her hattı ile dağınık oynayan sarı - kırmızılılar, şeherhilâl müdafaasını 80. dakikada aşabildiler
özdemir kalpakçıoğlu ankara'dan bildiriyor
bir gol, 2 puan... ama bu düşüncenin dahi dün şekerhilâl karşısında seyrettiğimiz galatasaray'ın 80. dakikaya kadar aklının ucundan geçtiğini hiç kimse iddia edemezdi.
galatasaray oyunun tâ başından beri üzerine çöreklenen bir isteksizlik içinde bocalamış, takım halinde ortaya bir şeyler koymak şöyle dursun, ferdi kabiliyetlerin de birbirinden beceriksiz hareketleriyle maçı adeta bırakmış ve kaderine razı olmuştu. kadere rıza göstermeyip de ne yapacak tı galatasaray? takım yürümüyordu. mücadele hırsı kalmamıştı. ve nihayet takımda o senelerin sürüp getirdiği «ananevi ruh» diye birşey yoktu. ve bütün bunlardan sonra şekerhilâl sert bir kaya gibi mücadele eden defansını yarıp gole gitmek sarı - kırmızılılar için kelimenin tek mânasiyle bir mucize oldu.
maç ve talat'ın golü
galatasaray maça yavaş bir tempo ile başlamış ve ilk tehlikeli atağını 7. dakikada yapmıştı. b. ahmet, selçuk'un ara pasiyle rakip ceza sahasına sokuluyor ve şutunu çekiyordu. selâhattin bu sert şutu ancak yumrukla çelebilecek ve kornere atacaktı. b. ahmet'in bu şutu başka zaman olsa muhakkak ki calatasarayı kamçılar ve neticeye bir an evvel gidecek zemini hazırlardı. ama sarı -kırmızılılar bunun tam aksi birden durakladılar ve 25. dakikadan sonra adeta kabuğuna çekilerek şekerhilâl oyununu kabul ettiler. şekerhilâl meydanı boş bulduktan sonra talât'ın üzerinde oynatmak suretiyle oyuna başlattığı nazmi'yi de ileri gönderiyor ve sırasiyle 30. dakikada cahit'in, 37. dakikada yalçın'ın, 40 dakikada yine yalçın'ın şutları ile turgayı yokluyordu. devre bitecek, rakibinin bütün bu ataklarına karşılık galatasaray bir varlık gösteremiyecekti.
sarı - kırmızılılar ikinci devreye de aynı tempo ile başlamıştı. defans bütün didinmesine rağmen forveti harekete geçiremiyor. b. ahmet zaman zaman kale ağzına kadar top taşımak mecburiyetinde kalıyordu. galatasaray forvetinde bir ilhan vardı. belki arkadaşlarından pas alamıyordu. ama yine de profesyonel bir futbolcu olarak birşeyler yapması icap ederdi. sonra mete, geriye mi, ileriye mi gidecekti, şaşırmıştı. talât, mücadelesini sonuçlandıramıyordu... gerçi bir gol atacaktı ama, bugünkü menfi notunu değiştirmeye kâfi gelmiyecekti. selçuk'un lüzumsuz hareketleriyle faydalı olmaktan uzak, niyazi'nin ise varlığı ile yokluğu birdi...
galatasaray tutukluğu devam ederken 61. dakikada nazilli'nin şutu çok az farkla yan ağlara çarpmış ve turgayı bir hayli korkutmuştu. 80. dakikada ise galatasaray iki puanı alacak golü atıyordu. selçuk, burhanı çalımlayarak yaptığı orta talât'ın kafa vurulu ile yan direğe çarpıp içeri giriyordu. fakat buna rağmen dün stadı terkedenler şu fikirde birleşeceklerdi: «galatasaray bu durumda milli lig maratonunu yürütemez.»