galatasaryın bu sezon yakalayabildiği üstüstegalibiyet sayısı 6 olup bu maçla bitmiştir.galatasarayın bu maçtan önce yakaladığı 6 maçlık bu seri şöyleydi:
g / istanbulspor 0-2 galatasaray ( 01.02.1964 ) g / feriköy 0-1 galatasaray ( 15.02.1964 ) g / kasımpaşa 0-5 galatasaray ( 16.02.1964 ) g / beykoz 0-1 galatasaray ( 29.02.1964 ) g / galatasaray 3-0 altay ( 07.03.1964 ) g / galatasaray 4-0 izmirspor ( 08.03.1964 )
millî lig'in kaderine tesir edecek karşılaşma saat 15'30 da başlıyor. hakem alman. iki taraf da iddialı
ligin kilit maçlarından biri bugün mithatpaşa stadında galatasaray'la beşiktaş arasında oynanacaktır.
ligin ilk yarısını başarısız geçiren galatasaray takımı, her geçen gün biraz daha toparlanmış ve şampiyonluk üzerindeki iddiaya katılırken, üstüste aldığı mağlûbiyetlerle hayli sarsılan beşiktaş da iddiasını kaybetmemek
için bugünkü maça büyük önem vermektedir.
büyük maça galatasaray yalova’da, beşiktaş da yeniköyde kamp yaparak hazırlanmış bulunmaktadır. alman hakemi helmut fritz'in idaresinde saatr 15.30‘da başlayacak bu karşılaşmaya tarafların şu tertiplerle çıkması beklenmektedir:
galatasaray: turcay - b. ahmet, doğan, candemir, ergun, mustafa - yılmaz, kadri, bahri, metin.
son haftalarda iyi form gösteren ve rakiplerini açık farklarla yenen galatasaraylılar, bugünkü maçtan da çok ümitlidirler.
beşiktaşlılar bugüne kadar herşeyin yolunda gittiğini ifade ile «inşallah pazar günü de iyi gider» demektedirler. siyah - beyazlı takımda sakatlığı geçmeyen sabahattin oynamıyacaktır.
coşkun özarı (galatasaray başantrenörü): «maça lâyık olduğu şekilde hazırlandık. ufak tefek sakatlıklarımız da geçti. futbolcularımız muhakkak kazanmaları gerektiğine inanmış şekilde çalıştılar. ama büyük maçlardan önce büyük konuşmak büyük hatâdır. bu bakımdan sadece kazanma azmimizi ifade etmeyi yeter buluyorum. yenmek için oynayacağız.»
sadi usuuğlu (beşiktaş meneceri): «bugüne kadar her şey yolunda gitti. inşallah pazar günü de iyi gider. lig'in ilk devresindeki karşılaşmada takımımız gereken kuvvetinde değildi ve maçı berabere bitirmek için müdafaa oynamıştık. bu defa ise, iddiamızı devam ettirmek için galip gelmemiz lâzım... sahaya ümitli çıkıyoruz.»
hakemin yarattığı penaltı ile bir ara 1-1 duruma düşen beşiktaş, g. sarayı yendi: 2-1
maç sert ve asabî bir havada oynandı. galatasaray 2. golü faulden yedi. sahanın en iyi oyuncusu beşiktaş kalecisi özcan'dı
halit kıvanç
fenerbahçe maçında beşiktaş'ı kurban eden «son dakika», g. saray karşısında siyah - beyazlıların yüzünü güldüren an oldu.
aslında beşiktaşın gülmek için son dakikayı beklemeğe ihtiyacı yoktu. ama hakem!.. evet, yerlilerini kötü bulup da getirdiğimiz daha kötü bir yabancı hakem, maçın gidişini değiştirmiş ve yarattığı bir penaltı ile durumu 1-1 yapıvermişti. gariptir, ligin ilk yarısındaki maçta yerli hakem, g. saray'ın iki «hakiki» penaltısını vermemişti. bu defa ise yabancı hakem, «hayali» bir penaltı ile sanki tanımadığı meslektaşlarının hatâsını telâfi etmek hatâsına düşmüştü...
fakat bu kadarla bitmeyecekti alman misafirin kusuru... son dakikadaki gol de, bir nizami sarjdan çok gayri nizami favl manzarası arzeden pozisyonda yapılacaktı. adalet yerini bulacaktı hâsılı... beşiktaş tek farkla galipti.
daha takımlar sahada görünmeden uzun boylu, rölöve şapkalı, gri pardesülü, çikolata tenli bir adam çıkış tünelinde yükseliyor ve attığı her adımla siyah-beyaz flâmalı tribünleri coşkun tezahürata boğuyordu. sadri usuuğlu, taraftarlarına zafer müjdesi verir bir güvenle yürüyordu saha kenarında... siyah-beyaz formalı oyuncuları ise, maçın başında onun kadar güvenle koşamayacaklardı sahada... yalnız santrfor güven, kuru sahayı, açık havayı bekliyormuşcasına hızlı başlamıştı oyuna ve işte 4. dakika dolmadan sanlı'ya uzattığı pasla ilk tehlikeyi hazırlıyordu. ama genç sanlı, aceleden müsait topu dikerek bu büyük fırsatı harcayacaktı.
sonra... sonra g. saray gittikçe artan bir tempo ile hızlandı. özcan'ın kalesi sıkışıyordu. özcanın kalesi bunalıyordu. fakat sıkışmayan, bunalmayan özcandu. elleri, kalenin her yanına yetişecek kadar büyümüş, genişlemişti sanki. 13. dakikada basri'nin, 19. dakikada yılmaz'ın mükemmel şutları, beşiktaş kalecisinin tumruklarıyla «gol» sınırından uzaklaşıyordu.
g. saray üstün ve baskılı görünüyordu bu yarıda. beşiktaş ise, kontrataklarla pozisyon yaratmağa çalışıyordu. işte 34. dakikada k. ahmet'in yakından vuruşunda topun b. ahmet'in ayağına çarpması, sarı-kırmızılı kaleyi bir golden koruyordu.
ve sonra... sonra yine g. saray akınları... metin âdeta kale ağzından topu dışarı gönderiyordu.... bahri, daha da yakından avutu nişanlıyordu.
ikinci yarıda ise, maça hızlı ve hırslı giren, beşiktaş'tı. galatasaray her an biraz daha dağılıyor, akınları gelişigüzel bir hava alıyordu. bununla beraber metin’in ilk anlardaki atağında top direği sıyırmasa, durum değişebilecekti. sarı - kırmızılı takımda bir tutukluk göze çarpıyordu.
buna karşılık ilk devredeki hatâdan sıyrılan beşiktaş, şimdi açıklardan oynayarak galatasaray kalesine sık sık iniyordu. ve işte 65. dakikada sanlı'nın soldan getirdiği top ortaya akmış, güven'in yarattığı karambolle geri giden meşin yuvarlak da, ok gibi fırlayıp gelen ahmet’in şutu ile ağları bulmuştu. bu golde, turgay'dan çok, topu uzaklaştıramayan dört galatasaray müdafaa elemanı kusurluydu.
siyah - beyazlı takımın böyle bir sayıya kavuşacağı, birkaç dakika öncesinden belirmişti zaten.
golden sonra yılmaz'ın acar inişi ile yarattığı tehlikeyi özcan bertaraf ettikten ve bahri'nin şutu direkten döndükten sonra, tarık'ın atağında top kaçmıştı. fakat alman hakem, garip bir kararla «penaltı» noktasını işaretliyor ve metin’in «tutulmaz» şutu ile oyunun 1-1 olmasını sağlıyordu. artık böyle biterdi bu maç... evet, biterdi. ama yüksel’in şandeliyle gelen top, güvenin yaptığı atak, topu turgay’dan kaçırınca, sanlı'ya o nefis plânseyi atmak ve bu tahminleri tersyüz etmek düştü. top galatasaray ağlarına giderken, hakem de galatasaray futbolcularının kollarına gidiyordu.
son dakikada gol yemek, hem de bu golle yenilmek hazindi. fakat ondan daha hazini görüldü sahada: daha kaç gün önce hastahaneden çıkmış, sakatlığın acısını günlerce, haftalarca tatmış bir oyuncu, evet evet, herkesin iyileşmesi için gönülden dua ettiği tarık, koşuyor, geliyor... ve galibiyet golünü atmaktan başka günahı olmayan sanlı'ya... yok yok, tarık, oyunda topa vurması gereken tekmeyi, genç meslekdaşına vurmamalıydı...
maç beşiktaş'ın 2-1 galibiyetiyle biterken, sanlı da arkadaşlarının kucağında sakat sakat sahayı terkediyordu.
istırabı yüzünden belli 19 yaşındaki futbolcu, ağrıyan ayağını tutarak «hayatım boyunca unutamayacağım o ânı» diyordu. «topa nasıl vurduğumu bilmiyorum. güven’in kafaya çıktığını, sonra topun önüme geldiğini hatırlıyorum, o kadar... ilk defa büyük bir maçta gol attığım için çok sevinçliyim, fakat...»
devam edemiyordu genç futbolcu... istırap içinde kıvranıyordu. «niçin, dedi, niçin vurdu tarık bana? gol atmak kabahat mi? kendisi sakatlıktan yeni kurtuldu. acımadı mı bana?» menecer sadri usuuğlu da şöyle konuşuyordu: «beni asıl sevindiren, bu mevsim ilk defa büyük bir maçı kazanmamızdır. bursa'da şanssızlığımızı yenmiştik. bu maçta da fırsatları değerlendirerek kazandık. şampiyonlukta iddiamız elbete devam ediyor.»
g. saraylılar üzgün
g. saray soyunma odasında ise, hüzün hâkimdi. «atamazsan yersin» sözü herkesin dilinden dökülüyordu. antrenör naci özkaya da «evet. diyordu. atamadık ve yedik. ne deniz? futbol bu...»
turgay şse, «ikinci golde favl yaptılar» divor ve «işte dudağımda yediğim yumruğun yarası» diye gösteriyordu.
alman hakem helmuth fritz beşiktaş'ın ikinci golünün nizami olduğunu ifade ederken «şarj normaldi» divor ve «penaltının da isabetli olduğunu» söylüyordu. helmuth fritz'e göre «penaltıyı herkes görmüştü.»
devlet bakanı malik yolaç, dünkü maçtaki hâdiselerden üzüldüğünü belirtmiş ve ilgililerden olaya eğilmelerini isteyeceğini açıklamıştır.
«oyuncuların hakemi tartaklamalrını hiç de iyi karşılamadım. bu gibi hareketler bertaraf edilecektir. raporları bekliyorum» diyen yolaç, hâdisede titizlikle durulmasını isteyeceğini sözlerine eklemiştir.
yine nâoş hâdiseler oldu. yine tribünlerden şişeler yağdı. yine top yokken futbolcular birbirini hunharca tekmeledi. yine hakemin yakasına sarılındı.
bu nevi olaylara dünyanın her yerinde yapılan müsabakalarda sık sık rastlanıyor. hele cenubi amerika'da, hep okuyoruz, kan gövdeyi götürüyor. coplar hattâ tabancalar konuşuyor ve hakemler ırak ihtilâlinde başvekil nuri said paşa gibi entari giyerek stadı saran kzıgın oyuncuların elinden canlarını güçlükle kurtarabiliyorlar.
seyircinin taşkınlığının yanı sıra ancak futbolcuların da, hakemin de hüsnüniyet dışı hareketlerle hâdiselere sebebiyet verdikleri de bir vâkıadır. işte dünün kahramanı alman hakem helmut fritz... verdiği acaip penaltı kararı. g. saray'a, bâriz faulden atılan ikinci golü mutebersayışı... bırakın kuzu kuzu tribünlerde oturan seyirciyi, hattâ evliyayı dahi baştan çıkarabilirdi bu hakem...
hakem maçtan sonra «bitaraf maç yazmak istiyorsanız penaltının muhakkak olduğunu kaydeddiniz» demiş... galalataray'a atılan golde ise, bir faulun bulunmadığını söylemiş. bize kalırsa helmuth fritz bu görüşü ile değil türkiye'de, patagonya'da dahi maç idare edemez.
bu sebeple maçın teknik görüşünü bir yana bırakıyor ve müsabakanın hakiki neticesinin 1-0 beşiktaş lehine olduğunu söylüyorum.
beşiktaşla galatasarayın dünkü müsabakalarına teknik açıdan bakıldığı zaman, iki taraf için de başarısız sayılamıyacak bir (4+2+4) ler mücadelesi görünmektedir.
beşiktaşın, orta kademede suat, kaya. galatasarayın, evvelâ mustafa ve kadri, sınra erol'ün sanlı karşısında fizikman hafif kalması dolayısiyle, erol ve kadri ile isletmeğe çalıştıkları (4+2+4) ler, sistem olarak, iyi tatbik edildi.
ancak, her iki tarafın müdafaa elemanlarının markajda çok kerre tesirsiz kalmalarından meydana gelen birçok gol pozisyonunda, gene her iki tarafın hücum elemanlarının beceriksiz davranmaları, ortaya fırsatı bol, gol adedi az bir maç çıkardı.
bu arada, galatasarayın gol kısırlığında, beşiktaş kalecisinini çok büyük rol oynadığını zikretmek gerekir.
zikri geçen diğr bir olay da, alman hakeminin, gerek beşiktaş aleyhine verdiği penaltıda, gerek, galatasarayın yediği ikinci golde, son derece hatâlı davrandığıdır.
dünkü maçın neticesini , beşiktaş lehine 1-0 lık bir skor zannederim çok daha âdil olarak ifade ederdi.
siyah - beyazlıları verdikleri mücadele örneği ve kazandıkları kıymetli galibiyetten dolayı tebrik ederiz.
gol, olana kadar takımlarda da seyircilerde de fazla bir taşkınlık yoktu. goller olmaya başlayınca mağlûbiyet korkusu iki tarafa da şirayet etti. ve hâdiselere yol açtı. beşiktaş'ın itirazsız atılan ilk golünden sonra hakemin galatasaray lehine verdiği penaltı biraz ağır sayılarak cinstendi. ikinci beşiktaş golü ise tamamen turgay’ın hatâsından ileri geldi. ve bu hatâsını tamir sebebiyle yaptığı itiraz hakemin tartaklanmasına yol açtı.
naci ve coşkun'un hâdiseyi yatıştırmak için gösterdiği olğunluktan sonra hakem oyunu da erken bitirmek zorunda kaldı. dün galibiyet beşiktaş'ın hakkı daha diri daha azimli bir oyunla neticeyi almak için uğraştılar. dört iki dördün icaplarını yerine getirerek zaman zaman altı forvetle hücum tazelediler. galatasaray haf hattının iyi oynayamayışı yanında metinin isminin büyüklüğüne inanarak daha ziyade ortadan oyunu tercih etmekle en büyük hatâyı yaptı. iki açıktan faydalanmak galibiyetin anahtarını bulmak olacaktı.
arada sırada yılmaz‘a verilen topların ne tehlikeler yarattığı görüldüğü halde bu düşünülemedi. hakeme gelince yan hakemlerinden ziyade oyunu kendi kararları ile idara etmek istedi ve netice olarak bizde müsbet bir intiba bırakmadı.
ne beşiktaş'ın zaferi özcan'ın eseridir, ne de g. sarayın kaybına turgay sebep olmuştur... ama türk futbolunun son 10-15 yılda gördüğü en büyük iki kaleci dünkü oyunları ile «kalecilik sanatı» üzerinde insanı düşünmeye sevkediyor.
yıllarca ister kendi takımında, ister temsili veya milli takımlarda «devleştiklerini» gördüğümüz bu iki kaleciden biri dün çok başarılı, diğeri başarısızdı. ve bunun tek sebebi vardı: turgay kendini yorgun ve isteksiz hissediyordu. özcan’da ise delikanlılık günlerinin hırsı, cesareti vardı. biri belki fizik, belki psikolojik durgunluğun etkisi ile bilgisinin de randımanını alamıyor. diğeri kendine güvenmenin hızı ile bütün bildiklerini uygulayabilen bir rahatlık içinde oluyordu.
ilk yarıda bunca gedik veren beşiktaş defansının gerisindeki özcan: en iyi, en doğru, en kestirme ve en cesur hareketleri yaparak gittikçe açılıyordu. turgay ise en az üç defa üzerinde parlayan beşiktaş akınlarında «bekliyor» ve işi şansa ya da siyah - beyazlıların beceriksizliğine bırakıyordu. o devrede iki kaleci de yenilmediler. son hareketi asla rakibe bırakmayan özcan’ı bizzat kendisi, son hareketi daima rakibe bırakan turgay'ı ise siyah-beyazlıların avuta giden şütleri kurtardı.
birinci beşiktaş golünde turgaydan çok defansın hatâsı var mıydı? ikincisi ise faul ile mi yapılmıştı. bu konuyu burada tartışmayacağız. mesele şudur: turgay'ı yorgun gördük. turgay'ı durgun gördük. turgayı pasif gördük. halbuki özcanın dünkü kıvamı içindeki bir turgay'la dünkü oyun nasık, ama nasıl değişirdi?
evet ne galibiyet tek başına özcanın, ne de mağlûbiyet tek başına turgay'ındır. ama ne yapalım ki, hani bu ili «usta»yı gene sahalarının zirvesinde görmek ve «balkanların en iyi iki kalecisi bizdedir» diye gururlanmak pek hoşumuza gidecek de...
«bizim özcan» tam istim üstündedir ve «bizim turgay» 32 yaşında tahtını bırakacak ve ihtiyarlar arasında sayılacak adam değildir.
orhan şeref apak, "bundan sonraki cezalar bâzı kulüplerin hayatiyetine tesir edecek" dedi
hâdiseli maç için tahkikat açıldı
saha komiseri ile müşahitten başka 10 federasyon ve hakem komitesi üyesi rapor verecek
hâdiseli galatasaray - beşiktaş maçı için futbol federasyonu tahkikat açmıştır. hollanda’ya hareketinden evvel futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak, saha komiseri ve saha müşahidinden başka federasyona ve merkez hakem komitesine mensup 10 kişinin de birer rapor hazırlıyarak ankara'ya göndermelerini istemiştir.
federasyona gönderilen raporlarda yan hakem faruk talû’nun büyük bir
hâdiseyi önlediği ve helmut fritz’in etrafı sarı - kırmızılı futbolcular tarafından sarıldığı zaman talû’nun vaktinde santraya doğru koşarak hadiseye mâni olduğu bildirilmiş ve ayrıca galatasaraydan ve beşiktaştan bâzı futbolcuların ceza heyetine sevkleri istenmiştir.
müsabakanın müşahidi, hâdisenin gazetelerde çıkan fotoğraflarını da ankara'ya göndermiştir.
apak «cezalar ağır olacak»
futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak, «kulüp idarecilerini ikaz ediyorum. bundan sonra tatbik edeceğimiz cezalar bizi kulüplerin hayatiyetine tesir edecektir» demiştir.
futbolcuların hareketlerine de temas eden apak, «ayni cezalar, geçimini futboldan sağlayan oyunculara da tatbik edilecektir. ve hattâ o kadar ki, bu cezalar onların futbol hayatlarının dahi son bulmasını doğurabilir» şeklinde konulmuştur.
orhan şeref apak, yerli hakemlerden sonra yabancı hakemlere yapılan tecavüzlerin, memleketimizin dış ülkelerdeki itibarını zedeleyeceğini açıklamış ve bu gibi hareketlere artık müsaade etmeyeceğiz ve ağır cezalar vereceğiz. demiştir.
futbol federasyonunun hâdiseli galatasaray - beşiktaş maço sebebiyle haklarında idari tedbir kararı aldığı tarık, bahri, turgay (g. saray), suat (beşiktaş) dan sonra dün de galatasaraydan metin ile mustafa, beşiktaş'dan da süreyya, erkan ve k. ahmet tedbirsiz olarak merkez ceza heyetine sevkedilmişlerdir.
merkez ceza heyeti ilk toplantısını çarşamba günü yapacaktır.
beşiktaş ve g. saraylı futbolcuların ifadesi alındı
hâdiseli beşiktaş - galatasaray maçında saha müşahitlerinin raporuna göre merkez ceza heyetine verilen beş galatasaray'lı ve üç beşiktaş'lı futbolcunun ifadeleri dün ankara’ya gönderilmiştir.
galatasaray'dan idari tedbirli olan tarık, bahri ve idari tedbirsiz turgay, mustafa, metin, beşiktaş'tan idari tedbirli suat ve tedbirsiz ahmet ile süreyya hakkında ceza heyeti muhtemelen bugün bir karara varacaktır.
beşiktaş'ın genç futbolcusu «bana tekme atmasaydı cezası az olacaktı. sakatlığım sebebyle ben de cezalanmış sayılırım» dedi.
beşiktaş - galatasaray maçından sonra tarık'ın bir tekmesiyle sakatlanan sanlı «tarık'a verilen ceza çok» demiştir.
tarık'ın yeni mevsime kadar takımına faydalı olamıyacağını bildiren sanlı, daha sonra şunları söylemiştir: «bana o tekmeyi atmasydı cezası az olacaktı. şimdi ben de ceza almış gibiyim, zira sakatlığım sebebiyle takımımda oynıyamıyorum.»
beşiktaşlı ahmet özacar, ceza çizgisinin köşesine doğru sokulduğu zaman, rakip kaleciler paniğe kapılırdı. çünkü oradan kaleye öyle bir şut çekerdi ki, yarım metre yükseklikten füze gibi giden top kalenin sağ ağlarına takılırdı.
o hangi yaşta olursa olusun, anılarda ve gönüllerde hep küçük ahmet'tir. beşiktaş'a geldiğinde takımda bir başka ahmet (berman), isimli futbolcu olduğundan ve ondan daha küçük olması yüzünden kendisine "küçük ahmet" denilmişti. diğer ahmet de tabii büyük ahmet olmuştu otomatikman.
küçük ahmet'in siyah-beyaz formalı takımdaki yeri sağaçıktı. hayatı boyunca da bu mevkide oynadı. çünkü onda bir sağaçıkta aranan bütün özellikler vardı.
iyi koşardı, hareketleri çabuktu. karşısındaki rakipten kolaylıkla sıyrılıp, rakip kaleye iner ve aut çizgisine yakın bir noktadan ortasını yapardı. ceza çizgisinin köşesine doğru sokuldu mu, rakip kaleciler paniğe kapılırdı. çünkü oradan kaleye öyle bir şut çekerdi ki, yarım metre yükseklikten füze gibi giden top kalenin sağ ağlarına takılırdı.
ahmet özacar, 1937 yılında lüleburgaz'da doğmuş, futbola orada başlamıştı. 1955 yılında beşiktaş'a gelmişti. kara kartal'ın siyah-beyaz forması altında parlamıştı. bu 18 yıllık zaman dilimi içinde küçük ahmet, beşiktaş takımında tam 569 maç oynamış ve rakip kalelere 241 gol atmıştı. 569 maçla "beşiktaş'ta en çok oynayan futbolcu" unvanını da kazanmıştı.
küçük ahmet, büyük başarılarla dolu futbol hayatında 2 kez b, 1 kez de a milli takımız'da olmak üzere 3 kez ay-yıldızlı formayı giymıişti. futbol yaşamını, yıldızlaştığı siyah-beyazlı forma altında 1972'de noktalamıştı.
ahmet özacar, özel yaşamında da çok çalışkandı. ekmek parasını çıkarmak için yorulmak bilmeden çalışırdı. ayrıca çok dürüst insandı da. bir mücellithane kurmuştu ve iyi işler yapıyordu. mesleğinde işin iyisini ve hesaplısını yaparak tutunacağına inanmıştı. 23 ekim 2005'te hayata veda etti.