ilk basımı 1994 yılı olan ali sami alkış'ın "bu kitabı okuyanı vururum" kitabından;
metin oktay; galatasaray'ın fenerbahçe ile yapacağı maçtan önce sakattı... topuk kemiği ezilmiş, üstüne basamıyordu. baba gündüz, futbolcusunun elinden tutmuş o doktor senin, bu doktor benim diyerek hastaneleri tek tek dolaşıyordu. ama hiçbir tıp adamı, metin'i f. bahçe maçına yetiştirecek garantiyi veremiyordu. derken; galatasaray'ın kamp yaptığı otele esrarengiz birisi geldi... sıkılgan tavırlarla kral'ın yanına yaklaştı ve «merak etme, ben seni iyileştiririm,» dedi. metin, şöyle gözucuyla adamı süzdü... garip davranışlı birisiydi... gözü tutmadığı için üzerinde durjrıadı. fakat adam inatçı birisiydi, kendisine inanmasını istedi. metin oktay; doktor doktor dolaşıp sakatlığına acil çözüm bulunamamasının verdiği yılmışlıkla; denize düşen yılana sarılır misali «peki» dedi.
adam çantasını açtı... içerisinden kocaman bir koyun kuyruğu çıkardı. üzerine, önceden hazırladığı bir kocakarı ilacını sürdü... daha sonra da karabiber serpti. adam; bu ilaçlı ve karabiberli koyun kuyruğunu metin'in topuğuna sarıp, bir bezle bağladı... takım arkadaşları bu olup bitene kahkahalarla gülüyor, metin'le dalga geçiyordu...
bütün gece, bu kocakarı ilacı esprisiyle geçti. ancak ertesi sabah olduğunda, metin oktay ayağındaki şişin indiğini ve ağrının tamamiyle dindiğini gördü... şaşırdı, şaşırdı, şaşırdı... gece kendisiyle dalga geçen arkadaşlarına ayağını gösterdi, herkesin ağzı bir karış açık... metin oktay, kendisini maça yetiştiren ve adını dahi bilmediği adamı mumla aramaya başladı. hediye almak, gönlünü almak istiyordu. adam ortalıkta yoktu.
18 aralık 1960 günü fenerbahçe maçına gitmek için, kamp yaptıkları otelden tam ayrılacakları sırada; onu gördü. metin derhal yanına koşup, esrarengiz dostuna sarıldı: «dile benden ne dilersen arkadaş...» «kaç para istiyorsan vereceğim, çekinme söyle!...» «senin yaptığını ünlü doktorlar yapamadı. sen bir gecede hallettin. sana şükran borcum var... al şu paraların hepsi senin olsun.»
esrarengiz dost; heyecanla cebindeki bütün parasını kendisine uzatan metin oktay'ın kolunu geri çevirerek tek tek konuştu: «senden fenerbahçe'ye bugün 4 gol atmanı istiyorum. ancak bu şekilde ödeşiriz.»
metin oktay, şaşırdı, sarsıldı... istenilen şey olacak gibi değildi ama; kendisini bugüne kavuşturan adama «olamaz... yapamam» diyemedi. bir ara daldı, düşündü, kararını verdi: «tamam arkadaş, söz...» «söz mü?...» «söz!»
esrarengiz adam, hiçbir şey söylemeden arkasını döndü ve puslu günün alacasında kaybolup gitti. metin, arkasından uzun süre bakakaldı... söz verdiği için fenerbahçe'ye atmak zorunda kaldığı 4 golü düşünmeye başladı. düşündükçe hırslandı.
inanılmaz ama, metin oktay o gün 3 gole ulaşmıştı... ama yırtınıyor, çırpınıyor dördüncüyü bir türlü atamıyordu. metin'in o günkü hırsını görenler, bir gariplik olduğunu seziyorlardı.
maç bitti bitiyordu... metin sanki yeni başlıyordu... bastırmalı, uçmalı, vurmalı ve söz verdiği dördü mutlaka yapmalıydı. ...ve vurdu... ve attı... ve dörtledi!.. metin, sözünü yerine getirmenin yorgun coşkusuyla golden sonra yattığı yerde kaldı. sakatlandı sanıp yanına doktor çağırdılar. halbuki o sakatlıktan değil, mutluluk şokundan ayağa kalkamıyordu.
galatasaray o gün fenerbahçe'yi bahri'nin de bir gölü ile tam 5-0 yenmişti... metin'in sözü de, yerine gelmişti... tarih 18 aralık 1960.