galatasaray gol rekorunu herşeyden önce fizik gücüne yani kondisyonuna borçluydu dün… bir de bu fizik üstünlüğü kullanıştaki akıllı davranışa...
rüzgâr sert ve galatasarayın arkasında idi.. saha çamurdu, ağırdı, kaygandı.. tek tek ele alınınca çoğunluğu «iyi futbolcu» olan ptt'liler ne adam markajı, ne saha markajı yapıyorlardı yeterince...
bütün iş galatasarayın ilk golü attığı 21'nci dakikada şahlanacağı zamanı iyi ayârlamasında idi. o zamana kadar davranmış ve hattâ kontr alaklara da kalkabilmiş olan ptt için o tek gol bile «yıkım» sayılırdı. işte galatasaray arkasına sulu, sert ve yakıcı rüzgârı; önüne de bir anda umudunu yitirmiş ptt yi alınca çılgınlar gibi saldırıverdi. onbir adamıyla ve insan üstü bir enerjiyle saldırdı galatasaray… bu fırtınaya kimse dayanamazdı. şans da yardım edip, 22 ve 23 üncü dakikalarda da iki gol atılınca maç tamamlanmıştı galatasaray için… ve sarı — kırmızılılar 5 gollerini sadece 10 dakikanın içine sığdırdılar.
zafer galatasarayın fizik üstünlüğü ve bunu kullanış taki akıllılığı idi ama, ptt'nin defansta adam markajına da, saha markajına da girmediği sadece fırsat buldukça top yakınında bloklaşmak gibi futbol tekniğinde yeri olmayan acaip bir kapanıştan bir şeyler umduğu gözden kaçmadı. olcay'ın, uuğur'un ve ergün'ün o bilinçsiz karambollardan dışarı sızdırdıkları her top, zaten kale önünde duracağı yeri iyi bilmeyen ptt kalecisini mağlûp etmek için yeter de artardı bile…