galatasaray ezelî rakibi fenerbahçeyi dün son 19 senedir rastlanmayan bir skorla, eze eze mağlûp etti
gollerden 4 ünü metin 1 ini bahri attı
ve galatasaray, fenerbahçe’nin üzerinden silindir gibi geçti. eze eze, sindire sindire, çökerte, çökerte… elli küsûr yıldanberi süregelmiş rekabetin, böylesine fevkalâde bir günü pek az görülmüştür.
günün asıl büyüklüğü sayı farkında değil, asıl mesele bu «silindir gibi geçişin» heybetindedir.
yaşları müsait olanlar iki ezeli rakip arasında başka beş gollük veya beş farklı maçlar hatırlayabilirler… fakat böylesine mahkûm ediş çok uzun zamandanberi görülmemiştir. ne ondokuz yıl evvelki 5-0 lık galatasaray galibiyetinde, ne de yirmi dört yıl evvelki 6-1 lik fenerbahçe zaferinde iki rakipten biri diğerini böyle silindir gibi ezebilmişti…
ezen galatasaraydır, ezilen de fenerbahçe… ve işin asıl heybeti de işte buradadır.
vuran çekiç…
metin sakatmış… oynaması şüpheli imiş… oynaması üstelik riziko imiş… siz o metin’i daha maçın ilk dakikası dolmadan olduğu yerden fişek gibi fırlayıp meşin topa balyoz gibi çakışını görmedinizse inanmazsınız. niyazinin soldan mustafa ile nedim’in arasından sıyrılıp, oyuna henuz girmiş olan bəhriye yuvarladıgı topu, o da sağa kaçmış metine gönderivermişti. bahri’nin bu pası ile avni ekarte edilmiş oluyor, fakat yetişmek şansını henüz muhafaza ediyordu. ama takviye kuvveti avni, ümit vermeyen metine nazaran o kadar yavaş kalmıştı ki… topu alış, düzeltiş ve kendini yere atarak şütünü çekiş esnasında metin şimşekleşivermişti. şüt güzeldi, müdafaa hatalıydı ama şükrü klâsında bir kaleci için bunu kontrol edememek affedilmezdi. top fenerbahçe kalesinin ağlarından çıkarılıp orta noktaya getirildiği zaman ise henüz maçın birinci dakikası dolmamış bulunuyordu.
aradan sekiz dakika geçecek maçın dokuzuncu dakikasında aynı metin avninin yanından sıyrılıp haçacak ve kale ağzında kendisine yetişen naci ile vücut vücuda bir karambola girecek top almakta gecikmiş olan şükrü de oraya gelince üç kişilik karanıbolda ne yaptığını bilen tek adam o olduğu için orada da galip gelecek ve top ikinci defa fenerbahçe kalesine giriverecekti .
kim utansın…
birinci golden bir dakika sonra idi. avni ceza sahasının hemen dışında bahriyı korkunç bir tırpanla biçti, attı. bu hareket kırkbeş dakika süreçek olan tatsız ve utanç verici bir meydan muharebesinin ilk ateşi oldu. ortalık derhal karışıveriyor, oyuncular birbirine giriyor ve maçın geri kalan müddetini yüz akı ile idare edecek olan hakem günün tek hatâsını galiba avniyi sahadan çıkartmamakla yapıyordu.
biraz sonra kıyasıya bir çarpışmasa sakatlanan naci de oyundan çıkacak, mütemadiyen girip çıkan bahri gibi o da saha kenarında tedavi görup topallayarak solaçığa geçecekti. daha sonra 25 inci dakikadaki üçüncü golün üzerinden iki dakika geçmedea bu defa nedim, gene fenerbahçe ceza sahası dışında metinin ayaklarına bir dalış yapacak ve ayaklarını yerden kesip, atacaktı. aradan beş dakika geçmeden hilminin. candemire yaptığı gayri kasdi olduğu âşikâr faul üzerine ortalık yeniden karışıyordu. gene herkes birbirine giriyor. tam galatasaray tribünü önünde cereyan eden hâdiseye galatasaraylı seyirci de gazoz şisesi yağmuru ile iştirâk ediyordu. bu yüz kızartıcı kargaşalıkta 3-0 galip durumda olan bir takımın kaptamı için inanılmayacak bir asabiyetle ergun leftere kıyasıya bir tekme vapıstıracak ve hakem tarafından sahadan atılacaktı.
ikinci devre ve sükûnet
sanki bir fırtına dinmişti. sanki rüzgâr birdenbire düşmüş ve deniz süt liman olmuştu. ikinci devreye sanki maça yeni başlar gibi başladık. bu sükûnet hakikatte galatasarayın bir başarısı idi… ikinci kırkbeş dakikaya 3 tarkla giriyorlar ve oyunun nızını kesmekle çok şeyler kazanacaklarını biliyorlardı. üztelik herhalde her iki tarafın selâhiyetlileri de içerde oldukça sert bir talimat vermiş o.salar gerekti. hattâ bu talimatın askeri makamlar tarafından verilmiş olması da bizi hayrete düşürmezdi. husumet artık sona ermişti.
böylece oyunu yavaşlatan hattâ orta sahada mücadeleye girmeyi bile lüzumlu görmeyen bir galatasaraya karşısında fenerbahçe de canlanır gibi olmuştu. ilk devrede kaleci bülente çok hafif olarak ve sadece birkaç defa top gittiği ve galatasaray kalesine ilk kornerin 31 inci dakikada olduğu düşünülürse fenerbahçenin ikinci devrede ilk on dakikalık tutumu taraftarlara ümit bile veriyordu. fakat aldanıyorlardı… gün galatasarayındı ve onlar silindir gibi idiler. santrhafa geçen şeref, metinle iyi mücadele ediyor, bahri toplara girmediği için fenerbahçe müdafaası arada sırada ileri paslar yapmağa bile imkân buluyordu. oyun galatasaray kalesine iyice yatmıştı. iste galatasarayın (vuran çekiç) i son kozlarını bu sıralarda ve kontrataklarla oynadı. bir aralık şerefle avninin birlikte ileri çıkıp hücum desteklemelerinden faydalanan metin santra civarında bir top aldı. inanılmaz bir rahatlık içinde nedimi geçti ve fırladı… bazuka mermisi fenerbahçe ağlarına takılırken ikinci devrenin onaltıncı dakikası bitiyordu.
bu kasırga biraz daha devam etti ve devrenin 23 üncü dakikasında metin gene santradan aldığı bir topla şerefin beline yapışmasına kulak asmadan gidip beşinci golü attıktan sonra duruldu.
maç bu netice ile bitiyor, fakat gün asıl büyüklüğünü bu sayı farkından değil galatasarayın fenerbahçe gibi rakiple yoğurur gibi oynamasından alıyordu.
zafer bütur galatasaray camiasınındı ve heziınet topyekûn fenerbahçenin… ve, galatasarayın vuran çekiç’i mc in bir galatasaray – fenerbahçe maçında tek başına dört gol atan tek futbolcu olarak müzeye heykeli dikilecek adam oluyordu.
maçtan sonra fenerbahçeliler başta kaptanları olarak rakiplerini tebrik ediyorlar ve sarı – kırmızının dünkü başarısının bütün türk futbol tarihine ait olduğunu olgunlukla ilân ediyorlardı. galatasaray, hangi kulübü tutarsa tutsun herkesin hattâ kaotan naciden itibaren bütün fenerbahçelilerirı bile iftihar edecekleri bir zaferin kahramanı olarak spor tarihimize geçiyordu. asıl zafer bu idi…