ne demiştik, ne demiştik: «hiçbir takım beşiktaş'a, geçen haftaki fenerbahçe kadar kolay teslim olmayacaktır» demiştik.
belli ki hesapsız konuşmuşuz... izmirin hızlı, dinamik, becerikli takımı izmirsporun teslim oluşu geçen haftaki fenerbahçe ile kıyas bile edilemeyecek kadar kesindi. ya beşiktaş... rakibin affedilmez müdafaa hatâlarından belki yirmi tanesini yakaladı ve dördünü ağlara kadar götürdü. normal olan da bu idi.
ilk devrede izmirspor iyi top kullanan iki akıllı adamını geriye çekmiş, gürcan'la ceyhun'un top tutuşlarından faydalanmak devreyi golsüz atlatmağa uğraşır gibi idi. bunda başarı kazanmadığı da söylenemez. ama bu başarı defansın iyi çalıştığını anlatmaktan uzaktı. çünkü bu devrede siyah - beyazlı forvet en az beş defa seyfi'yi mağlûp edecek fırsatı bulmuştu. hele üçüncü dakikada -biraz ofsayt koksa da, hakem tarafından durdurulmamış olan akında-arifin kale ağzında görülmemiş bir beceriksizlikle kaçırdığı fırsat unutulmaz cinsdendi. kim ne kaçırırsa kaçırsın ortada kaçınılmaz bir akıbet vardı. çünkü izmirsporun geri hatlarında, değil bir beşiktaş maçını, herhangi bir maçı kurtaracak efof yoktu. bundan başka yapacakları muhtemel kontrataklarda beşiktaş müdafaasını zorlayacak kıvraklıkta olmayan forvetleri de yoktu.
beşiktaş her hafta biraz daha düzeliyor
eee! geçen haftadan daha iyi futbol oynayan ve her hafta biraz daha düzelen beşiktaş için yapılacak şey de bu misafir takımı yenmekti.
ilk devreyi bir farkla yenik bitiren izmirspor ikinci devreye defanstan başka bir gaye ile çıktı. nitekim ceyhun solaçığa geçmiş, gürcan gerilerde top tutup müdafaa fikri için zaman öldürmek yerine rakip defansı yoklamağa başlamıştı.
işte beşiktaş sahadaki asıl üstünlüğünü bu sırada gösterdi: müdafaanın beş elemanı da akıllıca bir davranışla iz. sporu kendi üzerlerinde oynamağa mecbur ettiler. oyun beşiktaş yarı sahasında oynanıyor, fakat daha çok beşiktaşlılar oynuyordu. devrenin altıncı dakikasında baraj yaparken lüzumsuz bir iş yapıyormuş gibi davranan izmirlilerin ve hele oyunu takip etmeyen seyfinin mutlak hataları yüzünden şenol frikikten ikinci golü de yapınca... artık iş beşiktaş için oldukça kolaylaşmış ve rakibi kendi sahasında oyalayıp forvetini bıçak atar gibi rakip kaleye savurmak netice almak için kafi görünür olmuştu.
devrenin 15 inci dakikasında arif'in sürüklediği bir akın kalede kesilip top geri gelince şenol ceza sahası dışından çaktığı topla üçüncü golü de yapıverd. atlayan, topa yetişen, vuran seyfinin bu topu çıkaramaması garipti.
oyun bundan sonra böylece devam edip gidecekti. izmirin hızlı çocukları, hızlarını yalnız bir hareket çabukluğu halinde gösterip sahada koşacaklar ve beşiktaş alabildiğine rahat bir maç çıkaracaktı.
nihayet 85 inci dakikada atılan frikikte barajdan seken topa yetişen ahmet dördüncü golü de yaptı. emektar ve iyi kaleci seyfi böylece dört golde de rakip forvete yapabileceği bütün yardımı yapmış oluyordu. ama seyfi'ye yüklenmeğe kimsenin hakkı olamazdı. aslında beşiktaşa yardım eden topyekun bir izmirspor onbiri vardı.
ne demişti izmirsporun selahiyetli idarecisi, «istanbuldan dört puvan alacağız...» dört puvanı bir tarafa bırakın ama izmirspor dört golü bir maçta aldı gitti.