beşiktaş'ın, barajın en kuvvetli namzedi olan vefa'yı rahat yeneceği tahmin edilmişti.
otoristesinden totocusuna ve en mütevazi sporseverine kadar hemen herkes, «favori siyah-beyazlı takımdır» diyordu. bu peşin hüküm dün sahada bozuluverdi. bir şeyler yapması beklenen ve beykozu 6-0 mağlûbiyete uğratan beşiktaş takımı ise birden duruvermiş ve hiçbir varlık gösterememişti.
o dipdiri siyah-beyazlı onbirin, düşmemek ümidiyle saldıran rakibi karşısında bir hazan yaprağı gibi kopup yere serilişi beklenmezdi doğrusu. bir gün iyi, iyi ne kelime fevkâlade... fakat ertesi güb bozuk mu, bozuk... berbat mı berbat bu âni çıkış ve iniş takımın istikrarsız futbol oynadığına en kuvvetli bir işarettir.
evet, beşiktaş ilk devrede hiçbir şey yapamadı. güven - erdoğan -şenol - birol - ahmet'ten müteşekkil forvet hattı tekke ayini yapan dervişler gibi onsekiz pas dairesinin etrafında uzun müddet tur atıp döndüler. ne müdafaanın desteklediği bir akına, ne güzel bir pasa, ne de hatırı sayılır bir şuta şahit olamadık.
vefa ise düşmemek, hiç olmazsa uzun mazisini ve prestijini kurtarabilmek kaygısı içersinde idi. bu sebeple çetini de geriye çekerek anudâne bir müdafaa oyununa sapmışlardı. bir puan onlar için hayati bir önem taşıyordu.
gerçi müdafaa dedik. ama bu, tamamen palermonun galatasaray karşısında yaptığı gibi dokuz kişiyi geriye çekmek manasına alınmamalıdır. zira, yeşil-beyazlı forvetin zaman zaman kontratağa geçtiği ve beşiktaş kalesini tehdit ettiği görüldü. mesela 30. dakikanın dolduğu bir sırada haydar'ın direği sıyıran bomba gibi vuruşu keza 40. dakikada necmi'nin k. yavuz'un mermi süratiyle çektiği bir şutu yerinde bir hareketle dışarı atışı.
buna mukabil, beşiktaş forveti bu 45 dakikalık müddette hiç, ama hiç bir varlık gösteremedi.
ikinci devre ve şâhâne gol
azimli vefa, maçın ikinci devresine sür'atli bir tempo ile başlamıştı. rüzgârın da yardımıyla, daha 7. dakikanın dolduğu bir sırada sağbek yavuz'un avut çizgisine kadar kayarak yapmış olduğu ortaya, k. yavuz'un bekletmeden kondurduğu vole bir anda fileleri buluvermişti. necmi bu sert şuta ancak seyirci kalmıştı.
işte, bidayetten beri rakibini ciddiye almayan beşiktaş, bu golün yapılışından sonra pabucun pahalı olduğunu anlayacak ve var kuvvetiyle baraj namzedi rakibinden hiç olmazsa beraberliği kurtarmak için çalışacaktı.
nitekim 59. dakikada böyle bir fırsatı yakalamışlardı da... fakat, güven lakayt bir vuruşla topu üç metreden kaleciye çarptıracaktı.
bu tazyik, dakikalar ilerledikce gittikçe artmaktaydı. 60. dakikada k. ahmet'in kaleciyi de aşan kafa şutunu nedim, tam kale çizgisi üzerinden uzaklaştırıverdi. beraberlik şansı da böyle ortadan kalkınca, beşiktaş gergin sinirle maça asılmağa başlamıştı.
işte 67. dakika... kaya'nın uzattığı pası erdoğan'ın ani bir atakla dalışı ve şutunu patlatışı kaleci altay'dan seken topu bu defa birol'un yakın mesafeden filelere indirişi. bir flâşın çakışı akdar ani olmuştu hâdise. fakat hakem düdüğünü çalmış ve eliyle de «hentbol» işareti yaparak bu golü iptal etmişti. yan hakemi lemi caner'in bayrağı da havada sallanıyordu.
biz, tribünde oturan bir adam olarak, ancak hakemlerin işaretini görebildik. bu sebeple goldü veya değildi diye kesin bir hükme varamıyoruz. sonra, hakemin beşiktaşlı futbolcular tarafından etrafının sarılışı, sonra talû'nun sert bir işaretle birol'a sahadan çıkmasını bildirişi, sonra necmi'nin müdahalesi.
en sonra da, üstüste çalan 3 düdük. mithatpaşa'da alışa gelinen bir trajedinin hafızalarda iz bırakan kalıntılarıydı bunlar...
yeşil - beyazlı takım bir ok süratiyle santraya koşup seremoniyi yaptıktan sonra sahadan uzaklaşıyordu. düşmemek için çırpınan bir takımın telaşını ve hüznünü gördük bu harekette.