933 ve 960 arasına sıkışan seneleri düşünüyorum… kimi harb demiş, kimi sulh demiş, iktidar demiş, seçim demiş, atom demiş, füze demiş… biz ise sadece futbol demiş durmuşuz… kısaca, bu arada dünyada bütün olup bitenleri ancak bir tiyatro seyreder gibi seyredebilmişiz… pearl harbour baskını, malta konferansı, dunkerk çekilmesi, kral faruk’un kovulması, suriye, ırak ihtilâlleri, iran şahının boşanması, çoklarına geçen senelerin birer yardımcı hatırlama noktaları olurken, biz meselâ (5-4) yenildiğimiz beşiktaş, (1-1) berabere kaldığımız fenerbahçe maçlarınınirengi noktaları yaparak hâtıralarımızı plânlamışız. sene başları, doğum günleri, bayramlar, ve hemen hemen bütün insanları bambaşka heyecanlandıran buna benzer müstesna günler, bizler için alelâdeleşip, yerlerini millî, fenerbahçe, beşiktaş gibi mühim maçların günlerine bırakıvermişler… çörçilmiş, mak artürmüş, rommelmiş, hitlermiş, ayzenhovermiş… dünya sahnesinin bu baş artistlerine omuz silkip kendi küçük sahamızın eski, yeni virtüozları hüsnülerin, hakkıların, nihatların, zekilerin, budurilerin, şükrülerin, cihatların, fikretlerin, lefterlerin, turgayların, canların, metinlerin, suatların peşlerine takılmışız…
diyeceğim, seneler bizi yavaş yavaş nasıl da tâ gırtlağımıza kadar şu futbola batırmış…
işte şimdi de içlerimiz korku, heyecan, sevinç karışımı tuhaf hislerle dopdolu, bizler için çok büyük bir gün olan pazarı bekliyoruz…
tıpatıp aynı duygularla o günü gözleyen fenerbahçeli, galatasaraylı kardeşler! sizleri müşterek içlenmelerle yakınlaşanların samimiyetiyle kucaklıyorum.
saat 14 teki maçta, g. saray’da turgay, f. bahçe’de can yok
galatasaray – fenerbahçe, milli ligin en büyük maçlarından birini bugün saat 14 te mithatpaşa stadında oynayacaktır.
iki ezeli rakip de, milli lig şampiyonluğunda büyük tesir yapacak bu önemli karşılaşma için sıkı surette hazırlanmış ve nihayet son umumi provalarını da dün yapmışlardır. ancak bu son ve umumi provalarda iki ezeli rakip de tarftarlarını tatmin edememişlerdir. bu arada galatasaraylılar, kasımpaşa karşısında kaybedilen bir puan dolayısiyle, sarı – lâcivertlilerden daha fazla hayal kırıklığına uğramışlardır.
«kâğıt üstünde favori» olarak gösterilen galatasaray, metin gibi bir «golcü» sünden mahrum olmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. geçen pazar izmirde sakatlanan metinin tedavisine hafta boyunca devam olunmuş, gene de arzulanan netice elde edilememiştir. bununla beraber dünkü «0-0» dan sonra, galatasaray bugün sahaya metin’li tertibiyle çıkacaktır.
galatasaraylı idareciler metin’i kazanmaya uğraşırken, dün büyük bir talihsizlikle daha karşılaşmışlardır. kasımpaşa maçının ilk devresinde kayhan’la çarpışan ve bunun kemiği kırılan turgayın bugünkü maçta sahaya çıkacak durumda bulunmaması galatasaray kampında yeni bir üzüntü mevzuu olmuştur. sarı – kırmızılılar bu sebeple fenerbahçeye karşı kaleye bülend’i koyacaklardır. turgayın oynamak arzusuna karşı menecer gündüz kılıç, «turgay bizim için fenerbahçe maçından daha mühimdir» demiştir.
metin oynadığı ve sahada sakatlığı nüksetmediği takdirde, sarı – kırmızılıların normal ölçülerle rakiplerine üstünlük göstermesi, tahmin edilebilir. tabii buna hemen galatasarayın dünkü müdafaa zaaflarını göstermemesi sartını da ilâve etmek lâzımdır. netice olarak lehte ve aleyhteki faktörlere rağmen iki takım da sahaya yine de müsavi şanslara sahip olarak çıkacaktır.
muhtemel tertipler
bir haftadır kilyosta kampta bulunan kenerbahçenin bugün sahaya şöyle bir tertiple çıkacağı haber verilmektedir:
buna karşılık perapalasta kamp yaparak hazırlanmış olan galatasarayın da şu metinli tertibi kuracağı sanılmaktadır:
«bülend – candemir, b. ahmet – bahri, ergun, mustafa – samim, suat, metin, mete, niyazi.»
fenerbahçe ve galatasaray profesyonel takımları bugün mithatpaşa stadında 168 inci maçlarını oynayacaklardır.
şimdiye kadar yapılan 167 müsabakada her iki takım da karşılıklı olarak 59 galibiyet ve mağlûbiyet almış, 42 maç beraberlikle sonuçlanmış ve 7 maç da yarıda kalmıştır.
meteoroloji istasyonundan aldığımız bilgiye göre, şehrimizde bugün hava sabahleyin sisli, sonraları parçalı bulutlu geçecek, rüzgârlar değişik yönlerden, sonraları poyrazdan hafif olarak esecektir. en yüksek sıcaklık 16 derece, en düşük sıcaklık ise 7 derece olacaktır.
bugün mithatpaşa stadında fenerbahçe ile galatasaray arasında oynanacak olan millî lig maçını istanbul radyosu saat 14 den itibaren naklen yayınlayacaktır.
takımlar..o..g..b..m..a..y..p..kp (kayıp puan) --------------------------------------------------------- f. bahçe..16..10..6..–..32..9..26..6 g. saray..15..9..5..1..30..11..23..7
idarecilerin metin’le uğraştıkları ve onu büyük maça yetiştirmeye hazırlandıkları bir anda sarı - kırmızılıların kapısını büyük bir talihsizlik çalmıştır. dün yapılan kasımpaşa maçında turgay’ın, kayhan ile çarpışarak burun kemiğinin kırılması kulüp çevrelerinde olduğu kadar takım içinde de büyük bir üzüntü yaratmıştır. turgay burnundaki büyük ârıza ve kanamaya rağmen dünkü maçta 10 dakikalık bir ayrı8lıktan sonra kalesini müdafaa etmiştir. kanaması devam eden kaleciye doktorlar bugün oynamaması tavsiyesinde bulunmuşlardır.
var
geçen hafta izmir’de yapılan galatasaray – göztepe maçında ayak bileği çatlayan metin bugün takımındaki yerini almak kararında olduğunu idarecilerine bildirmiştir. metin bir haftalık zaman içinde ciddi bir tedaviye tâbi tutulmuş olmasına rağmen arızası tamamen giderilememiştir. genç santrafor dün geç saatlerde ali sami yen stadında idareciler tarafından bir kere daha antrenmana çıkartılmış ve denenmiştir. galatasaray’ın en büyük kozu metin bugünkü moral maçında sakat ayağına rağmen yine de bir şeyler yapmak şansına en fazla sahip olan elemandır.
fenerbahçe bugün mithatpaşa stadında ezeli rakibi galatasaray’la milli lig liderliği için karşılaşacaktır. sarı-lâcivertlilerin senenin en mühim maçında sahaya «şükrü – nedim, ismail – kadri, naci, avni – mustafa, şeref, yüksel, lefter, hilmi» tertibi ile çıkmaları beklenmektedir.dün akşam toplanan fenerbahçe teknik komitesi mevcut elemanlar arasından kurulabilecek ideal tertibin bu olduğu neticesine varmış ve futbolculara kararı bildirmiştir.
hakemler: semih zoroğlu (***), muvahhit afir (**), ahmet bağatır (**)
galatasaray: bülent (**) – candemir (**), ahmet (***) – suat (****), ergun (**), mustafa – samim (***), mete (***), bahri (**), metin (****), niyazi (***)
fenerbahçe: şükrü (* içi boş yıldız) – nedim (*), ismail (**) – naci (*), avni (* içi boş yıldız), şeref (***) – mustafa (*), lefter (* içi boş yıldız), yüksel (*), kadri (*), hilmi (**)
galatasaray ezelî rakibi fenerbahçeyi dün son 19 senedir rastlanmayan bir skorla, eze eze mağlûp etti
gollerden 4 ünü metin 1 ini bahri attı
ve galatasaray, fenerbahçe’nin üzerinden silindir gibi geçti. eze eze, sindire sindire, çökerte, çökerte… elli küsûr yıldanberi süregelmiş rekabetin, böylesine fevkalâde bir günü pek az görülmüştür.
günün asıl büyüklüğü sayı farkında değil, asıl mesele bu «silindir gibi geçişin» heybetindedir.
yaşları müsait olanlar iki ezeli rakip arasında başka beş gollük veya beş farklı maçlar hatırlayabilirler… fakat böylesine mahkûm ediş çok uzun zamandanberi görülmemiştir. ne ondokuz yıl evvelki 5-0 lık galatasaray galibiyetinde, ne de yirmi dört yıl evvelki 6-1 lik fenerbahçe zaferinde iki rakipten biri diğerini böyle silindir gibi ezebilmişti…
ezen galatasaraydır, ezilen de fenerbahçe… ve işin asıl heybeti de işte buradadır.
vuran çekiç…
metin sakatmış… oynaması şüpheli imiş… oynaması üstelik riziko imiş… siz o metin’i daha maçın ilk dakikası dolmadan olduğu yerden fişek gibi fırlayıp meşin topa balyoz gibi çakışını görmedinizse inanmazsınız. niyazinin soldan mustafa ile nedim’in arasından sıyrılıp, oyuna henuz girmiş olan bəhriye yuvarladıgı topu, o da sağa kaçmış metine gönderivermişti. bahri’nin bu pası ile avni ekarte edilmiş oluyor, fakat yetişmek şansını henüz muhafaza ediyordu. ama takviye kuvveti avni, ümit vermeyen metine nazaran o kadar yavaş kalmıştı ki… topu alış, düzeltiş ve kendini yere atarak şütünü çekiş esnasında metin şimşekleşivermişti. şüt güzeldi, müdafaa hatalıydı ama şükrü klâsında bir kaleci için bunu kontrol edememek affedilmezdi. top fenerbahçe kalesinin ağlarından çıkarılıp orta noktaya getirildiği zaman ise henüz maçın birinci dakikası dolmamış bulunuyordu.
aradan sekiz dakika geçecek maçın dokuzuncu dakikasında aynı metin avninin yanından sıyrılıp haçacak ve kale ağzında kendisine yetişen naci ile vücut vücuda bir karambola girecek top almakta gecikmiş olan şükrü de oraya gelince üç kişilik karanıbolda ne yaptığını bilen tek adam o olduğu için orada da galip gelecek ve top ikinci defa fenerbahçe kalesine giriverecekti .
kim utansın…
birinci golden bir dakika sonra idi. avni ceza sahasının hemen dışında bahriyı korkunç bir tırpanla biçti, attı. bu hareket kırkbeş dakika süreçek olan tatsız ve utanç verici bir meydan muharebesinin ilk ateşi oldu. ortalık derhal karışıveriyor, oyuncular birbirine giriyor ve maçın geri kalan müddetini yüz akı ile idare edecek olan hakem günün tek hatâsını galiba avniyi sahadan çıkartmamakla yapıyordu.
biraz sonra kıyasıya bir çarpışmasa sakatlanan naci de oyundan çıkacak, mütemadiyen girip çıkan bahri gibi o da saha kenarında tedavi görup topallayarak solaçığa geçecekti. daha sonra 25 inci dakikadaki üçüncü golün üzerinden iki dakika geçmedea bu defa nedim, gene fenerbahçe ceza sahası dışında metinin ayaklarına bir dalış yapacak ve ayaklarını yerden kesip, atacaktı. aradan beş dakika geçmeden hilminin. candemire yaptığı gayri kasdi olduğu âşikâr faul üzerine ortalık yeniden karışıyordu. gene herkes birbirine giriyor. tam galatasaray tribünü önünde cereyan eden hâdiseye galatasaraylı seyirci de gazoz şisesi yağmuru ile iştirâk ediyordu. bu yüz kızartıcı kargaşalıkta 3-0 galip durumda olan bir takımın kaptamı için inanılmayacak bir asabiyetle ergun leftere kıyasıya bir tekme vapıstıracak ve hakem tarafından sahadan atılacaktı.
ikinci devre ve sükûnet
sanki bir fırtına dinmişti. sanki rüzgâr birdenbire düşmüş ve deniz süt liman olmuştu. ikinci devreye sanki maça yeni başlar gibi başladık. bu sükûnet hakikatte galatasarayın bir başarısı idi… ikinci kırkbeş dakikaya 3 tarkla giriyorlar ve oyunun nızını kesmekle çok şeyler kazanacaklarını biliyorlardı. üztelik herhalde her iki tarafın selâhiyetlileri de içerde oldukça sert bir talimat vermiş o.salar gerekti. hattâ bu talimatın askeri makamlar tarafından verilmiş olması da bizi hayrete düşürmezdi. husumet artık sona ermişti.
böylece oyunu yavaşlatan hattâ orta sahada mücadeleye girmeyi bile lüzumlu görmeyen bir galatasaraya karşısında fenerbahçe de canlanır gibi olmuştu. ilk devrede kaleci bülente çok hafif olarak ve sadece birkaç defa top gittiği ve galatasaray kalesine ilk kornerin 31 inci dakikada olduğu düşünülürse fenerbahçenin ikinci devrede ilk on dakikalık tutumu taraftarlara ümit bile veriyordu. fakat aldanıyorlardı… gün galatasarayındı ve onlar silindir gibi idiler. santrhafa geçen şeref, metinle iyi mücadele ediyor, bahri toplara girmediği için fenerbahçe müdafaası arada sırada ileri paslar yapmağa bile imkân buluyordu. oyun galatasaray kalesine iyice yatmıştı. iste galatasarayın (vuran çekiç) i son kozlarını bu sıralarda ve kontrataklarla oynadı. bir aralık şerefle avninin birlikte ileri çıkıp hücum desteklemelerinden faydalanan metin santra civarında bir top aldı. inanılmaz bir rahatlık içinde nedimi geçti ve fırladı… bazuka mermisi fenerbahçe ağlarına takılırken ikinci devrenin onaltıncı dakikası bitiyordu.
bu kasırga biraz daha devam etti ve devrenin 23 üncü dakikasında metin gene santradan aldığı bir topla şerefin beline yapışmasına kulak asmadan gidip beşinci golü attıktan sonra duruldu.
maç bu netice ile bitiyor, fakat gün asıl büyüklüğünü bu sayı farkından değil galatasarayın fenerbahçe gibi rakiple yoğurur gibi oynamasından alıyordu.
zafer bütur galatasaray camiasınındı ve heziınet topyekûn fenerbahçenin… ve, galatasarayın vuran çekiç’i mc in bir galatasaray – fenerbahçe maçında tek başına dört gol atan tek futbolcu olarak müzeye heykeli dikilecek adam oluyordu.
maçtan sonra fenerbahçeliler başta kaptanları olarak rakiplerini tebrik ediyorlar ve sarı – kırmızının dünkü başarısının bütün türk futbol tarihine ait olduğunu olgunlukla ilân ediyorlardı. galatasaray, hangi kulübü tutarsa tutsun herkesin hattâ kaotan naciden itibaren bütün fenerbahçelilerirı bile iftihar edecekleri bir zaferin kahramanı olarak spor tarihimize geçiyordu. asıl zafer bu idi…
1. gol – daha maçın birinci dakikası dolmamıştı. niyazinin ortaya, bahri’ye yuvarladığı bir pası o da durdurmadan sola metin’e aktardı. metin’in bu topu alması ile avniyi ekarte etmesi bir oldu… günün golcüsü yere yatarak şütünü atarken fenerbahçe kalecisi bu şütü ancak seyredecek ve top filelere takılacaktı.
2. gol – gol kralı metin günün ikinci golünü dokuzuncu dakikada attı. aslında bu gol yüzde yüz hatalı olan iki fenerbahçelinin eseri idi. kale ağzında metine yetişen ve hattâ topa hakim olan naci topu açamamış şükrü de adeta yakaladığı topu tekrar bırakmıştı. onlar hatalı idi ama, metin de hatâ affetmiyordu.
3. gol – goller metin’in inhisarında idi, tek istisnayı bahri maçın 25 inci dakikasında gösterdi. metenin sağ açık yerinden yaptığı ani ve sert bir ortayı bahri sakat olmasına rağmen sıçrayarak yaptığı bir ayak koyuşuyla şükrünün sağından kaleye sokuverdi.
4. gol – metin hakikaten affetmiyordu. nitekim ikinci devrenin 16 ncı dakikasında sarı –lâcivertli müdafaanın bir hatâsını yakalayıp santradan itibarem fırladı, gitti, şükrünün kapaması lâzım gelen köşeye şütünü attı… işte dördüncü gol ağlara doğru geliyor. şükrü müdahalesine rağmen gole mâni olamamıştır.
5. gol – gene metin vuruyor ve gene şükrü seyrediyordu… şerefe rağmen fırtına gibi gelen metin bir gol şut daha yapıştırıyor ve golü kulübüne hediye ediyordu.
* sarı – lâcivertliler pek kısa bir müddet içerisinde yedikleri iki golle sinirlenmişlerdi. bu sırada avni, bahri’yi haşin bir darbe ile durdurdu.
* nedim’le çarpışan metin de bir aralık sakatlık geçirdi.
* maçın 32. dakikasında hakem semih zoroğlu lefter’e tekme atan galatasaray’lı ergun’u oyundan ihraç etti. bu karar galatasaray’lı futbolcular tarafından protesto edildi. fakat zoroğlu kararını değiştirmedi ve glatasaray’lı santrahaf ergun sahayı terketti.
* büyük maç sinirli bir hava altında başlamıştı ve sinirli bir hava altında devam ediyordu. 69. dakikada oyunun fenerbahçe kalesi önünde oynandığı bir anda lefter mustafa’nın yüzüne kafa attı.
ergun sahadan çıkarılırken hakemin yanına sokulan metin, «semih abi, yalnız kabahat işleyen ergun mu? neden bu hâdiseye sebep olanı da oyundan çıkarmıyorsun, maamafih kaç kişi kalırsak kalalım, yine bugün fenerbahçe’yi mağlûp etmek kararındayız.»
metin oktay soyunma odasında maç hakkında sorduğumuz suali evvelâ bu cümle ile cevaplandırdı ve sonra şöyle devam etti. «bazen olacak hâdiseler insanın içine doğuyor, kazanacağımızı emin olun biliyorduk, allah beni şaşırtmasın yaşasın galatasaray».
sarı-kırmızılı takımın soyunma odasında bir bayram sevinci vardı. herkes birbirine sarılıyor, öpüşüyor tebrik ediyordu. gol kralından attığı 4 golü kısaca hikâye etmesini istedik, dudaklarında bir tebessüm belirdi: «attım işte şu anda hatırladığım tek şey her golün sonunda tribünlerden yükselen «cim bom bom» sesleridir».
onun için bugüne kadar kalemimi sadece galatasaray’ı övmek için kullanmadım çok şükür…
fakat bugün kim ne derse desin, dünkü şahane maçın kahramanları galatasaray’lı futbolcuları övmeğe vicdanım beni zorluyor. zira eğer bir gazeteci olarak bile onlardan lâyık oldukları şekilde bahsedemezsem haklarını yemiş olacağım.
işe bahri’den başlamalıyım. bir ayağı tamamiyle tutmaz halde olan bu altın çelik karışımı yürekli çocuk, yalnız sporculara değil, hayatın her mücadelesinde azmini olağan üstü bir şekilde ortaya koyarak en azından binlerce insana, ümitsizliklerle mücadele için gayret verdi.
sonra da geri kalan 10’u alkışlayacağım. bir toplu mücadelede beraberlik ruhunu, birbirine sarılmanın yardım etmenin ne kadar lûzumlu olduğunu gösterdiler herkese… bülent, candemir, b. ahmet, ergun, mustafa kalelerini bir mehmetçik ruhu ile ve aynı zamanda bir kurmay şuuru ile korurlarken, suat müdafaanın maestrosu olarak zirveleşiyordu. klâsına, stiline ve kendine güvenine hayran olmamak imkânsızdı.
ilerde de niyazi ile samim modern futbolun tipik seyyal açıklığının hatâsız birer modeli olurlarken, mete bıkmadan usanmadan çalışmanın manâsını seyircilere pek güzel ifâde ediyordu.
ya metin…i
maçtan evvel sakat bacağını göstererek «bu ayak kırılır beni ancak o zaman sahadan alırsınız» diyen, inat sahibi aslan yürekli çocuk… yok! hepimiz futbol oynadık ve seyrettik. böylesine ve yaptıklarına, ne yalan söyleyeyim ki görmedim ve göremiyeceğimi de sanırım.
amma kaptanı unutabilirmiyim. bir gün evvel param parça olmuş yüzü ile kalesini terketmiyen turgay, dün de maçtan evvel soyunma odasına gelip ağlayarak kardeşlerine sarılan ve onlara ta içinden gelen pek güzel bir konuşma yapan kaptan turgay’ı unutabilirmiyiz.
fakat bütün bunlar dünkü maçta idi galatasaraylılar… oldu bitti ve geçti. unutmayın ki en güç günler, zafer ertesi günlerdir. dün topu şahane tekmelemesini bildiniz. bugünden sonra da gururu tekmeleyip atmasını bilmelisiniz.
her mağlûbiyetten sonra alışılmış bir hava vardı sarı-lâcivertlilerin soyunma odasında. hiç kimse bir şev konuşmak istemiyor ve önüne bakıyordu. yalnız lefterin yüksek sesle «biz bu olacakların hepsini daha evvelden söylemiştik. ama ladıran çıkmadı» dediği duyulmuştu. kurt futbolcu acaba ne söylemiş ve ne anlatmıştı? dinlemeyen kimlerdi?... antrenör szekelly ise kendisine maç hakkında sorulan sualleri şu cümle ile cevaplandırıyordu «yok ben konuşmak var tabelaya bakmak» umumi kaptan niyazi sel ise, üzüntüsünü gizleyerek «galatasaray çok güzel oynadı ve kazandı. sahada fenerbahçeli futbolcu yoktu dolaşan bir 11 vardı, ben ne yapayım, antrenör ne yapsın hattâ galatasarayın bu oyunu karşısında hangi takım bir şey yapabilirdi» demekle yetiniyordu.
(futbol) tâbiri ingilizce «ayak» ve «top» kelimelerinin birleşiminden doğmuştur ve «ayak topu» deyimini ifâde eder. ne yazık ki, dünkü büyük maçın ilk devresinde futbolün sadece ilk kelimesi oynandı. ortada «top» yok, sadece birbirine dolaşan, daha doğrusu dalaşan «ayak» lar vardı. türk futbolunun bu iki köklü yuvasını temsilcilerine (tâbi bir kısmına) böylesine hırçın, haşin, hattâ gaddar bir mücadele temposunu âslâ yakıştıramadık.
• fenerbahçe takımının dünkü manzarası rahmetli orhan velinin bir şiirini hatırlatıyordu: «cep delik, cepken delik… kevgir misin be kardeşlik!...»
• arkadan biri «lefter mustafaya kafa attı» dedi. ihtimal vermedik. lefter dün atacak olsa, sahada adım atardı.
• bu zor maçın hakemi zoroğlu idi ve hakikaten maçı idaresi kolay olmadı. sertliklerde daha az müsamahakâr davransa, herhalde oyunu saha dışından seyredecekler ergundan ibâret kalmazdı.
• maçtan sonra kaptan nacinin ve hele yükselin rakiplerini teker teker tebrik etmesi, gözden kaçmadı. sporda yenmek kadar yenilmesini de bilmek lâzımdı. ama dün bunu bilmeyenler de vardı.
• .. ve dün sahada bir metin vardı. daha doğrusu metin ve ötekiler vardı. ötekiler tekme atarken, metin vazifesinin sadece gol atmak olduğunu biliyordu ve bu metin tek başına fenerbahçeyi 4-0 yendi. gerçek sonuç bu idi. gol başına bir yıldız alsa dahi metin gene dört yıldızlıktı. renkler bir yana, her türk sporseveri bu metinimizle övünmeli idi.
• fenerbahçe maçı metinin ayağından ilk golü yediği qnda mı, yoksa avninin ayağından ilk tekmeyi attığı anda mı kaybetmisti.? orasını sahadaki sarı – lâcivertli futbolcular dahi anlayamadı.
devirler vardır… akıp giden tarihe dönüm noktası olmuşlardır. malazgirt meydan muharebesi, istanbul’un fethi, kristof kolomb’un amerika kıt’asına çıkışı, napolyon ve ikinci dünya hatbleri gibi…
bizim bir spor tarihimiz var. galatasaray’la, fenerbahçe kulüpleri yarım asırdan beri bu tarihe devir devir, nesil nesil malzeme veriyorlar. bu tarihin, futbol vakıalarını geniş şekilde aksettiren tarafına da ezeli rekabet diyoruz. 1909 senesinde başlamış bu rekabet. sene 1960. bütün hızıyla üzücü ve sevindirici hâdiselere sahne olarak devam edip gidiyor. dünkü netice futbol tarihi için de, ezeli rekabet tarihi için de bir dönüm noktası idi. karıştırın hatıralarınızı… fenerbahçe ve galatasaray’ın birkaç büyük netice hariç birbirlerine karşı ezici şekilde bir üstünlük temin edemediğini göreceksiniz. iki takımdan birinin diğerini bu kadar farklı olarak yenişinin üzerinden tam 19 sene geçmiş.. 1913 de galatasaray’ın fenerbahçe’yi 6-0 yenişi ile 1936 da fenerbahçe’nin galatasaray’ı 6-1 yenişi arasındaki zaman farkı da aynıdır. ve hangisi bu derece ağır farklı bir mağlûbiyete uğramışsa, o taraf bünyesinde bir inkilâp yapmış. önündeki nesillerin huzuruna yeni bir ruhla çıkmıştır. bunun için, galatasaray’ın fenerbahçe’yi 5-0 mağlûp edişine ezeli rekabette bir yeni dönüm noktası diyoruz. burada mühim olan, üzerinde durulması gereken nokta, neticeyi sağlayan kuvvet ve ruh üstünlüğündedir. temenni edilir ki; fenerbahçe en yakın dostu galatasaray’ın dün sportmence ve efendice verdiği dersten faydalanabilsin…
dünyadaki siyasi hâdiselere gözlerini kapayarak kendi spor dünyası içersine gömüldüğünü söyleyen gündüz kılıç, öyle tahmin edilir ki hâtıra defterinde 18 aralık 1960 pazar gününü gösteren sayfaya büyük harflerle şu cümleyi yazacaktır:
«bugün fenerbahçeyi mithatpaşa stadında 5-0 mağlûp ettik!» sonra yine kendisinin ifâde ettiği gibi bundan sonra cereyan edecek hâdiselere 5-0 lık başarıyı bir nirengi noktası olarak alacak ve hatıralarını plânlayacaktır... gündüz kılıç gibi pek çok galatasaraylının aynı yolu takip etmesi mümkündür. 5-0!.. galip tarafın da mağlûp tarafın da hafızalarına bie demir çubuk gibi çakılacaktır: fransızlar birinci dünya harbinden evvel geniş bir kampanyaya girişmişler ve gözle görülebilecek hemen her yere «alsas loren’i» unutma cümlesini yazmışlardı. fenerbahçeliler de «5-0’ı unutma» sloganını benimsemelerini beklemek yersiz olmaz.. mütenebbih olmasını bilenler için, bu ağır hezimet herhalde iyi bir ders teşkil edecektir. kazanmak azmi ile sahaya çıkan, ve bütün güçlükleri yenen ezeli rakiplerini sahada bir silindir gibi ezen sarı-kırmızılı onbir, ne kadar tebrik edilse kanaatimizce az olacaktır.
büyük maçın başlamasına yirmi dakika var. futbolcularımız son hazırlıklarını yapıyorlar… bir gün evvelk! maçta burun kemikleri paramparça olmuş olan kaptan turgay teker teker arkadaşlarının yanlarına giderek kulaklarına birşeyler söylüyor… sonra da ayağa fırlayıp hıçkıra hıçkıra konuşuyor: «haydi kardeşlerim. bakın sahada yanınızda olamıyacağımdan dolayı ne kadar bitkinim. ne olur yalvarırım sizlere, benim eksikliğimi hissettirmeyin, biraz da benim için oynayın bugün»…
metin ise her maçtan evvel yaptığı gibi, soyunmuş, bir sıraya uzanıp, ayaklarını kaldırıp duduvara dayamış sessiz sessiz düşünüyor… bu onun kendine has maça konsantre oluş tarzıdır… yanıma yaklaşıp: «allah büyüktür. metin, allah iman sahiplerinin. doğruların yardımcısıdır. bu maça ne kadar iyi niyetle hazırlandığını biliyorum. allah bacaklarına kuvvet versin» diyorum. o dua eder gibi dudaklarını kımıldatıp kafasını duvar tarafına çeviriyor…
galatasarayla fenerbahçenin pazar günü yaptıkları milli lig maçında cereyan eden müessif hâdiseler saha müşahit ve komiserleri tarafından futbol federasyonuna bildirilmiştir. hazırlanan raporlarda rakip oyunculara karşı kasti şekilde vuran ve sportmenliği ihlâl eden fenerbahçeli lefter, avni ile galatasaraylı ergun ve candemirin merkez ceza heyetine sevklerinin istendiği bildirilmektedir. galatasaraylı ergun da müsabakanın hakemi tarafından merkez ceza heyetine verilmiştir.
fenerbahçe maçında sahadan ihraç edilen ergun galatasarayın ankaragücü ile cumartesi günü ankarada yapacağı maçta oynayamayacak. pazar günü demirspora karşı takımındaki yerini alacaktır. rapor edilen futbolcuların durumu merkez ceza heyeti tarafından tesbit edilecektir.
umumî kaptan niyazi sel istifa etti. kırcan vazife kabul etmedi. antrenör szekelly’nin mukavelesinin feshi muhtemel.lefter’e süresiz izin verilecek
fenerbahçe kulübü umumî kaptanı niyazi sel vazifesinden istifa etmiştir.
dün gece elektrikli bir hava içinde idare heyetinin yaptığı fevkalâde toplantıda sel, bu kararını açıklamış ve «beşiktaş maçına kadar el birliği ile hareket edelim» demiştir.
ikinci başkan ismet uluğ, bülent yüksel, müjdat yetkiner, fikret kırcan ve niyazi sel’in katıldığı idare heyeti, umumi kaptanlığı fikret kırcan’a teklif etmişse de kırcan bu vazifeyi kabul etmemiştir.
idare heyeti bu gece de toplanarak durumu tekrar müzakere edecektir. toplantıya bütün âzâların iştirak etmesi istenmiştir. dün gece beş kişinin yaptığı toplantıda antrenör szekelly’nin mukavelesi tetkik edilmiştir. idareciler bu hususta bir şey söylememekle beraber kulüpte szekelly’nin mukavelesinin feshedilmesi lehinde bir havanın mevcut olduğu öğrenilmiştir.
umumi kaptanın ayrılması ile teknik komitenin de vazifesi otomatikman sona ermiştir.