hakemin yarattığı penaltı ile bir ara 1-1 duruma düşen beşiktaş, g. sarayı yendi: 2-1
maç sert ve asabî bir havada oynandı. galatasaray 2. golü faulden yedi. sahanın en iyi oyuncusu beşiktaş kalecisi özcan'dı
halit kıvanç
fenerbahçe maçında beşiktaş'ı kurban eden «son dakika», g. saray karşısında siyah - beyazlıların yüzünü güldüren an oldu.
aslında beşiktaşın gülmek için son dakikayı beklemeğe ihtiyacı yoktu. ama hakem!.. evet, yerlilerini kötü bulup da getirdiğimiz daha kötü bir yabancı hakem, maçın gidişini değiştirmiş ve yarattığı bir penaltı ile durumu 1-1 yapıvermişti. gariptir, ligin ilk yarısındaki maçta yerli hakem, g. saray'ın iki «hakiki» penaltısını vermemişti. bu defa ise yabancı hakem, «hayali» bir penaltı ile sanki tanımadığı meslektaşlarının hatâsını telâfi etmek hatâsına düşmüştü...
fakat bu kadarla bitmeyecekti alman misafirin kusuru... son dakikadaki gol de, bir nizami sarjdan çok gayri nizami favl manzarası arzeden pozisyonda yapılacaktı. adalet yerini bulacaktı hâsılı... beşiktaş tek farkla galipti.
daha takımlar sahada görünmeden uzun boylu, rölöve şapkalı, gri pardesülü, çikolata tenli bir adam çıkış tünelinde yükseliyor ve attığı her adımla siyah-beyaz flâmalı tribünleri coşkun tezahürata boğuyordu. sadri usuuğlu, taraftarlarına zafer müjdesi verir bir güvenle yürüyordu saha kenarında... siyah-beyaz formalı oyuncuları ise, maçın başında onun kadar güvenle koşamayacaklardı sahada... yalnız santrfor güven, kuru sahayı, açık havayı bekliyormuşcasına hızlı başlamıştı oyuna ve işte 4. dakika dolmadan sanlı'ya uzattığı pasla ilk tehlikeyi hazırlıyordu. ama genç sanlı, aceleden müsait topu dikerek bu büyük fırsatı harcayacaktı.
sonra... sonra g. saray gittikçe artan bir tempo ile hızlandı. özcan'ın kalesi sıkışıyordu. özcanın kalesi bunalıyordu. fakat sıkışmayan, bunalmayan özcandu. elleri, kalenin her yanına yetişecek kadar büyümüş, genişlemişti sanki. 13. dakikada basri'nin, 19. dakikada yılmaz'ın mükemmel şutları, beşiktaş kalecisinin tumruklarıyla «gol» sınırından uzaklaşıyordu.
g. saray üstün ve baskılı görünüyordu bu yarıda. beşiktaş ise, kontrataklarla pozisyon yaratmağa çalışıyordu. işte 34. dakikada k. ahmet'in yakından vuruşunda topun b. ahmet'in ayağına çarpması, sarı-kırmızılı kaleyi bir golden koruyordu.
ve sonra... sonra yine g. saray akınları... metin âdeta kale ağzından topu dışarı gönderiyordu.... bahri, daha da yakından avutu nişanlıyordu.
ikinci yarıda ise, maça hızlı ve hırslı giren, beşiktaş'tı. galatasaray her an biraz daha dağılıyor, akınları gelişigüzel bir hava alıyordu. bununla beraber metin’in ilk anlardaki atağında top direği sıyırmasa, durum değişebilecekti. sarı - kırmızılı takımda bir tutukluk göze çarpıyordu.
buna karşılık ilk devredeki hatâdan sıyrılan beşiktaş, şimdi açıklardan oynayarak galatasaray kalesine sık sık iniyordu. ve işte 65. dakikada sanlı'nın soldan getirdiği top ortaya akmış, güven'in yarattığı karambolle geri giden meşin yuvarlak da, ok gibi fırlayıp gelen ahmet’in şutu ile ağları bulmuştu. bu golde, turgay'dan çok, topu uzaklaştıramayan dört galatasaray müdafaa elemanı kusurluydu.
siyah - beyazlı takımın böyle bir sayıya kavuşacağı, birkaç dakika öncesinden belirmişti zaten.
golden sonra yılmaz'ın acar inişi ile yarattığı tehlikeyi özcan bertaraf ettikten ve bahri'nin şutu direkten döndükten sonra, tarık'ın atağında top kaçmıştı. fakat alman hakem, garip bir kararla «penaltı» noktasını işaretliyor ve metin’in «tutulmaz» şutu ile oyunun 1-1 olmasını sağlıyordu. artık böyle biterdi bu maç... evet, biterdi. ama yüksel’in şandeliyle gelen top, güvenin yaptığı atak, topu turgay’dan kaçırınca, sanlı'ya o nefis plânseyi atmak ve bu tahminleri tersyüz etmek düştü. top galatasaray ağlarına giderken, hakem de galatasaray futbolcularının kollarına gidiyordu.
son dakikada gol yemek, hem de bu golle yenilmek hazindi. fakat ondan daha hazini görüldü sahada: daha kaç gün önce hastahaneden çıkmış, sakatlığın acısını günlerce, haftalarca tatmış bir oyuncu, evet evet, herkesin iyileşmesi için gönülden dua ettiği tarık, koşuyor, geliyor... ve galibiyet golünü atmaktan başka günahı olmayan sanlı'ya... yok yok, tarık, oyunda topa vurması gereken tekmeyi, genç meslekdaşına vurmamalıydı...
maç beşiktaş'ın 2-1 galibiyetiyle biterken, sanlı da arkadaşlarının kucağında sakat sakat sahayı terkediyordu.