hakemin kötü idaresine rağmen taraflar gizlenilen seviyede bir futbol gösterdiler
kahram bapçum
hani, yakın geçmişte türk futbolünün yetiştirdiği yıldızlar içinde biri vardı: uzun saçlı, zarif stilli, şeytan zekâlı bir futbolcu... tarzan... tarzan'ı söylüyorum. siz onu nerede sanıyordunuz?
tribünde maç seyreder ve eski günlerini hatırlayıp, «bizim zamanımızda..» diye dert yanar sanırsınız değil mi? dün gelmeli de bu 35 yaşındaki adamın civa feriköy onbirnin içinde nasıl hiç yadırgamadan, hattâ onbir arasında bile sivrilerek futbol oynadığını görmeliydiniz.
dün maça gelmeli ve siz de bizim gibi şükürler ederek stadyomdan çıkmalıydınız. iki türk takımı arasında oynanan bir futbol müsabakasının nasıl da «güzel», «heyecanlı», «süratli», «iyi» olabileceğini görüp memnun olmalıydınız...
dün beşiktaş - feriköy maçını görmeli ve bir hakemin bir spor müsabakasında neticeye tesir etmek için ne kadar büyük imkânlara sahip olduğunu bir kere dalın anlamalıydız...
mükemmel bir m. ali vardı... onbir çelik leblebi gibi yıpranmak bilmeyen bir feriköy takımı vardı... gösterişsiz stili ile büyük görünen bir yüksel ve her an sahayı allak bullak edip en beklenmez anda avrupa sahalarına yalkışır bomba gibi şutlar savuran bir ahmet vardı. ama, bütün bunların en fazla dikkati çekeni elbette ki, hakem oldu.
hakem
ilk devreyi «zararsız» denebilecek bir şekilde yani oyuna tesire ederek büyük hata yapmadan geçiştiren hakem ikinci devrenin üçüncü dakikasında ilk cinayetini işliyordu. spor müsabakası psikolojisini ve sporda hakemin hudutsuz yetkisini bilenler için bu ancak bir «cinayet» idi. beşiktaşın sağ müdafaa kanadının bir anlık gafletinden istifade eden b. rıdvan ceza sahasının tam köşesinden bir vole yapıştırmıştı. top uçarcasına gitmiş ve cavit'in ba şının üzerinden üst direği yalayarak ağlara takılmıştı. hakem düdüğünü çaldığı zaman top kaleye girmiş miydi, yoksa henüz yolda mıydı bilinmez. ama bilinen yüzde yüz isbat edilebilecek olan şu idi ki: rıdvan topa vururken ve top kaleye girerken oyun durmamış, kaleci cavit dahil hiç bir futbolcu oyunun durdurulduğunu zannetmemişti. hakem golü iptal etti.
eğer bu sırada verdiği karar feriköy aleyhine bir faul, bir hendbol, bir ofsayt olsaydı buna sadece bir «görüş hatası» der, geçerdik. fakat verilen karar feriköy lehine bir faul oldu. yani hakemin kanaatine göre beşiktaşlılar rıdvana faul yapmışlar fakat rıdvan buna rağmen vuruşunu yapmıştı. eeee! bilenler allah için beri gelmeliydi. bu ne demekti?..
hakem bu birinci cinayetinden sonra tam 29 dakika çeşitli takdir hataları içinde yüzdü. nihayet devrenin 32. dakikasında ikinci cinayetini işledi: arifin dalıp, necdet'in bloke edemediği topla girişi ve vuruşu beşiktaş'a ikinci golü kazandırırken direğe çarpıp gelen topu feriköylü ahmet elle karşıladı ve açtı... hareket o kadar açık ve aydınlıktı ki. burada bir penaltı görmemek için insanın mutlaka hususi bir niyeti meselâ bir «ödeştirmek» maksadı olmalıydı.
oyun
canlı, süratli, deplasmanlı ve seyre değer bir futbol halinde başlayan oyun gittikçe güzelleşiyor, gittikçe hızlanıyordu. nihayet son dakikalar oynanırken artık seyrine bile dayanılamayacak bir fırtına haline gelmişti. hiçbir avrupa şehrinde hiçbir lig maçı bundan daha süratli olamazdı. buna karşılık futbol kalitesi de vasatın çok üstünde idi...
giren goller
giren goller, yani sayılanlar, her iki tarafın ikişer golü idi. ve bunların hepsi birbirinden güzeldi.
dakika 39 - şenol ileri bir pası iyi kovalamış ve yetişip düzelterek ahmetin yanından sıyrılmıştı. ahmet ceza sahasının dışında şenolun beline sarıldı, kaçırdı. ceza sahasına girdiler. ahmet yeni atakla şenola tekrar sarıldı ve bu defa yere indirdi. ilk pozisyonda şenolun avantajını düşünüp frikik vermeyen hakem, ikinci pozisyonda tereddütsüz penaltıyı verdi. bu karar galiba hakemin son doğru kararı idi. penaltıyı ahmet temiz ve rahat bir vuruşla yerden ağlara gönderdi.
dakika: 50 - k. rıdvanın kalenin tam karşısından ve ceza sahası dışından çektiği şütü cavit plonjonla karşıladı. kalenin sol tarafına avut çizgisi üzerine kadar giden topa adil yetişti ve kaldırarak ortaladı. m. ali defansın arasına şimşek gibi girerek durdurmadan patlattı. top ağlara kurşun gibi girerken beşiktaş defansı için yapacak hiçbir şey yoktu.
dakika: 89 - arifin sürükleyip getirdiği topu kale önünde alan ahmet sağa kayarak düzeltti. defansı ekarte etti. görülmemiş bir soğukkanlılıkla kaleci necdeti kalesinin sol tarafına yatırıp, sağ taraftan plâse etti. bütün goller güzeldi ama en güzeli bu idi. üstelik maçın bitmesine bir dakika kalmıştı ve beşiktaş 2-1 galip geliyordu.
dakika: 90 - ama ahmetin golü ile maç bitmiş değildi, uzun bir altmış saniye vardı. santradan sonra yüklenen feriköylüler beşiktaş kalesi önünde çörekleniverdiler. vurdular. döndü. çaktılar. döndü. son anda solaçık yerinde ve kale direğine bir kaç metre mesafede m. ali topu yakaladı. çaktı. ters taraftan direğe vurup içeri yere vuran top dışarı geldi. bu, goldü. fakat ikinci bir hamle ile hüseyin yetişri topu ağlara gömercesine patlattı. hakeme sorarsanız bu ikinci vuruş gol oluyordu. demek ki, hüseyinin vuruğu avuta gitse hakem m. alinin attığı golü de rıdvanın attığı gölün ve feriköylü ahmetin ikinci devrede yaptığı penaltının yanına gönderecekti.
ne diyebilirdik? spor sahalarının hakimi mutlaki hakemdi.