kötü oynadığı maçlarda puan vermeyen beşiktaş, iyi oynadığı maçta iddialı izmirspor'a çok kıymetli bir puan kaptırdı.
gole gitmekten ziyade beşiktaş'ın gol atma gücünü azaltmağa çalışan izmirspor, siyah - beyaz’lı defansın bir anlık gafletinden istifade ederek arzuladığı bir puanı aldı.
dün seyrettiğimiz siyah - beyaz'lı forvet topu hasım onsekizine kadar güzel hareketler ve yerinde paslarla götürdü. ancak son darbede çok acemi ve o nisbette de lâubali idiler. bilhassa yusuf ve sanlı müsait pozisyonları ezeli hastalıkları olan çalım yüzünden harcadılar ve takımlarının bir puanı kaybetmesinde başrolü oynadılar.
izmirspor'a gelince, maçtan evvel de iddia ettikleri gibi arzuladıkları bir puanı aldılar, fakat bu kendi güzel oyunları ile değil beşiktaş forvetinin yüzünden oldu.
beşiktaş oyuna fırtına gibi girdi. bu fırtına ancak 10 dakika sürdü. birinci devrenin sonuna kadar takım oyunundan ziyade hep ferdi hareketler seyrettik. ancak, birkaç defa tanzer'e tehlikeli olabildiler.
ikinci yarıya yine beşiktaş hızlı girmişti. 51. dakikada soldan fethi'nin çektiği korneri yusuf ufak bir kafa darbesi ile aşırdı. yetilen ahmet sağı ile fileleri havalandırdı. golden sonra beşiktaş hakikaten fevkalâde bir futbol ortaya koydu. herkes gol adedinin artacağını da zannederken, izmirsporun iki kişi ile yaptığı kontratak neticesinde top b. yusuf'un kafasından sekti, ibrahim'e geldi. bu oyuncunun çapraz vaziyette çektiği şutu necmi plonjonla ancak çelebildi, gerilerden yetişen tuncay boş kaleye topu plâseledi.
bu golde de beşiktaş defansı her zaman olduğu gibi yine kimsesizdi. necmi'nin çeldiği topa bir müdafaa oyuncusu müdahale edebilirdi. beşiktaş iyi futboluna rağmen, hak etmediği bir beraberlikle sahadan ayrılmıştı.
kısacası:
«kötü oynar yenersin, iyi oynar yenilirsin. in misin, cin misin? söyle bana sen nesin?»