancak o zaman sahadan alırsınız» diyen, inat sahibi aslan yürekli çocuk… yok! hepimiz futbol oynadık ve seyrettik. böylesine ve yaptıklarına, ne yalan söyleyeyim ki görmedim ve göremiyeceğimi de sanırım.
amma kaptanı unutabilirmiyim. bir gün evvel param parça olmuş yüzü ile kalesini terketmiyen turgay, dün de maçtan evvel soyunma odasına gelip ağlayarak kardeşlerine sarılan ve onlara ta içinden gelen pek güzel bir konuşma yapan kaptan turgay’ı unutabilirmiyiz.
fakat bütün bunlar dünkü maçta idi galatasaraylılar… oldu bitti ve geçti. unutmayın ki en güç günler, zafer ertesi günlerdir. dün topu şahane tekmelemesini bildiniz. bugünden sonra da gururu tekmeleyip atmasını bilmelisiniz.