santrforun parmakları titriyor ve bir türlü gömleğinin yakasını ilikliyemiyordu. dünkü galatasaray - fenerbahçe maçının kaderini tâyin eden golün kahramanı işte bu yorgun adamdı. yeni senede kıymetli bir rakibe karşı alınan galibiyetin sevincini yaşadığını belirten bahri, golünü şöyle anlatıyordu: «- şükrü eliyle kısa bir pas atmıştı. osman topu önünde zıplatıp kaybedince fırlayıp pozisyona hâkim oldum. sağa kaydığım bir sırada topu osman ve basri'nin arasından kalenin sol alt köşesine plaseledim. fırsatı kullandığım için çok mesudum.»
galatasaray soyunma odası, idarecilerin ve dünkü maçta yer almayan oyuncuların istilâsına uğramıştı. selçuk, mustafa, ilhan, niyazi ve diğerleri, arkadaşlarını hararetle tebrik ederken gündüz kılıç da sâkin bir şekilde şunları söyledi: «bütün futbolcularının, puan alınması gereken her maçta olduğu gibi canlı ve hevesli çalıştılar. bütün galatasaraylılara zannedersem bundan iyi bir yılbaşı hediyesi olamaz.»
f. bahçede herkes ayni şeyi düşünüyordu: «çan'a ne cevap vereceğiz?»
sessiz soyunma odasında, idareciler, futbolcular içeri girebilmeğe muvaffak olan birkaç taraftar herkes düşünceli idi...
sadece orada burada kümeleşmiş birkaç kişi birbirlerine hep ayni şeyi söylüyorlardı «bu takım ne zaman düzeleeek?. karşı tarafın sinirli olması icap ederken neden bizim takım aşırı bir heyecana kapılıyor?» sonra da aralarında ittifakla kararlaştırmışlar gibi kendi sorularını kendileri cevaplandırıyorlardı: «bu takımı gençleştirmek lâzım azizim.»
can'ın başarılar dileyen telgrafı sahaya çıkarken onlara moral vermişti ama sahada bu telgrafı birkaç kişi hariç unutmuşlardı. tekrar bu telgrafı hatırladıkları zaman ise iş işten geçmişti. şimdi «mağlûp olduk» cevabını italyaya telgrafta bildirecekleri için de ayrıca üzgündüler.