galatasaray - beşiktaş pazartesi günü saat 15.30 da mithatpaşa'da milli lig maçı oynayacaklardır. cumhuriyet bayramı arifesine rastladığından müsabaka gündüze alınmıştır.
her iki kulübün idarecileri bu maça büyük önem verdiklerini ifade etmişlerdir.
gündüz kılıç (g. saray teknik direktörü): «mantık, 8 gündür tamamiyle dinlenmiş ve bu sezon bütün düşüncesini lig şampiyonu olmaya temerküz ettirmiş olan beşiktaş'ın avantajlı olduğunu gösteriyor. diğer taraftan ise yorgun, bezgin ve sakatlarla dolu bir g. saray var. ama, daha çok bir his takımı galatasaray...»
sadri usuuğlu (beşiktaş meneceri): «büyük maça çok iyi hazırlandık. beşiktaş'ın fizik durumu çok iyi. g. saray kadrosunun ise bizden daha oturmuş olduğunu kabul ediyorum. bu maçta üç netice de olabilir. mutlaka kazancağız diyemem. ama, kazanma şansını daha çok beşiktaş'ta görüyorum.»
saat 15.30'da başlayacak maça iki takım en kuvvetli kadroları ile çıkıyor. sarı - kırmızılıların yorgunluğu siyah-beyazlıların lehine
maçı radyo veriyor
mithatpaşa stadı bugün mevsimin ilk büyük maçına ve g. sarayla beşiktaş'ın puan savaşına sahne olacaktır.
şu anda milli lig şampiyonluğundaki en kuvvetli rakipleri fenerbahçe ile galatasarayı 4 puan farkta geride bırakmış bulunan beşiktaş maça galip bitirdiği takdirde, milli lig'in ilk devre liderliğine el koyacak ve çok büyük bir avantaj sağlamış olacaktır.
beşiktaş'ın galibiyetinin, sadece galatasaray'ın değil, fenerbahçe'nin iddiasını da sarsacağı ihtimali bugünkü müsabakanın taşıdığı önemi arttırmaktadır.
taraflar saat 15.30'da günlerdir kamp yaparak hazırlandıkları maça şu tertiple çıkacaklardır:
balkan kupası maçlarından döndükten sonra tam kadro halinde dinlenme ve milli lige hazırlanma imkânını bulan beşiktaş daha geçenlerde yapılan atatürk kupası maçında 3-0 yenildiği galatasaray'dan daha şanslı kabul edilmektedir. bu havayı yaratan sebeplerin başında galatasaray'ın artık gözle görülür hale gelen yorgunluğu gelmektedir. buna: başta tarık gibi bir elemanın böylesine hayati bir maçta takımından uzak kalışı da eklendiği takdirde, budapeşte'den bu yana 5 karşılaşma yapan galatasaray'ın her şeyden evvel rakibinin fizik üstünlüğü ile mücadele edecek durumda olmadığını kabul etmek gerekir. ancak, galatasaryın bugün bir yığın kötü şansla başlayacağı maçtan galip çıkmasını, milli lig içim sürpriz saymak hatalı olacaktır. kısacası, şampiyonluğun üç ortağından ikisi, her şey bir tarafa sahaya eşit şanslarla çıkacak ve galibiyet için çarpışacaklardır.
nitekim, galatasaray'ın teknik yöneticileri de beşiktaş'ın sahaya kendilerinden daha avantajlı çıkacağını kabul etmekle beraber, galatasaray'ın bu şansızlıkları yenebileceğini söylemekten kaçınmamışlardır.
beşiktaş idarecilerine gelince onlar da maçtan evvel ortaya çıkan «beşiktaş favoridir» seklindeki düşüncenin kendileri için tehlikeli olduğunu belirtmiş ve futbolcularını daha çok bu havadan kurtarmaya çalışmışlardır.
netice olarak, milli ligin ilk dev maçı için şimdilik söyleyeceğimiz söz şudur: «beşiktaş puan farkını 6'ya çıkarmak, galatasaray ise bu farkın yaratacağı tehlikeyi önlemek için karşı karşıya geleceklerdir.»
maçı radyo veriyor
galatasaray - beşiktaş karşılaşmasını istanbul radyosu mithatpaşa'dan naklen verecektir. yayın müsabaka ile birlikte saat 15.30 da başlayacak ve ikinci devrenin nihayetine kadar devam edecektir.
oyun devamınca inatla defans yapan beşiktaş karşısında g. saray galibiyete ulaşamadı: 0-0
sert ve hırçın geçen maçta, hakem zoroğlu, hakim oynayan sarı-kırmızılıların iki penaltısını vermedi. talât'ın çıkarılışı hâdise yarattı
halit kıvanç
dünkü maçın yorulmayan adamı, sayı levhasını değiştirmekle görevli kişiydi. oyunun başında iki «0» yerleştirdi renklerin hizasına... ve 90 dakika boyunca da ne kendisi kıpırdadı yerinden, ne de levhaya taktığı «0»lar... maç, başladığı gibi bilmişti: «0-0»...
ancak, dünkü karşılaşmayı anlatırken belirtilecek «sıfır»lar, sayı levhasına takılı olanlardan ibaret kalmaz. oyunun idaresinde göze çarpan hatalar, hatta sahanın gerçek «futbol»a müsaade etmeyecek derecede çamurlu oluşunu dahi kenara itti. evet, böylesine hava ve saha şartlarında, puan mücadelesine girişen 22 gençten, ille de iyi bir futbol beklemek, biraz insafsızlık olurdu. buna rağmen, gene de zaman zaman bir şeyler gösteriyorlardı. çalışıyor, çırpınıyor, hani ya, hiç değilse meşin topu kudretlerine yakın kullanmağa gayret ediyorlardı. fakat hakemler triosunun, bu gücü kırma bahsinde hava ve saha zıorluklarından geri kalmayacağı doğrusu pek beklenmezdi.
uzun cümleleri kısa misallere ekleyiverelim: ilk yarının 36. dakikasında şandellenen topa bahri atak yaptı. necmi çıakrken, sabahattin'in göğsüne çarpan top, beşiktaş filelerini buldu. hakem bu sayıyı muteber addetmediğini ilân edince, tribünlerde «ofsayt vardı», «faul vardı» tartışması başladı. evet, ya ondan biri vardı ya da hiçbir şey yoktu.
ancak, ikinci yarının hemen başında metin'in ceza sahasına dalışında sertçe hem de biraz fazla sertçe durduruluşu!!! bak işte, bunda «penaltı» kokusu, taa tribüne kadar rahat rahat gelmişti. ve eğer bu kokuyu duyamayanlar olursa, maçın bitimine tam 10 dakika kala, bu defa da bahri'nin kale önünde tepetaklak edilişinde, «futbol buna ne der?» diye sormaktan kendilerini alamamışlardı.
galiba maçı da size anlattım. bunlar dışında bir de talât'ın (85. dakikada) bir favulden sonra hakeme söylendiği (ne söylediği oralardakilerin malûmu) için oyundan çıkarılışı. oyunun duruşu... itirazlar... idarecilerin sahaya girişi... talât'ın antrenörünün yardımıyla çıkışı... maçın bitişi... tribünden uçan minderler... korunmak için eğilen hakemler... ve «bir maç böyle bitti»...
beşiktaş'ı son olarak romanya'da seyretmiştim. rapid'e 3-0 yenilmiş ama inatçı bir müdafaa oynamadığı için takdir edilmişti. dünün gazeteleri hattâ bizzat sarı - kırmızılı kulüp yetkilileri de, beşiktaş'ı «favori», gösteriyordu, galatasaray karşısında... o halde ne beklenirdi? siyah - beyazlıların bir «favori» azmiyle maça girişmesi... atılması... saldırması... şahlanması...
bir de gerçeği dinley: beşiktaş sahaya çıkıyor, yüksel'in sırtında «9» numaralı forma ve düdükle birlikte geriye çekiliyor. yani maçın kaderini 4 forverde bağlayan taktik... ligde daha dördüncü maçını oynayan, müsabakanın «favori»si gösterilen takımın taktiği bu... ne yalan söylemeli, bu garipliği yadırgamakta mithatpaşa tribünlerinin dünkü 18 bini aşkın seyircisi belki de ittifak halindeydi.
evet, maça böyle başlanabilir ve sonra vurucu, atak taktiğe geçilebilirdi. ama beşiktaşlılar, 1. dakikadan 90. dakikaya kadar, aynı diziliş içinde oynadılar. galatasaray'ın şansını her an biraz daha arttırdılar. gayet tabii sarı - kırmızılılar, bir rakip forverdin geri çekilmesini, yan haflardan birini ileri çıkarmak için fırsat taydılar. mustafa, galatasaray forvetinin altıncı adamı olarak, akınları coşturdu.
bununla beraber sarı - kırmızılı hücum hattı, beylik deyimle «gününde» değildi ve çeşitli imkanları cömertçe harcayıp durdu. beşiktaş'ın kontrataklarında ise, galatasaray'ın başarılı geri hatları - özellikle hafları -tehlikeleri kolay savuşturdu. nihayet böylesine bozuk ve kaygan sahanın «kaleci katili» olduğunu bilenler, dünkü necmi ve dünkü turgay için de «iyi» notunu rahatça verdiler.
maçtan sonra bâzı galatasaray'lı taraftarların «hakeme ceza. hakeme ceza» şeklindeki tezahüratına federasyon başkanı apak cevap verdi
beşiktaş - galatasaray maçından sonra san - kırmızılı
taraftarlar futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak'ın etrafını sararak «hakeme ceza, hakeme ceza» şeklinde tezahüratta bulunmuşlardır.
apak, galatasaray'lı taraftarlara hiç bir mukabelede bulunmadığı gibi maç hakkında kendine sual soran gazetecilerin sorularına da cevap vermemiştir.
maçın orta hakemi semih zoroğlu oyunu tam zamanında bitirdiğine işaret ederek talât'ı oyundan atma sebebini şu tekilde izah etmiştir: «bu futbolcu maç boyunca devamlı itirazlarda bulunuyordu. kendine iki defa ihtar verdim. ancak son hâdisede şahsıma ağır bir şekilde küfür ettiği için oyundan çıkartmak zorunda kaldım.»
hakem zoroğlu, galatasaray takımı teknik direktörü gündüz kılıç'ın kendine ve diğer iki yan hakeme küfür ettiğini belirtmiş ve «talât ile birlikte kılıç'ı da raporumda şiakyet edeceğim» deiştir. hakem galatasaray'ın attığı golde sabahattine faul yapıldığını söylemiştir.
galatasaraylı taraftarlar uzun bir müddet mithatpaşa'nın sporcu ve hakemlerin çıkmasına mahsus olan kapılarında beklemeler ve polis refakatinde staddan ayrılan hakeme aleyhte tezahüratta bulunmuşlardır.
beşiktaşlılar, kuvvetli rakipleri g. saray dan aldıkları bir puan için sevinçliydiler. müdafaa taktiğiyle başladıkları maçı, beraberlikle bitirmişler ve milli ligde iddia sahibi galatasaray ve fenerbahçe ile aralarında olan puan farkını muhafaza etmişlerdi.
beşiktaş menajeri sadri usuuğlu maç hakkındaki intibalarıni şöyle açıklıyordu: «netice bizim arzuladığımız gibi olmuştur. galatasarayın baskılı oynayacağını evvelden hesaplamış ve sıkı
bir markajla bunu bertaraf etmek istemiştik. bu maçta eksiklerimizi gördük. çalışmalarımız hızla devam ederek ve sezon sonunda taraflarlarımızın yüzünü güldüreceğiz.»
g. saraylılar üzgündü
galatasaray soyunma odası sessizdi. futbolcular üzgündü... idareciler düşünceliydi..
takım mağlûp mu olmuştu? hayır, sadece ortada kaybedilmiş bir puan, futbolcuların ifadesine göre haksız kaybedilmiş bir puan vardı...
hakem tarafından oyundan çıkarılan talât, «ben hiçbir şekilde hakeme itiraz etmedim, neden çıkarıldım anlamadım» derken, bâzı futbolcular da böyle kötü bir hakeme futbol hayatlarında rastlamadıklarını, hattâ, hattâ macaristan'daki ferençvaroş maçını idare eden hakemin, çok daha iyi olduğunu söylüyorlardı.
bir ay evvel ilk defa tanıdığım, kısa bir müddet beraber çalıştığım temiz, efendi ve hakikaten su katılmamış bir futbolcu olduğunu gördüğüm, idarecisine, hakemine, futbolcusuna hürmetkar, her oynadığı oyunun üstüne koyan, istikbal vaad eden talât'ın dün maçtan çıkardığı beni cidden üzdü.
bünyesi ve sahadaki hareketleri dolayısıyla baba hakkı'yı andıran, baba hakkı kadar temiz ve efendi olan bu genç kendini sahadan çıkaracak harekette bulunmamalıydı. mühim olmayan bir pozisyon yüzünden hakeme karşı gelmesinin gençliğinin ve maçın atmosferinin tesiri ile olduğunu tahmin ediyorum.
olan olmuştur ve bu hadise de talat'ın hayatında acı bir hatıra olarak kalacaktır artık, bilmesi lazım ki; hakem sahanın mutlak hâkimidir. onun kararlarına karşı gelmek değil, hürmet etmek lâzımdır. hakem ise, senenin en iyi hakemi olduğunda ittifak ettiğimiz bir insandır. her geçen gün biraz daha olgunlaşmakta, kaideleri tatbik şeklinde gün geçtikçe daha otoriter olmaktadır. fakat şunu da unutmaması icabeder ki, elektrikli bir hava taşıyan maçın normal cereyan etmesi için oyunun başında otoriteyi ele alması ve kurban verecekse onu ilk anlarda kesmesi lâzım dır. son dakikaya kadar her şeye tahammül edip sonra birden sinirlenivermesi oyuncuyu cezalandırmaktan ziyade kulübünü cezalandırmak demektir. son dakikada bu cesareti gösteren hakem daha sonra futbolcuların taarruzuna uğradı. idareciler gelince; sahaya girip uluorta müdahaleleri ve işi körüklemeleri oyunculara örnek olmak bakımından normal değildi. bilâkis bir idareci, olmuş hâdiseyi yatıştırmak için müdahale etmeliydi.
velhâsıl kurunun yanında yaş da yandı ve olan talât'a oldu.
fehmi ile aslen bir santrahaf oyuncusu olan süreyya da ortaya kaçtıkça beşiktaş takımı bu santrahaf kıtlığında santrahaf ihtikarı yapan bir topluluğa benziyordu.
görmeyenlerin de bu tablodan anlayabileceği gibi, beşiktaş varını, yoğunu müdafaaya ve daha çok bahri ile metin'in hayat sahası olan ceza bölgesi önüne yıkmıştı.. galatasaray, bu derece ürkek ve bu derece kapanık bir beşiktaş'la tarihte ilk maçını oynuyor ve tam 90 dakika tek kale oynadığı maçta bir gol atamıyordu..
yağmurun sonlara doğru ağır hâle getirdiği sahada artistik paslaşmalara kaçacak kadar rahat oynayan galatasaray bütün oyun boyunca bu santrhafla haflar bolluğunun yarattığı barikatı aşmak için didindi, durdu..
hafta içinde bir «vurucu adam» esprisi ile kendinden bahsettiren sempatik menecer sadri usuuğlu'nun bir şakasıydı bu herhalde. zira, her şeyiyle müdafaaya sıkışan ve bir puan için oynayan beşiktaş'ı, favori olduğu bu maçta böyle görmemeliydik, diyenler çoğunluktaydı dün...
maç bitti. beşiktaş puan aldı. ama, bir nokta üzerinde durmak lâzım... beşiktaş'ın teknik yöneticileri için dünkü ilk büyük maç parlak geçmiş bir imtihan sayılamaz. hem şampiyonlukta iddiamız var de, hem biz büyük takımız, diye atışa devam et sonra, hafını, bekini, forvetini kalenin öünen yığ.. ve bir puan için koca takımını futbol oynamaktan men et...
darılmaca yok.. beşiktaş, dün galatasaray karşısında isim olarak ezilirken, gülünç bir taktik plânının aldığı puan taraftar için sevinilecek bir hâdise değildi...
beşiktaş m hücum oynamasını bekliyorduk, bir de baktık ki günlerdir vurucu adam arayan teknik menecer, takımını müdafaa easına göre kuru vermiş.
muhittin, yüksel, süreyya, sabahattin, tamamen geride 2-4-4'ü tatbik ediyorlar.
futbolumuzda son haftaların modasına usuuğlu da kendini kaptırıvermiş.anlayamadık, niçin bu yola gitti beşiktaş... boş sahayı rakibe bırakıl ve tamamen defans taktiği ile oynayış, daha başlangıçla siyah - beyazlılar için en iyi neticenin beraberlik olacağını ilândan başka bir şey değildi. nitekim de öyle oldu...
günlerdir yorgun ve sakatları fazla g.saray'ın karşısında ancak lâlettayin bir semt takımının tatbik edeceği «çanakkale geçilmez» oyununu kabulleniş bizce her bakımdan hatalı idi. beşiktaş yüklenseydi herhalde 90 dakikanın büyük bir kısmı kendi kalesi önünde oynanmayacaktı. müteaddit fırsatların galatasaray forveti tarafından cömertçe harcandığı dünkü maçta hakem semih zoroğlu'nun akılları durduracak hatalar işlediğine de üzülerek şahit olduk. en az iki penaltının verilmeyişi ve faullere ters hükmediş, oyunun sonunda bazı nahoş hâdiselerin doğmasına sebep oldu. öylesine gergin bir atmosferde asap zembereğinin bir anda fırlamış olmasını bu sebeple -bir dereceye kadar- makul karşılamak icapeder.
beşiktaş'ın g. sarayla oynadığı maçlarda beraberliğe bu derere önem vererek oynadığını görmedim.
milli ligde henüz 3 maç yapmış olan siyah-beyazlı takımın sahalarımızda pek alışılmamış tarzda müdafaada kalışı, ancak bir final mücadelesinde mazur görülebilirdi. bir puana niçin peşinen razı oldukları ve niçin galatasaraydan bu kadar korktular? anlaşılması güçtü.
bu kadar senedir seyrettiğimiz galatasaray - beşiktaş maçları için dünkü oyun, teknik yönden siyah -beyazlı takımın başarısı olarak kabul edilemez. ama, idareciler kendileri için çok lüzumlu kabul ettikleri bu puanı elde ettikleri için. siyah -beyazlı takımın galatasaray karşısındaki tutumunu, başarı olarak kabul ederlerse, elbette buna itirazımız olmayacaktır.
galatasaray'a gelince, rakibinin daha ilk saniyeden ikram ettiği orta sahada fevkalede, tehlikeli bölge dediğmiz ceza sahası içinde ise kısırdı. bir haf hattının bu kadar rahat top taşıyıcılığı yaptığı bir maçta hücum silâhlarının sessiz kalışını, karşı taraftaki savunuculardan çok, mekanizma olarak iyi işlememelerinde aramak gerekir.
kısacası, dünkü maç başlarken umumi kanaat, çok yorgun bir devrede bulunan tank'sız galatasara'ın beşiktaş'tan korktuğu şeklindeydi. maç başlayınca, her şey gösterdi ki; korkan taraf galatasaray değil beşiktaş'tı.
bu memleketin spor teşkilâtı başıboş. birçok sahalarında kimsenin hesap sormadığı öyle bezirganlar var ki. koskoca bir camianın çamurda ter akıttan takımına rahat rahat kıyabiliyorlar.
bunu kaç kere söyledik, aldırış eden yok. bu maçın orta hakemi müseccel bir galatasaray düşmanı olup o bezirganlar tarafından kasten böyle bir maça konmuştur. lehimizdeki ofsayt kaidelerini göz göre göre silen yan hakemi turan alsaç da ezeli bir galatasaray düşmanıdır. maçın mükemmel bir gol sayılmamış, penaltılar verilmemiş, bir oyuncumuz atılmış ve bir puanımız çalınmıştır. aynı hakem bizim gürsel kupasındaki bir kupamıza da el koymuştur. varın da puanlarımızı rahat rahat gasp edecek ve bilmem nasıl rahat bir vicdanla ortalarda gezecektir?
4 ay ceza almasını mühimsemediğini söyleyen eski teknik direktör, «talat'ın oynamayacağına üzüldüm» dedi.
galatasaray'ın eski teknik direktörü gündüz kılıç, yarın kulüp lokelinde tertipleyeceği basın toplantısında idare heyetine son cevabı verecektir. kılıç, «son bir defa konuşacağım» demiştir.
bu arada galatasaray-beşiktaş maçı hadiseleri dolayısıyla dört ay ceza almasını mühimsemediğini belirtmiş: «cezalar artık benim için mühim bir mesele değil. fakat, talat'ın takımda yer alamayışına üzüldüm» demiştir.
sarı-krımızılı kulübe yakın çevrelerden haber verildiğine göre idareci selahattin beyazıt da gündüz kılıç'ı savunmaktadır. beyazıt, bugün basın toplantısı tertipleyecek, hadiseyi kendi görüşünden açıklayacaktır.
diğer taraftan galatasaray kulübü ikinci başkanı rüçhan adlı, «hadiseler ve konuşmalar tahsif ediliyor. yapılacak kongre bir koz olarak kullanılmak isteniyor. hadiseli umumi heyet önünde açıklmaya hazırız. kıran kırana güreşten kaçmayız» şeklinde konuşmuştur.