galatasaray, nedense bir bir küçük takım gibi oynadı: telâşlı. heyecanlı ve korkak... neden bu kompleks içine düşmüşlerdi? üstelik geri dörtlüde herkes görevini oldukça iyi başarıyor, muzaffer bıkmaz mücadeleci abdullah'ı sahadan silecek kadar mükemmel bastırıyor. aydın belki de galatasaray'daki en iyi oyunlarından birini oynuyordu. sarı kırmızılıların – alışılmış bir deyimle – geriden bu kadar emin oldukları bir günde küçüklük kompleksine düşmeleri nedendi?
çünkü güvenilir adam ahmet, bütün maç boyunca bir tek faydalı hareket yapamamıştı. uğur da özellikle ilk devrede defans dörtlüsünün üzerine doğru kayıp, geri oynamağa başlayınca galatasaray orta sahasından işe varar top hemen hemen çıkmaz olmuştu
galatasaray'ın dikkati çeken telâşçı ve korkak davranışı da rakip kale önündeydi zaten ergün ofansif oyunda top kontrolü için sıkıntı çekiyor metin’le suphi de her pozisyonda galatasaray'a yakışmayacak bir «tutukluk» içinde kalıyorlardı
ve abdullah muzaffer'in önünde böylesine mahkûm olmasaydı, skor rahatça ankaragücü lehine değişebilirdi. ankaragücü kadrosunda genellikle sahaya yayılış ve kişisel top hâkimiyeti iyi idi. çok defa adam adama yapılan mücadelede üstün çıkıyorlardı. şu var ki, galatasaray defansını yenmek için bu kadarı vetmiyordu eğer oyun daha çok ankaragücü yarı sahasında oynandıysa, bu orta sahayı ankaragüçlülerin almasına rağmen galatasaray'ın aydın ve ekrem'le kanatlardan devamlı bastırması sayesinde oldu.
maçın hakemi savran da galiba formsuzdu. çünkü bir maçta onun yaptığı kadar çok ve önemli hatâlar yapan hakem için söylenecek tek şey onun futbol kaidelerini bilmediğidir. dilimiz ve kalemimiz savran gibi bir hakeme onu diyemiyor neyse.. formsuzdu herhalde!..