lider sarı-kırmızılı takım puan avantajını korumaya çalışacak
milli ligin on dördüncü haftasına bugün şehrimizde feriköy - yeşildirek, galatasaray - beykoz, izmir'de altay - ankaragücü, karşıyaka - istanbulspor maçlan ile başlanacaktır.
günün ikinci karşılaşması saat 14.15 de galatasaray ile beykoz arasında oynanacaktır. dünkü antrenmanda burnundaki sakatlığı yeniden nükseden turgay bugünkü maçta yer alamıyacaktır. doktorlar turgaya 15 günlük rapor vermişlerdir. bu bakımdan galatsaray beykoz karşısında galibiyet şansı, «müsavi» duruma girmiştir. iki takım sahaya muhtemelen şu kadroları ile çıkacaklardır:
g. saray; bülent - candemir, b. ahmet - suat, ergun, uğur - ilhan, recep, bahri, talat, mete.
sarı - kırmızılılar, mücadeleli geçen karşılaşmanın 86. dakikasında uğur, ve 87. dakikasında talât'ın attığı nefis gollerle neticeyi güç elde ettiler
namık sevik
tam 86 dakika doğum sancıları içerisinde kıvranan galatasaray, son dört dakikada yarışı vuran bir atletin sevinci içerisinde mithatpaşa stadını terketti.
şampiyonluk yoluında hızlı adımlarla ilerleyen sarı - kırmızılı takım, maçın ilk devresinde rakibini bir hayli zorlamış netice alamamıştı. ikinci yarıda bu yüklenişin ilk hızı kesilmiş, hatta biraz da sinirlilik ve asabi bir ahva futbolcuların üzerine gelip çökmüştü.
bir puan kaptırmak, galatasaraya aradaki büyük farka rağmen çok pahalıya mal olabilirdi. onun için maça asıldılar ve kazandılar. uğurun saatlerin 88. dakikayı gösterdiği sırada ceza sahası dışında attığı bomba gibi şutun filelere takılışı keza bir dakika sonra maçın başındanberi bir hayalet gibi sağaçıkta dolaşan ilhanın yerine kayan candemirin yaptığı ortayı, recep'in yerinde bir görüşle talat'a aktarışı ve santrforun fişek gibi şutu...
kısa finali gibi
hakiki bir lig maçının heyecanını ve havasını mithatpaşaya kazandırmıştı. işte kupa maçı böyle olmalıydı. 90 dakikalık zaman böylesine değerlendirilmeliydi. halbuki ilk devre çok sönük ve futbol kalitesi bakımından hiç de tatmin edici geçmemişti. suatın desteklediği ve tanzim ettiği akınlar beykoz defansının biraz da sıkışık oynaması sebebile arzulanan neticeti veremiyordu. ahmet solhaf ta aksıyor, bahri, ilhan maksatsız şekilde ordan oraya koşup duruyorlardı. recep bu durumda ancak upur ve talat'la anlaşmak zorunda kalıyordu. fakat usta oyuncunun çok kere akınları ortadan tanzim etmeğe kalkışı ve biraz da topu havalandırışı rakip müdafaanın işini kolaylaştırmıştı. zira yordan havadan kuş uçurtmuyor, yerden ise, biraz da sert girerek bahriye göz açtırmıyordu. işte ilk 45 dakikada kayda değer hiçbir hadise olmamıştı.
bülent kendini gösteremedi
ikinci devreye ümit bağlayan sarı kırmızılılar maça daha hızlı bir tempo ile başladılar. uzun zamandanberi oynatılmayan bülentin mütereddit hali sarı - kırmızılı müdafaayı endişeye sevkediyordu. acaba sert bir şut gelirse bülent ne yapacaktı?
bu suali şu veya bu şekilde cevaplandırmak imkânsızdı. zira maç bitecek ve beykoz forveti bülente form durumunu ortaya koyacak bir tek şutu dahi atamıyacaktı.
beklenen yağmur
sarı - kırmızılılar bilhassa maçın sonlarına doğru hücum inisiyatifini ellerine almışlar ve beykoz kalesine bütün ağırlıklariyle yüklenmişlerdi. bu hal tam 86. dakikaya kadar devam etdecek, kopan fırtına nihayet beklenen yağmuru getirecekti. halbuki bundan evvel recep, talât, bahri ve ilhan müteaddit gollük fırsatları değerlendirememişlerdi. işte uğur hiç birinir yapamadığını, ceza sahası üzerinden savurduğu sert sutla yapıvermişti. gerçi fişek gibi filelere yönelen lopa sıtkı plonjonunu yapacaktı. ama o kadar geç plonjon oldu ki bu...
tam bir dakika sonra sarı - kırmızılılar avrupai bir gol daha kazandılar. candemir'in ortası, recep'in demarke vaziyette bulunan talatı kafa pası ile görüşü ve topun kaşeden filelere takılışı... bir flaşın çakışı kadar ani olmuştu. hakemin düdüğü çaldığı zaman taraflı tarafsız pek çok kimse hafızalarında son 6 dakikanın bıraktığı güzel hatıralarla mithatpaşa stadından ayrıldılar.