daha oyun başlar başlamaz geriye çekilen şekerhilâl'den birol ve arif'in golleri ile sıyrılan
beşiktaş 2-0 galip
k. ahmet'in bir de paneltı kaçırdığı maç, heyecan verici olmaktan uzaktı
namık sevik
ismi «...x veya y...» onun ehemmiyeti yok... bu, küçük bir takımsa, düşmek tehlikesine mâruzsa, üstelik de yabancı bir sahada büyük bir rakibe karşı deplasman maçı oynuyorsa, yapılacak iş kolay: çek soliç veya sağiçi geriye, orta hafini volan santrhaf olarak oynat, açıkların, karşı açıkların üstüne oynasın ve allahına sığınıp vur topu tribünlere...
ilk onbeş dakikayı atlattın mı tamammmm!.. rahat bir nefes al. nasıl olsa beşiktaş, fenerbahçe veya galatasaray, yani iddialı, yani ismi büyüğe çıkan takımın oyuncuları sinirlenecek sıkışık müdafaadan kurtulmağa çalışacak, bozulacak, dağılacak.. eh senin forvetin de boş durmayacak ya. arada bir kontratağa da geçiverirsin, «körün sapanı» misali bir de gol attın mı? bu defa ikinci insaydı da geriye çeker, çanakkale müdafaası budur deyip karşı takımların üstüste gelen akınlarına göğüsünü başını koyar, aslanlar gibi çarpışırsın. bu manzara futbolde heyecan arayanlara zevk vermezmiş onun ehemmiyeti yok. sen baraj hattına düşmemeğe bak... seyirci adedi azalırmış, kulüpler batmak tehlikesine maruzmuş. onun da ehemmiyeti yok, sen düşmemeğe bak. ya maşallah ikinci kümeye düşersen... peki düşmeyeceksin de ne olacak? seneye maddi imkanların çoğalacak, geniş transfer faaliyetine girişerek daha derli toplu bir ekip hüviyetinde mi çıkacaksın sahneye? yoooo... balçıpa batan bir adam gibi her kıpırdanma biraz dahi gömülecek, biraz daha, biraz daha batarak belki de günün birinde...
beşiktaş - şekerhilâl maçı da bunlardan biri idi. ankaralılar sahaya çıkar çıkmaz, sivori'ye benzeyen 10 numaralı futbolcuları hüseyin'i geriye çekerek oyuna başladılar. anudâne bir müdafaa. saate baktık. henüz beş dakika olmuştu. beşiktaş hücumda, şekerhilâl ise kabuğuna çekilmiş vaziyette. saate baktık. 10 dakika olmuş. beşiktaş gene hücumda. şekerhilal ise bermûtâd müdafaada. saate baktık. dakika 14. ahmet'in solaçıktan ortası selâhattin yay gibi havada uzanıp topa yumruğu vurdu. fakat büyük bir talihsizlik, top birol'a çarptı ve filelerde. işte bu golden sonra herşey değişeecek. şekerhilâl takımı güneşi görmüş kar gibi eriyip, sahaya dağılacaktı.
ve ilk devrenin en mühim hâdisesini 36. dakikada hüseyin'in çok güzel bir şutunun üst direği yalayıp avutu çıkması teşkil edecekti
kelebeğin hafifliği
ikinci yarıda, hakem nuri kelebek'in soyadına uygun olarak pek hafif bir kararına şahit olduk. ne gol pozisyonu vardı, ne herhangi bir tehlike, ne de bir kasıt. mustafa'nın attığı şut bir şekerhilâl müdafinin eline çarpmıştı. hakemin penaltı noktasını işareti, dudaklarda bir tebessüm yaratacaktı. takdir hakkını kullanmak elbette kendisine ait. fakat bizde bıraktığı intiba, kendisinin çok cömert bir mizaca sahip olduğu şeklindedir..
ahmet'in çektiği penaltıyı selâhattin, fevkalâde bir plonjonla kurtardı. başabaş oyunu uzun müddet devam ettiren şekerhilâlliler 66. dakikada arifin ayağından bir gol daha yiyerek 2-0 mağlûp duruma düştüler. bu golde ankara takımının müdafaasının hatâsı affedilmiyecek kadar büyüktü. maç bitmiş ve iki puan beşiktaşın hanesine kaydedilmişti. fakat seyirciler. «bizim oğlan binâ okur, döner döner yine okur» teranesiyle tribünleri boşaltıyorlardı...