mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;
fenerbahçe kulübü'nün başı darbecilerle dertte!
1960 askerî müdahelesiyle birlikte dp iktidarına son verilmiş ve türkiye'de yeni bir dönem başlamışa. bu yeni (ara) dönemde, tüm kurum ve kuruluşların yönetimine ya da kilit noktalarına askerler getiriyorlardı - hem de üniformalarıyla. futbol federasyonu'nun istifa etmeye zorlanan kurul üyelerinin yerine de asker üyeler getirilmişti. faik gökay görevinden ayrılmak zorunda bırakılmış ve yeni futbol federasyonu kurmay albay muhterem özyurt'un başkanlığında kurulmuştu.
en dikkat çekici gelişme ise hiç şüphesiz fenerbahçe ile darbeciler arasında yaşananlar olacaktı. fenerbahçe'nin on yıl boyunca neredeyse sürekli olarak dp'li başkanlar tarafından yönetilmesi gerilimin ana kaynağıydı. hele müdahalenin adım adım yaklaşmakta olduğu günlerde fenerbahçelilerin kulüp başkanlığına medeni berk'i getirmeleri ve bu yolla stat sorununu çözmeye çalışmaları, askerler tarafından bir kenara not edilmişti.
gerilimin su yüzüne çıkması ve bir hesaplaşmaya dönüş mesiyse 5 mart 1961 günü oynanan gençlerbirliği-fenerbahçe maçıyla olacaktı. bu maç öncesi verilen demeçlerle yükselmeye başlayan tansiyon, özellikle gençlerbirliği başkanı orhan şeref apak'ın "yenilirsek yakama bir ay fenerbahçe rozeti takarım" sözleriyle zirveye ulaşmıştı. bu ortamda başlayan maç, o günlerde galatasaray ile kıyasıya bir şampiyonluk mücadelesi vermekte olan fenerbahçe için hayati bir önem taşıyordu. fenerbahçe'nin maçı, tribünlerde yerini alan milli birlik komitesi'nin subayları için de ayrı bir önem taşmaktaydı. gençlerbirliği'nin 3-2 galibiyeti ile devam eden maçta, fenerbahçe'nin 83. dakikada attığı ve hakem tarafından sayılmayan gol, olayların fitilini ateşlemişti.
fenerbahçelilerin sayılmayan gole itiraz etmeleri üzerine, bir deniz yarbayının sahaya girip bazı fenerbahçeli futbolcuların yakasına yapışması ve görevli erlere "alın götürün şu edepsizleri..." diye talimat vermesi ortamın iyice gerilmesine neden olacaktı. bu olayların ardından 86. dakikada fenerbahçe beraberlik golünü attığında yan hakemin yine bayrak kaldırarak golün iptalini istemesi ve bunu protesto eden bazı seyircilerin sahaya fırlattıkları yabancı maddelerin görevli erleri hafifçe de olsa yaralaması, ortalığın karışmasına yetip de artacaktı. 3-3 biten maçın sonrasında dönemin merkez hakem kurulu başkanı sulhi garan'ın bizzat sıkıyönetim komutanı cemal turala gidip şikâyette bulunması ve fenerbahçe maçlarında can güvenliklerinin olmadığından hareketle bu takımın maçlarını yönetmeyeceklerini söylemesi gerginliği tırmandırmış ve fenerbahçeliler ile kozlarım paylaşmak isteyen kimi darbeci subayların da el atmalarıyla bambaşka bir boyuta taşımıştı.
bu şikâyet üzerine general cemal tural, kurmay albay emin alptekin'e talimat vermiş ve fenerbahçeli yöneticiler rüştü dağlaroğlu, fikret ancan ve faruk ilgaz gözaltına alınmışlardı. yöneticilerle son derece sert bir üslupla konuşan albay alptekin, muhtemelen fenerbahçelilerin geçmiş dönemde demokrat parti ile yakın ilişkileri nedeniyle eleştirinin dozunu daha da artırmış ve onları çok ağır ifadelerle itham etmekten geri durmamışa. albay alptekin, "kamuoyunda zaten sevilmeyen fenerbahçe kulübü, bu yasaklara sebep olunca, çok daha ağır bir nefret ve sorumluluğun baskısı alanda ezilecek ve uygulayacağımız ceza yöntemleriyle mutlaka yıkılacaktır. komutanlık bu konuda kesin kararlıdır. bunu böyle bilin," diyebilmişti.
fenerbahçeli yöneticiler, bu suçlamalara karşılık verirken, iddialara cevap vermek ve karşı savlar koymak yerine ağırlık noktasını tarihe vermeyi tercih etmişlerdi. savunmada, fenerbahçe'nin milli mücadele yıllarında yaptıkları dile getirilmiş, kazanılan general harrington kupası hatırlatılmış ve rüştü dağlaroğlu'nun ifadesiyle, "fenerbahçe kulübünün başta atatürk olmak üzere türk ulusunun sevgisini kazanmış mert ve milliyetçi bir halk kulübü olduğu" belirtilerek, durumun bir an önce düzeltilmesi istenmişti. bu açıklama sonrasında ortam yumuşamış ve mesele tatlıya bağlanarak kapanmıştı. ancak yine de bazı fenerbahçeli yöneticiler ile futbolcular hak mahrumiyeti cezası almaktan kurtulamamışlardı. herhangi bir futbolcunun oyundan atılmamış olması ve herhangi bir yönetici hakkında rapor tutulmamış olması dolayısıyla verilen cezalar tepkilere neden olmuş, ancak durum değişmemişti. bu yaşananlar futbol ile siyaset ilişkisinde yeni bir evre nin de ilk habercisiydi. siyasetin, kimi zaman doğrudan, kimi zaman da dolaylı yollarla etkide bulunduğu futbol ile ilişkisinde, askerî darbelerle birlikte müdahale anlayışında da farklı bir aşamaya geçilmiş oluyordu. o güne değin müdahalelerin amacı, daha çok futbolun kitleler üzerindeki etkilerinden yararlanma ya da futbolun olumsuz kabul edilen etkilerine karşı mücadele etme yönündeydi. 1960 darbesiyle ilk kez futbol dünyasının tümüyle dönemin siyasal anlayışına paralel hareket eder hale getirilmesi amaçlanmıştı. devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla yeniden yapılandırılmasının amaçlandığı bu süreçte, futbolun ve futbol kulüplerinin de bu anlayışa uyması bekleniyordu. buna uymayanların veya geçmişin olumsuz olarak nitelenen siyaset anlayışına yakın duranların başına neler gelebileceği ise fenerbahçe örneğiyle, adeta ibret-i alem için tüm kamuoyuna göstermişlerdi. ya da gösterilmeye çalışılmıştı.
lakin, darbecilerin tüm çabalarına ve zorlamalarına rağmen, değişen ve dönüşen türk toplumu gibi, türk futbol dünyası da altmışlı yıllardan itibaren yeni bir aşamaya geçmişti. futbol kulüpleri, geçmiş yıllara nazaran çok daha büyük bir kitle desteğine sahiptiler. örneğin fenerbahçe üzerinde kurulmaya çalışılan baskı sonuç vermemiş, üstüne üstlük takım o sezon şampiyon olmuştu. fenerbahçe, dolaylı yoldan da olsa üzerinde baskı kurmak isteyenlere adeta meydan okuyordu. sonraki yıllardaki darbe dönemlerinde, futbol kulüplerinin meler üzerindeki bu gücü göz ardı edilmeyecek ve onlarla ilişkiler bu anlayış doğrultusunda yürütülecekti.